Çin'in Wuhan kentinden dünyaya yayılan Küresel Kovid-19 Salgınının etkilerini bütün şiddeti ile yaşıyoruz.
Mutlu bir azınlık bu konudaki gelişmeleri sırça köşklerinden izliyorlar. Çoğunluk ise hayat kavgalarının tam ortasına düşmüş felaketi el birliği ile kaldırmaya çalışıyor. Elbette insanlık bu salgınında üzerinden gelecek. Ama hırs tamahkarlık virüsünü ancak ölüm yenebilir.
Tıpkı diğer salgınlar gibi yıllar sonra kovid-19'unda esamesi okunmayacak. Muhakkak diner her fırtına. Ancak asıl kıyamet fırtına dindiğinde anlaşılır. Bu süreçte yitirilen canların acısı sevenlerinin yüreğinde hep ilk gün ki gibi kalacak.
Yazının başlığı Çocuk Felci Aşısını geliştiren Jonas Salk'a ait. İlk önce New York City College'da Kimya ardından da New York Üniversitesinde tıp okuyan Salk 1934'te mezun olduktan sonra o dönemde yeni keşfedilen grip virüsü ile ilgili çalışmalara başladı. 1947'de de Pittsburg Üniversitesi'nden davet alarak çocuk felci aşısı ile ilgili çalışmalara başladı. Yedi yıl boyunca çalışan Salk çocuk felcine poliovirüsün özellikle bacaklarda kas güçsüzlüğüne sebep olduğunu keşfetti. Ayrıca üç tür polio virüsün olduğunu da keşfederek aşı çalışmalarına yöneldi. Aşıyı test edenler çocuk felcine karşı antikor ürettiler. Aşının da etkisi kanıtlanmış oldu. Çocuk Felci aşısı 1955 yılında yaygın kullanım için onaylandı. Çocuk Felci oranı da 100.000 kişi başına 18 vakadan 2 vakaya düştü.
1955'te Gazeteci Edward R. Murrow'a verdiği bir röportajda bir aşının patentli olması gerektiği fikrini reddetti.
‘'Bu aşını patenti kime ait?'' sorusuna ‘'Ne patenti? O insanlığa ait, patent filan yok. Güneşin patentini alabilir misiniz?'' ‘'Bu aşıların amacı insanlara yardım etmek, ölümü ortadan kaldırmaktır. Bu noktada en büyük öncelik bunlardır. Kişisel kazançtan da çok daha önemlidir.''
Gerçek bir bilim insanı nasıl olunur derseniz işte Salt gibi derim.
Aşı konuları ilk gündeme geldiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan geliştirilen aşıların insanlığın ortak malı olması gerektiğini söylemişti.
Nitekim bu konu Biden ve Putin de bu konuda aşı patentinin kaldırılması yönünde fikir beyan ettiler. Bu fikre birçok ülke liderinden de destek geldi.
Görünen o ki yakın zamanda bu konuda müsbet gelişmeler olacak.
Çocuk Felci aşısındaki Dr Salk'ın tavrının tam aksine davranan oldukça fazla fırsatçının olduğunu da fark etmiş bulunuyoruz.
Çin'in hem hastalığı ortaya çıkarıp ardından da ilk aşıyı bulan ülke olarak ortaya çıkması kuşkuları üzerinden artırmasına yetmedi. Birçok şüphe hala üzerinden üstelik de bu durumu da fırsata çevirmiş durumda. En ilginç tarafı da artık bu soruların gündemden kalkmış gibi görünmesidir.
Gelelim Türk Bilim İnsanları Uğur Şahin ve Özlem Türeci'ye aşı konusunda yöneltilen bir soruya ilişkin olarak ‘'Öyle basit bir konu değil.'' ‘'Bizim yapabileceğimiz üretim kapasitesini artırmaktır. Sorun lisans vermekle bitmiyor. Çünkü aşı üretimi yirmi yıllık bir çalışmaya dayanıyor.'' şeklinde açıklamaları var.
Ben bu iki isim medyada sürekli boy gösterince ‘'acaba ülkelerine pozitif ayrımcılık yaparlar mı?'' sorusunu sormuştum. Ancak, yukarıdaki cevaplardan da görüyoruz ki bu tür beklentiler nafile. Bu iki isim çoktan dünya vatandaşı iki iş insanı olmuşlar bile. Aşı konusundaki bu gelişmeye Rahmetli Oktay Sinanoğlu ya da hala hayatta olan Aziz Sancar imza atmış olsaydı onlar nasıl davranırlardı?
Ayrıca bir insan hayatı boyunca ne kadar paraya ihtiyaç duyabilir? Ya da ne kadar para harcayabilir? Hangi hazine insanlığa miras bir ilmin ürünü eder ki… İnsan hayatının harcanmasına göz yummak mı? Oysa ölüm tüm herkesi eşit kılar.
Aşıda patentin kaldırılması gündeme geldikten sonra Biontech aşı saklama derecesini -70'den -20 dereceye indirmiş ve ‘'fiyatları kar amacı gütmeyecek şekilde indirmeye hazırız?'' demiş. Şirketlerinin değeri de 54 usd'den 19,5 usd'ye kadar düşmüş.
Kovid- 19 ile ilgili aşıların etkinliği de ayrı bir tartışma konusu elbette. bir ya da iki doz aşıdan sonra virüse yakalanmama riskiniz ortadan kalkmıyor. Altı ayda bir aşı olmaktan bahsediliyor. İkinci doz aşı olan bazılarının da virüse yakalandığını ve hayatını kaybettiği de bir gerçek var.
Sağlığın bu kadar ticarileştiği bir ortamda yerli aşı ilaç ve tedavilere oldukça fazla ihtiyaç var. Geçtiğimiz günlerde yerli ilaç ve aşı üretim süreçlerini Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın denetlediğini ve aksayan süreçlerle ilgili olarak olaya müdahale ettiğini öğrendim. Bu oldukça önemli bir mesele bizim de gayet başarılı bilim insanlarımız var. Onlara da fırsat vermek, önlerini açmak gerek. Çeşitli zaman israfı bürokratik engelleri ortadan kaldırmak da zaruri.
İnsanlık bir taraftan virüsle bir taraftan da emperyalist devletlerin ve şirketlerin bitip tükenmez hırslarıyla mücadele ediyor. Bu mücadele ancak farkındalıkla kazanılabilinir.