Ahmet Özhan, "Mürşitler irşad etmek yol göstermek üzere el tutardı eskiden fakat hayat boşluk kabul etmez seküler dünyada bunun yerine yaşam koçu var...
Saat kaçta uyanmalı saat kaçta su içmeli ne zaman nerede bulunmalı kimlerle görünmelisin , bunları dikte eden birilerine ihtiyaç duyuyor modern insan..." diyor...
Hmm ben de garibin kimi var kendi koçluğumu kendim yapayım mülâhazasınla...
Aralıklı oruç yapıyorum bugünlerde...
Niye yapmayayım o ayrı konu da !
Çok iyi oluyor valla şimdiden birkaç kilo aldım, iştahım açıldı yanaklarıma sıfatıma renk geldi şahsen...
Söz konusu Oruç niyeti şöyle ediliyor erenler:
Takribi 16 yahud 17 saat tv haberleri & internet haberleri okumama ve konuşmama perhizi ve dahi diyeti...
Lezzetini azcık tarif etsem; tefekkürün dalın ağacın bulutun güneşin bir fincan kahvenin tadını hissediyor insan olabildiğine... Eşinin evladının gözüne bakarak iki çift kelam edip gülüyor ağlıyor yeri geldiğince... Zor amma Allah sabrını da veriyor hemi de...
Manâsızlıktaki manâ zuhur ediyor aniden...
Evet kuklayız şu dünya perdesinde Ömer Hayyam da demiş bana inanmazsanız 12. yüzyıldan beri söylenir bu, oyun bitince hepimiz aynı sandıktayız işte...
Oğuz Atay da " Oyun nerede bitiyor, hayat nerede başlıyor, hiç anlamıyorum.” demiş ya...
Elest meclisinden beridir bir hoşluk var bendenizde üzerinize âfiyet , anlamıyorum kim merhaba diyor kim elvedâ diyen klasik şairlerimiz gibi... Örneğin Ahmed Paşa ' dan
"Canıma bir merhaba sundu ezelden çeşm-i yâr / Öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim... " gibi gibi... Tabi burada merhaba , elestte işitiğimiz O ' nun hitabı ve sevilen de Rabbimiz...
Böyle olunca haberim yok gâfil ' im demek çok da zor olmuyor gayri ihtiyari yani...
Yoksa annesi ile bağımlılık olarak oral dönemi sorununu çözememiş erken bebeklik süt emme noktasında takılıp kalmış ve kendisinden ayrılmak isteyen eşini bağımlılık duyduğu annesi zanneden ve ondan kopamayan hastalıklı erkek çocukların (!) her gün kesip biçtikleri kadın haberlerinden bîhaber değiliz...
İnsandan ölesiye nefret eden sosyopatların özellikle belli ırklardan (Araplar meselâ ) ölesiye ve öldüresiye nefret eden bireylerin hastalıklı şekilde kimi hayvan türlerine tutulup ( sokak köpekleri meselâ ) kalmalarını da biliyoruz, el mahkum... O dilsiz kulların da dili olaydı bana elbise giydirme , bana sormadan beni kuaföre götürüp tüylerimi yoldurma derlerdi muhtemelen...
Sevginin de nefretin de çoğusu külli zarar sonuçta...
Yoksa Kâtil Netenyahu ' nun Amerikan Kongresi ' nde dakikalarca ayakta alkışlandığını okumuyor değiliz...
Yahud evinin mutfağında elinde kaynar su var diye Abd' nin foşik polisleri tarafından hunharca öldürülen siyahî kadını görmüyor değiliz ekranlarımızda...
Bu kadar acının bu kadar acizliğimizin arasında İsmet Özel in "İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır... " dediği gibi çevremizde olup bitene kör sağır duyarsız umarsız kalalım demiyorum elbette...
Berrak zihinle düşünmek...
Ağlamak... Anlamak için ağlamak ve gereğini yapmaya derman istemek için...
Şarj olmak için...
Aralıklı oruç diyorum...
Ve Aralıksız Cihad!
Aralıksız mücadele...
Mücadele etmemiz gereken her şeyle ve herkesle...
Nüket Belsan Taşören