Son zamanlarda gündeme gelen FETÖ'nün siyasi ayağı tartışması İdlib, Doğu Akdeniz, Elazığ Depremi gibi meselelerimiz varken tekrar gündeme oturdu.
Peki ‘Siyasi ayak' Konuşulmaması gereken bir mesele mİ?
Kesinlikle hayır…
Sonuna kadar gidilmeli.
Ama FETÖ ile mücadele sulandırılmadan.
Tüm detayları ile tartışılmalı, ancak FETÖ ile mücadelede samimiyetinden şüpheye düşülmemesi gerekenlerin de hakkı teslim edilmelidir. Diğer türlü de yapılanların gölgelendirmeye çalışıldığı, mücadelenin sulandırılmaya çalışıldığı gibi bir izlenim oluşur ki bu durum da bu ülkeye hiçbir fayda sağlamaz.
FETÖ'cülerin geçmişte devlet içerisine sızdığı, palazlandığı ya da palazlandırıldığı dönemdeki algısı genel olarak ‘dini hüviyeti olan, kendisini iyi yetiştirmiş kişiler' olarak tanımlanabilirdi. Daha açık bir ifade ile FETÖ'nün ‘gizli' amacı hakkında bilgi sahibi değillerdi. Ya da Başkan Erdoğan'ın da çok kez ifade ettiği gibi ‘' alt tarafı ibadet, ortası ticaret ve üst tarafı ihanet'' diye nitemiş olduğu ‘ticaret' ve ‘ihanet' yapısı hakkında kimse fikir sahibi değildi.
AK Parti de ilk dönem özellikle kuruluşundan 2012 Şubat ayındaki MİT krizine değin olayın vehametinden pek haberdar değildi. Yalnız, o dönemden önce de başbakan olan Erdoğan'ın 2011 seçimlerinden önce milletvekili listesine konulması için Gülen tarafından gönderilen 50 kişilik listeyi elinin tersi ile ittiği ve ‘'biz böyle talepleri kabul etmeyiz'' dediğini biliyoruz. Yine o dönemde bazı kurumlara atama yaparken özellikle Gülen ekibinden olmaması için gayret ettiğini de biliyoruz. Eğer Erdoğan FETÖ'nün her geçen gün devlet içerisinde ve ekonomide büyüyen etkisini kırmak üzere adım atmasa idi hedefe konulur muydu?
Diğer taraftan da FETÖ'nün siyasi ayağını FETÖ'cülerin tüm gücü ile iktidardan gitmesi için uğraştıkları bir yerde aramak en çok kime yarar?
FETÖ ile AK Parti iktidarı arasında bir bağ olmuş olsa AK Parti'ye destek olurdu. Oysa şimdi kime ve hangi partilere destek veriyor?
FETÖ'nün önünün açılmasının ilk olarak 1970'li yıllara Kasım Gülek'e dayandığı, ardından Demirel'den Özal'a, Özal'dan Ecevit'e dek birçok siyasi aktör tarafından devam ettirildiği artık meçhul değil. AK Parti iktidarının ilk dönemlerinde de ‘alnı secdeye değen' birileri oldukları için çokça FETÖ mensubu olanlar tercih edilmiş, daha sonra da gerçek amaçlarına ilişkin endişeler oluşmaya başladıkça da araya mesafe konulmuştur. Sonraki süreçte de kaynakları tek tek kesilen FETÖ başta Erdoğan olmak üzere AK Parti iktidarını hedef almış biri 17- 25 Aralık süreci diğeri de 15 Temmuz olmak üzere iki kez darbe girişiminde bulunmuştur. Darbe girişimlerinde başarılı olamayınca bir süre sinmiş daha sonra da hem Türkiye aleyhine hem de AK Parti ve Erdoğan aleyine faaliyetlere kaldıkları yerden devam etmişlerdir.
FETÖ mensuplarını son birkaç yıldır bazen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu danışmanı kimliğinde ya da CHP'den belediye başkanı olarak ya da İYİ Parti de danışman olarak gördük. Demek ki geçmişte FETÖ'nün FETÖ olduğu bilinmezken AK Parti ve Erdoğan FETÖ'ye -iyi niyetlerinden şüphesi olmadığı için- destek olmuş. Sonraki süreçte de FETÖ'nün terör örgütü olduğu ayan beyan ortada iken ‘'kontrollü darbe'' söylemi ile sözde ‘'adalet yürüyüşü'' ile FETÖ'nün ‘ekmeğine yağ sürülmüş'tür.
Bu ülke, tarihi boyunca görmüş olduğu en tehlikeli örgüt olan FETÖ belasından kurtulacak ise – ki temennimiz odur- samimiyetten uzaklaşmadan ve FETÖ ile mücadeleyi sulandırmadan devam etmelidir. FETÖ ile mücadele siyasetin üzerinde bir mesele olmalıdır.
FETÖ'nün siyasi ayağını tartılşıyoruz da neden ‘'FETÖ'nün beyni kim? ‘' FETÖ kimden emir alıyor?'', ‘'Bir üst akıl var mı?'', Kİ bana göre var. Nitekim, Tuncay Özkan gibi bazı CHP'liler de üst aklı işaret eden açıklamalarda bulunmuştu. Neyse, şimdi ‘'FETÖ adına algı oluşturup FETÖ ile mücadele sürecini baltalamaya çalışanlar asıl olarak FETÖ'nün beyni ile irtibatlı olabilir mi?''
Görüldüğü gibi sorular soru içerisinde, cevapları ise bizi siyasi ayağa da FETÖ'nün beynine de götürebilir.