Guardiola Barcelona'sının oyun stratejisinin temeli oyun temposu tarafından belirlenmiyordu. Bu tespitin anlattığı ana fikir, Guardiola Barcelona'sının temposuz bir oyun oynadığı değildi, bundan çok öte birşeydi; balığın suya bağımlılığı gibi, insanın oksijene duyduğu ihtiyaç gibi çok olağan, olmazsa-olmaz bir tür yaşamsal düzeydi.
Guardiola Barcelona'sının oyununu esas olarak pas ritmi temsil ediyordu. Zamanı, alanı, hamle üstünlüğünü ve oyunun doğal sabit akışını pasın “ritmik döngüsü” belirliyordu. Her maçta rakibi kuşatan ve onu mutlak defansif bir alana sıkıştıran o müzikal, ritmik pas orkestrasıydı.
Çünkü Guardiola denklikten veya uygunluktan çok konsensüse dayalı bir oyun kuralına bağlıydı, yani oyunu akıl ve rakip arasındaki bir tür uygunluk olarak düşünmektense, onu rakip ile serbestçe diyaloğa girebileceği ve her oyuncunun yeteneklerini sergileyebileceği bir iddia sorunu olarak görmeyi tercih ediyordu.
Dördüncü yılının sonunda, Barcelona yönetimi, Guardiola'dan bu temel ilkeler konusunda revizyona gitmesini talep etti. İlkelerinden, oyun kuramından taviz vermeye yanaşmayan Guardiola esnemektense istifa etmeyi yeğledi.
Guardiola sonrası Barcelona yavaş yavaş Guardiola'nın başlattığı reform sürecinden koptu ve bugün Luis Enrique'nin elindeki tanınamaz takıma dönüştü. Bayern Leverkusen maçında, özellikle maçın ilk yarısında, Barcelona topu birinci bölgeden ikinci bölgeye taşıma becerisi gösteremedi. Guardiola, beş açılış pasıyla topu birinci bölgeden ikinci bölgeye taşır ve hücum için gereksindiği, önceden planladığı detaylar için takımın bir bütün olarak ikinci bölgeye yerleşmesini sağlardı. Bunun sırrı iki stoperin Busquets'le iki yan-bir dik paslaşıp, gerideki dörtlünün önündeki üçlüyle kompakt bir yapı oluşturmasıydı.
Enrique Barcelona'sının açılış paslarında bir kural olarak geride iki stoperi sabit görevli olarak tutuyor olması, herşeyden önce, birinci bölge ile ikinci bölge arasında derin bir boşluğun oluşmasına neden oluyor. Bu durum, sadece açılış paslarını sıkıntılı hale sokmuyor, aynı zamanda rakibin bu boşluklara yerleşerek ikinci bölgedeki oyuncular ile defansın ilişkisinin kopmasına da neden oluyor.
Guardiola, defansın etkin katılımı olmaksızın hücumun ciddi biçimde planlanabileceğine inanmıyordu. Zaten dehasının görkemi de bu isabetli kavrayışın sonucuydu. Guardiola öncesi dünyanın bütün takımları defansı hücumun temel öğesi olarak görmediler. Guardiola bunu görmekle kalmayıp, böyle bir oyun inşa ettiği için bir futbol devrimine imza attı.