Affedin bizi, size hiç yakışmadık
Size dost, size kardeş olamadık
Kol kanat gerip sahip çıkamadık
Kollarında bebeği, ihvana
“Bebeğin ölmedi, bak işte yaşıyor” diyemedik
Affedin…
“Biz daha ölmedik ki siz ölesiniz,
Yanınızdayız, işte hep birlikte burdayız,
Davanız davamız, bağrımızı set yaparız da yine gavura dokundurtmayız”
Diyemedik, affedin…
Biz gölgede tutarken oruçlarımızı,
Sizin dudaklarınız, çatlayan topraklara dönmüştü,
İftarınız var mıydı soramıyorum
Yine de bir an düşünmediniz zillet içinde yaşamayı…
Ölürüz de Adeviyye’den ayrılmayız dediniz ,
Ayrılmadınız…
Elleri kuruyası Ebu Leheplerin, Cehillerin,
Firavunların zulmü bitmek bilmedi
Ama siz direndiniz…
Çıkmaz bir yoldu bu ama çıkmalıydık birlikte,
Vicdanları yaralayan bir sessizlikti oysa duyduğunuz sadece…
Bu kanda boğulmalıydı,
Zulüm üstüne zulüm, cürüm üstüne cürüm işleyenler…
Demokrasi alıp satan Batı, ABD, BM
Seyretti yine katliamı.
Ya biz ?
Biz neden en gür sedayla bir olup haykıramadık:
“Kahrolsun zalimler! Yazıklar olsun!
İnsanlar değil insanlık ölmüş” diye,
Neden zayıf çıktı sesimiz?
Neden titretemedik Firavunları?
Neydi bizi sizden, bizi kendimizden bile geçiren?
Çok mühim meşguliyetlerimiz vardı muhakkak,
İnsanların hayatlarından bile önemli:
Festivallerimiz, yıldönümlerimiz, mezuniyet balolarımız
Yortularımız, ayinlerimiz, düğünlerimiz
Protokolden yer kapışmacalı törenlerimiz…
Seküler dünyanın ılımlı,
Ilık ılık, bazan da alık alık bakan İslamcıları mı olduk yoksa?
“Şehadet, mücadele, dava” bizim jargonumuzda yok mu artık?
Mobilyası yenilecek evlerimiz,
Elbisemizle aynı tonda çantamız, ayakkabılarımız…
En pahalı eğitimle mezun
En modern, en kaliteli tüketicimiz…
Affedin işte, affedin bizi
Yüzümüz yok bakamıyoruz şehitlerinize
Her yer kan, yangın yeri
Bilemiyorum…
Sanki toprağın altı üstünden iyi,
Daha serin, daha dingin belki…
Bu hayasızlığa rağmen vurdumduymazlığımız var ya…
Artık ağır geliyor yaşamak,
Bu utanç, bu zillet…
Değil yaşamak.
Gelsin artık zalim bir kurşun da vursun bizi,
Bitsin bu işkence,
Affedin bizi,
Affedin gitsin…