İki hafta önce; yani İngiliz The Economist dergisinin “2023 Yılının En Mühim Seçimi” dediği, 14 Mayıs seçimimizden bir hafta önce aşağıdaki notu düşmüştüm:
Bu “seçimimiz” sonucu her ne olursa olsun: adına “Türkiye Solu” denen entitenin tarihi; kendini-aldatmalar, dolayısıyla yenilgi ve hezimetler tarihidir! Marksisti, Kürdisti, Memalisti, Kemalisti fark etmez. Haftaya Pazar'ın geç-akşamı görüşmek üzere...
Sonra seçime 3 kala; M. İnce'nin çekilme haberini alan bir öğrencimin sorusuna (WhatsApp mesajıyla) cevaben, aşağıdaki öz-eleştiri sözümü kayda aldım:
Adaylıktan çektirenlerin kimler olduğu aşağı-yukarı bellidir: porno-video yayınlayanlar, çekil baskısı yapanlar, “senin yüzünden kaybedeceğiz” diyenler, yani kısaca yerli-yabancı ve iç-dış muhalefet... Fail “bu” olduğuna göre, sonucun bu muhalif cepheye yaraması gerekir. Yaramazsa ne diyeceğiz? (Yani kaybettirme bahanesi bundan böyle artık yok!) Bu soru hayatidir bana göre, yaramayacağı da benim tahminimdir. Yarar da, muhalefet iktidarı/devleti devralırsa, ben hep söylediğim o kapsamlı özeleştirimi yapacağım şüphesiz.
Ona da “3 gün sonra görüşürüz” demiş oldum. Ve evvelsi gün; ikinci tur için “son durumu” soran bir dostuma ise: “Beni yanıltır ve bana bir özeleştiri verme şansını/fırsatını verirlerse, kendilerine minnettar kalırım” dediydim.
Evet, geçtiğimiz Pazar'ın geç-akşamı görüştük: cümbür-cemaat “Marksist, Kürdist, Memalist, Kemalist” Türkiye Solu bir hezimet-i hüsrana daha uğradı... Küplerinden akıl taşan cümbür-cemaatin akıldânelerinin dolu-dizgin dolduruşuyla “geliyorum” diyen Kılıçdaroğlu “gelememiş” olarak, henüz kabuk bağlamamış hüsran-ı hezimet yarasının derbederliğinden ikincisine (pardon, 12'ncisine!) hamle ediyor...
Şimdi aynen “şekilde görüldüğü gibi” bu Pazar'ın haftaya Pazar'ının geç-akşamı görüşme dilek ve temennimi belirtir, ilgili vatandaşlarıma selamlarımı sunarım.
*****
Tabi ki burada, haşa müneccim veya falcı olmadığıma göre “Nereden biliyorsun?” sorusu, yine ilgilenen vatandaşlarımızın asıl merak konusu olur... Merak iyidir, meraksız yaşanmaz! Zira merak öğrenmenin ana rahmidir!
Söyleyeyim nereden bildiğimi; şu faşist Kemalistlerin –Mustafa Kemal'i 1924'te öldüren Kemalistlerin– en-akıldânelerinden olan Tuncay Özkan türü bir “araştırmacı” pireler üzerine bir deney yapmaya karar verir:
Çalışma odasına geçen araştırmacı, masasının üzerine büyük bir beyaz kâğıt yerleştirir, üzerine de piresini indirir. Kalın çerçeveli gözlükleri ve “keçi” sakalıyla elini masaya bir vurur, pire sıçrar. Ayaklarından birini koparıp tekrar masaya vurur, pire biraz daha az sıçrar. İkinci ayağını koparıp vurur masaya, pire daha da az sıçrar. Üçüncü ayağını koparıp vurur, pire tek ayakla sıçrayamayıp etrafında döner. Her denemede, gözlüklerini düzeltip notunu alır defterine araştırmacı... Dördüncü ayağını koparıp vurur masaya: pire kımıldamaz! “Merak” eder araştırmacı ve daha bir sertçe (Kılıçdaroğlu sertinden!) vurur masaya, pire yine kımıldamaz. Sonucunu alan “araştırmacımız” gözlüklerini tam düzeltir ve kalemini alıp notunu düşer: “Pirelerin ayakları koparılınca kulakları sağır olur!”
Bu seçimimizin sonucunu bilmemek için ancak fıkradaki “şekilde görünen” Tuncay-Türü turunçgiller cenahından olmak lazımdır.
Türkiye'nin bu “kör-gözüm-parmağına” sosyolojisini bilmemek için, adına “Türkiye Solu” denen Cumhuriyet Hezimet Partisi (CHP) polit-büro üyesi veya onun Kürt versiyonu Hazırdan Yeme Partisi (HDP, pardon HYP) eş-başqanlık konseyi üyesi olmak lazımdır.
Türkiye'nin bu sosyolojisini bilmek için bir sosyoloji çalışanı olmak gerekmez: “Tencerenin götürmediği hükümet” bal-kaymak gibi oluyormuş! Çünkü sosyoloji sadece “altyapı” –yani maddi veya üretim ilişkileri– sosyolojisi değildir...
Sosyolojinin kültürel olanı vardır ve bu; “maddi” olanından daha bir mesafe ile kalıcıdır. Değişim-dönüşümü daha “ağırbaşlı” oluyor. Zira insan doğası/fıtratı sadece et-kemik veya soğan-patates olmayıp, kültüreldir de... Yani ruhsaldır da!
İşte “Türkiye Solu” denen Türkiye'nin bu en-sığ ve en-sağ –dolayısıyla en faşist– entitesinin hezimet ve hüsran akıbetinden hiç kurtulamayacağını buradan biliyorum.
İkinci turun sonucunu da yine “hafta öncesinden” söyleyeyim: Erdoğan farkı arttırarak alır... Ancak, Oğan-Özdağ “pazarlık denklemi” kendisini desteklerse bu iddiamı geri çekerim! Yani desteklememesi ve/veya “top-yekûn muhalefet” curcunasını desteklemesi şartıyla, sonucu “böyle” bilme iddiasındayım.
Tekraren: bu Pazar'ın haftaya Pazar'ının “geç-akşamı” görüşme dilek ve temennimi bildirir, ilgili vatandaşlarıma selamlarımı sunarım.
Ali Kemal Özcan
21 Mayıs 2023