Türkiye Süper Ligi'nde ilk 20 dakikaların teknik direktörler için vaadettiği inanılmaz zenginlikteki olanakların görülüp değerlendirilmemesi futbol adına, akıl adına, teknik direktörlük mesleği adına kelimenin tam anlamıyla bir “ulusal” zafiyet niteliğindedir.
Türk tipi oyun pratiğinin, bu pratiğin tedrisatından geçmiş olan oyuncular için travmatik özellikler taşıdığı artık psikolojik bir semptomdur. Bırakın oyunu, oyun içindeki kendi varlığını bile algılamakta güçlük çeken Türk oyuncusunun maçın ilk 20 dakikasında yaşadığı psikolojik gerilim, hem bilinci hem de biliçaltını adeta felç ediyor. İşte bu felç anının hiçbir teknik direktör tarafından bir taktik düşünce olarak oyun stratejisine dahil edilmemesi gerçekten inanılmazdır, inanılmaz olduğu kadar düşündürücüdür de. Kimbilir belki teknik direktörler de bu anın etkisinden, tıpkı oyuncuları gibi, kurtulamıyorlar.
Eskişehirspor maçının ilk yarım saati Beşiktaş oyununda da bu psikolojik ağır atmosfer egemendi. Hem savunmada hem de hücumda elde edilen avantajların kör paslarla heba edilmesi başkaca nasıl izah edilebilir?
Oysa her maçın ilk 20 dakikasında, ilk 20 dakika strateji ve taktiği olarak, iyi tasarlanmış, hızlı ve sık örülmüş isabetli pas döngüleriyle rakipler ne olduğunu, başlarına nelerin geldiğini idrak edemeden, skoru üçlemek kesinlikle mümkündür. İlk 20 dakikayı baz alan hızlı ve gerçekten soğukkanlı bir oyunla bu kısa ve sorunlu periyodu, disiplinli ve sessiz bir kiralık katil gibi hedefleri gözünü kırpmadan tek tek devirmek kesinlikle bir Ütopya değildir. Darısı bu fikri ciddiye alıp, uygulayacak teknik direktörün başına..
Şenol Güneş oyunlarının, her maç düzeyinde oyuncudan talep ettiği görevler ile, bu görevleri yerine getirirken oyuncuların kendilerine biçtiği roller arasında hala çok ciddi uyumsuzluklar var. Beşiktaş hücumunun üç önemli aktörü Mario Gomez, Quaresma ve Gökhan Töre'nin oyunun kendilerinden talep ettiği aktiviteleri ciddi biçimde anlayıp anlamadıkları konusunda endişelerim var. Eğer bir oyuncu oyunun taleplerine cevap vermiyorsa genellikle bunun iki nedeni olur: Birincisi; oyuncunun bu oyuna ikna olmadığıdır. Dolayısıyla o oyuncu oyunu kendince yorumlar ve oyun talepleri yerine kendi oynama
arzusunu ikame eder. İkincisi; oyuncu hakikaten de bu oyunu anlamamıştır ve bu oyunun bir parçası olarak davranmayı beceremez.
Mario Gomez, Quaresma ve Gökhan Töre ilişkisinde; Gomez'in görece statik, durağan oyunu ve atletik olarak henüz bu oyuncuların iştahını kabartacak seksi bir objeye dönüşmemesi Beşiktaş hücumunun önemli bir diğer sıkıntısıdır. Ama bu durum Gökhan Töre ve özellikle de Quaresma'nın birer sorun olmaktan çıktıkları anlamına gelmez.
Kısaca Şenol Güneş oyun koridorundaki pürüzler hala varlıklarını ve ihtişamlarını koruyorlar. Savunmanın hücumun doğrudan bir parçası olabilmesi için Şenol Güneş, Ersan Gülüm problemini de kısa bir sürede çözmelidir.