Cumhuriyet gazetesi internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven, “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla dün tutuklandı.

12 Mayıs Cuma günü gözaltına alınan Oğuz Güven'in tutuklanma nedeni, 10 Mayıs'ta geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitiren Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper'in ölümüyle ilgili atılan haber tweeti.

Haber tweetinde, “İlk FETÖ iddianamesini hazırlayan başsavcıyı kamyon biçti” başlığı yer alınca, savcılık Oğuz Güven hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” ve “kişinin hatırasına hakaret” suçlarından soruşturma açmıştı.

Soruşturma kapsamında göz altına alınan Oğuz Güven, dün savcı tarafından tutuklama talebiyle adliyeye sevkedildi ve mahkeme de tutuklanmasına karar verdi.

Oğuz Güven savcılık ifadesinde, söz konusu tweetin, “İnternetin getirdiği rekabet ortamında haberi bir an önce duyurmak amacıyla tamamen yanlışlık sonucu” atıldığını belirtmiş ve yanlışlık fark edilince tweetin 55 saniye sonra kaldırıldığını söylemiş.

Yani yapılan yanlışlığın farkına varmış ve haber başlığını değiştirmiş…

Oğuz Güven'i iyi tanırım. Her ne kadar bir süredir farklı düşünce kulvarlarında yol alıyor olsak da, aramızda her anı test edilmiş onlarca yıla dayanan bir dostluk söz konusu.

Oğuz sadece iyi bir insan değil, çok iyi bir gazetecidir de. Yazılı basından televizyona geçmiş, Atv, Kanal D gibi televizyon kanallarının haber merkezlerinde iyice pişmiş bir gazetecidir. En büyük özelliği ise çalışkanlığı ve habercilikteki hızıdır.

Mesaisi bitse de Oğuz'un işi bitmez. Ofisini eve çevirmeyi bilmez, ama evi her zaman çalışma ofisi gibidir.

Oğuz için hız her şeydir; haber hızla toparlanmalı ve hızla girilmelidir. Çünkü amaç haber atlamak değil, haber atlatmaktır…

Oğuz gazetecilik refleksiyle bir kez daha hızlı hareket etmeye kalkınca, anlaşılan kendisinin de sonradan fark ettiği bu hataya düştü…

İyi bir insanın da suç işleme hakkı yoktur, iyi bir gazetecinin de. Ancak, bir insanın yaptığı eylemin suç olup olmadığına karar verecek olan da bağımsız mahkemelerdir.

Fakat insanların tutuksuz yargılanması esas olmasına rağmen, Oğuz neden tutuksuz değil de tutuklu yargılanıyor bir türlü anlamış değilim!

Cinayet mi işledi? Hayır.

Yurtdışına kaçacak? Hayır.

Delilleri mi karartacak? Hayır.

O halde neden tutuklu yargılanıyor?

Bu soru beynimi kurcalarken diğer bir olay takılıyor aklıma: Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı!

Kavurmacı, Fettullah Gülen'in 1, TUSKON başkan ve genel sekreterinin 2 ve 3 numaralı sanık olduğu iddianamenin 4 numaralı sanığı.

“Silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep edilen Kavurmacı, artık tutuksuz yargılanacak!

Nasıl oluyorsa oluyor ve mevzuat tutuklu ve hükümlülerin özel bir hastanede muayene edilmesi ve tedavi görmesini imkansız kılmasına rağmen, özel Acıbadem hastanesinden bir dahiliye uzmanı, 2005, 2009 ve 2012 tarihlerinde hazırlanmış raporlara dayanarak, muayene etmediği Kavurmacı hakkında bir sağlık raporu düzenliyor.

23. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ilgili iddianameyi kabul etmesi beklenirken, Kavurmacı'nın avukatları aceleyle bu raporla birlikte sulh ceza hakimliğine başvuruyor.

Bir soruşturma makamı olan sulh ceza hakimliği, asıl mahkemeyi beklemeden raporlara dayanarak aceleyle Kavurmacı'nın tahliyesine karar veriyor!..

İki sanık; biri tutuklu yargılanacak, diğeri tutuksuz. Biri “Silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan TUTUKSUZ, diğeri yanlışlıkla attığı başlık yüzünden TUTUKLU yargılanacak.

İçinden geçtiğimiz ve bağımsız ve tarafsız yargı özlemiyle tutuştuğumuz bu dönem bunu hangi vicdan kabul eder, buna hangi yürek dayanır?!..