Türkiye'nin doğa harikası Antalya'nın eşsiz yerlerinden birisi de Finike'dir. Tarihiyle, doğasıyla, ormanıyla, portakalıyla özel bir kenttir. Bu yer küçük bir ovanının içine sıkışmış ama konumuyla harika bir yerdir. Korunması gereken yerlerden bir tanesidir. Ama artık doğası günden güne “İMDAT” demeye başlamıştır. Çünkü yıllardır yapılan zincirleme yanlışlarla yaşayanların sağlığını tehdit etmeye başlamıştır. Dünya mirası olarak kabul edilen SEDİR AĞAÇLARI kökünden kesilerek yok edilmektedir. Kızılçam ağaçları, yabani hayvanların yaşam alanları da aynı şekilde taş ocakları, mermer ocakları, maden ocakları gibi faaliyetler ormanlık alanların içlerine sızarak hem görüntü kirliliğine hem de bitki örtüsüne yapışan tozlarla yaşam alanlarını tehdit etmesine neden olmaktadır. Taş ocaklarının çevresindeki insanların havaya karışan tozlarla, sağlıklarını da etkilemektedir. Çiçeklerin üzerini kaplayan tozlar, arıların da yaşamını tehdit etmektedir. Taş ocakları; tarihi kalıntılar, su kaynakları ve insanların yaşadığı yerlerden uzak olmalıdır. Herkesin sağlık içinde insanca yaşama hakkı vardır. Doğayı kaybedersek her şeyi kaybederiz. Doğanın dengesi bozulursa zincirleme tüm canlıları etkiler. Ticari kazanç uğruna sağlıklı yaşam alanları yok edilmemelidir. Doğayı tahrip edersek, ileride telafisi güç ve kaybolan güzellikleri geri getiremeyiz. Önemli olan, bugünden geleceği kurtarmaktır.
Bu konuda mücadele eden, edecek olan duyarlı insanlar hep var olacaktır. Geçmişte onurluca mücadele edip bu uğurda hayatını kaybeden Ali Ulvi ve Ayşin Büyüknohutçu'yu da saygıyla anıyoruz. Güzel bir çevrede yaşamak isteyen her insan bu mücadelede yerini alacaktır. Doğada yaşayan tüm canlıların yaşam hakkı, hiç kimsenin tekelinde değildir. Harvey'in dediği gibi “Doğa, Tanrı'nın yazdığı bir kitaptır.” Öyleyse Tanrı'nın yazdığı kitabı yok ettirmeyelim.
Finike Ovası'ndan geçecek olan duble yol için portakal ağaçları yok edilmemeli, taş ocaklarından sonra bir de portakal ağaçlarının heba edilmesiyle doğa tamir edilemez, iklimsel, yaşamsal ve ekonomik bedeller ödemek zorunda kalabilir. Zaten daracık bir alanda yaşayan kentin bu şekilde nefes alması ve yaşam standardını da alt üst etmiş oluruz. Tüm bu, olabilecek olumsuzlukları bir kez daha düşünerek LÜTFEN, DOĞANIN SESİNİ DUYUNUZ!
Çevre, gelecek kuşaklara bırakılacak emanettir. Bu emanete sahip çıkmazsak,zincirleme tüm canlılar yok olur. Çevre, insanoğlunun hoyratça kullanacağı ve kullandıktan sonra çöp dağına çevireceği bir yer değildir. Doğanın yok oluşunu sessizce seyretmeyelim, seyrettirmeyelim…
Cengiz ÇETİK. 27.06.2019