Emperyalistler, toplumlara hitap eden ve kitlelerin ilgisini çeken her türlü organizasyonları sömürü ve çıkarlarına hizmet aracı olarak kullanmışlardır…
İnsanların streslerini atması, güzel ve hoş zaman geçirmesi için yapılması gereken masum spor müsabakası olması gereken futbol/voleybol/basketbol karşılaşmaları trilyonlarca bütçesi ile kumar, bahis, futbolcu transferleri ve fanatikleşmiş seyirci kitleleri ile son zamanlarda toplum dinamiklerine manipülasyona aracı olarak vahşice kullanmaya başlamışlardır.
“Mazbatayı verin” sloganlarının atıldığı tribünler toplum hafızasında tazeliğini korur iken ve Milli Voleybolcu Ebrar Karakurt üzerinden yürütülen kirli manipülasyon ve algının daha mürekkebi kurumadan bu defa Türkiye'nin en köklü ve seyirci potansiyeli en çok olan iki takımın oynayacağı 100.Yıl Süper Kupa Finalinin Suudi Arabistan'ın Başkenti Riyad'da oynanması kararlaştırılan müsabaka öncesi çıkan/çıkarılan olaylar nedeniyle fanatik seyirci kitleleri ile gündem değiştirmek ve gündemi perdeleme aparatı olarak sporun ve seyircilerin nasıl kullanıldığını yaşayarak gördük…
Dünya insanlığı İsrail'in Filistin'deki yaptığı soykırım ve Gazze'deki vahşete odaklanmış iken Dünya'nın her yerinden yükselen tepkiler nedeniyle İsrail terör devleti iyice köşeye sıkışmıştı…
Aynı zamanda ülkemiz gündemi de geniş katılımlı gösteriler ile İsrail vahşeti protesto edilmeye başlamıştı. Bunun yanında yerel seçimlere üç ay gibi kısa bir süre kalmış olmasına rağmen muhalefet partilerin dağınıklığı ve ana muhalefet partisinin şehit cenazesinden çıktıktan sonra PKK-DEM ile yaptığı ittifak görüşmeleri, kurultayda “Apo'nun heykelini dikeceğiz.” Diyen Demirtaş ve avenesine selam gönderilmesi gibi nedenler ile şehit cenazelerinde tepkilerin yükselmesi üzerine zor günler yaşamağa başlamıştı. Mahallenin amigosu yazar çizer takımı ise tamamen çileden çıkmış sağa sola küfür etmeye, milleti aşağılamaya ve tehdit etmeye başlamışlardı…
Kısacası Ana muhalefet iyice köşeye sıkıştığı için gündemin acilen değişmesi gerekiyordu… Can simidi Suudi Arabistan'dan geldi. Üst akıl devreye girdi ve değişmesi gereken ülke gündemi ustaca bir manevra ile buram buram Ekremvari teknik kokan taktikler ile bir anda değiştirildi ama her zaman olduğu gibi ellerine yüzlerine bulaştırdılar…
Türkiye'nin en köklü ve seyirci potansiyeli yüksek olan iki takımın oynayacağı 100.Yıl Süper Kupa Finalin -neden ve niçinleri henüz tam anlamı ile çözülememiş olan bir organizasyon ile- Suudi Arabistan'ın Başkenti Riyad'da oynanması kararlaştırılan müsabaka öncesi çıkan/çıkarılan olaylar nedeniyle ülke gündemi bir anda alabora oldu…
Çünkü konu çok hassastı… İstiklal Marşı okutulmadı… Atatürk siluetli formalar ile maça çıkılmasına müsaade edilmedi deniliyordu…
Aklı selim insanlar durun bakalım işin aslını astarını araştıralım, bu işin içinde bir bit yeniği var diye itidal ile davransalar da takımların “Beleş tepe seyirci” kitleleri stadyumlarda ve sosyal medya arenasında istenilen sloganı atan ve paylaşımları yapan kitle sokakta ve sosyal medyada harekete geçirildi…
Gezi kalkışması tamtamları çalmaya başladı… Köşeye sıkıştığı için, “Başların sizin Gazze'nizden… Kimsin Lan Kimsin… Şehit babası olunca her şeyi söyleyeceğini mi zannediyorsun…” diye ağız dolusu küfürler edenler, “cami avlularına doluşuruz” diye tehdit savuranlar bir anda ellerini ovuşturmaya başladılar… Taraftarlarını cami avlusuna dolduramadılarsa da, futbol vesilesi ile sokaklara ve sosyal medyada harekete geçirmişlerdi.
Sosyal Medya “Mesele Atatürk ise gerisi teferruattır” ile özetlenecek sloganlar ile yıkılıyordu. Bazıları işi o kadar ileri götürdüler ki Kâbe-i Muazzamının üstüne Atatürk resmini tabettiler…
Sosyal Medyada tam anlamı ile bir meydan savaşı başlamıştı. Çoğunluk Atatürk hepimizin ortak değeri ama siz Atatürk'ü istismar ediyorsunuz. Bu hassasiyetinizi “Atatürk'ün askeri değil generalleri olsanız ne yazar it sürüleri…” diye bağıran siyasi parti ile siyasi ittifak yaptıklarını dillendiriyordu… Ama iş çığırından çıkmıştı bir kere…
Zaman geçtikçe it izi ile at izi birbirinden ayrılınca kazın ayağının öyle olmadığı ve Türkiye'nin büyük bir provokasyon ile karşı karşıya kaldığı, müsabakanın bir gün öncesindeki provada İstiklal Marşısın çalındığı, maç öncesi protokol imzalandığı, hatırı sayılır paralar alındığı yazılıp çizilmeye ve söylenmeye başlandı…
Sonra da gerçekler apaçık ortaya dökülmeye başladı… Atatürk'ü sevgi ve saygıdan değil de sadece kendi çıkarları için kullanmak amacıyla seviyor gibi görünenlerin maskesi bir kez daha düştü. Bu defa da meselenin Atatürk olmadığı anlaşıldı…
Sonuçta maç iptal oldu. Takımlar yurda döndü… Ama geride muammalar ile dolu cevaplanması gereken olaylar dizini kaldı…
Bundan sonra Suudi Arabistan'ın Başkenti Riyad'da oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmasını iptaline neden olan hassasiyeti gösteren yöneticilerden; seyirci ve halk olarak yurtdışında oynanacak diğer bütün müsabakalarda da gösterilmesini haklı olarak bekliyor…
Ayrıca bu olayın üstünün örtülmeden bütün detaylarına kadar araştırılıp gerçeklerin kamuoyu ile paylaşılması gerekiyor ki… Bundan sonra da böylesi sun'i gündemler ile maksatlarına ulaşamayacaklarını, kurdukları her kumpasın gün yüzüne çıkarılıp mahcup olacaklarını iyice anlasınlar…