Türk tarzı futbol oynama pratiğinin kaotik karakterini gören ve bu kaotik karaktere karşı kendince tedbir alan iki teknik direktör, yani Abdullah Avcı ve Vitor Pereira, öyle anlaşılıyor ki bilinçli bir kararla bu tedbirleri kendilerine en uygun oyun planına dönüştürdüler. Oyunun gerisini tahkim ederek sağlama almak ve her iki kenarı da hücum planının birincil seçeneği olarak kurgulamak ve son olarak göbek hücumlarını, ilk hücumun dönen ikinci toplarına bırakan bir oyun stratejisi ve anlaşılan o ki, iki teknik direktörün vazgeçilmezi olmuş.
Abdullah Avcı'nın bu oyunda israr etmesini birkaç bakımdan anlamak mümkün. İlkin, Türkiye ligindeki hedeflerine bağlı olarak konumunu perçinleyecek bir oyun olarak Abdullah Avcı'nın bu yaklaşımı makul görülebilir. İkinci olarak, Başakşehir standart şampiyon adaylarından biri olmadığı için bu statik ve kurgusu basit oyun, sonuç alıcı bir strateji olarak, onay görebilir. Ama Türkiye liglerinin henüz 15. maçına çıkan ve bir sezonunu bile tamamlamamış olan Vitor Pereira'nın elindeki zengin malzeme ve çok geniş yetenek havuzuna rağmen böyle bir tercihte bulunması hem tuhaf hem de esasen futbol oyunu konusunda bile pek söz ve karar sahibi olmadığını gösterir.
Bu defansif ve esasen kontracı oyunun Türk tarzı futbol pratiğinde iş görebileceğini inkar etmenin hiçbir anlamı yoktur. Ama unutmamalıyız, bu oyunun ufku Edirne ve Hakkari ile sınırlıdır ve kelimenin tam anlamıyla Misak-ı Milli'ci bu oyun anlayışıyla Avrupa kapılarını zorlamak sadece mucizelerin ilahi katkılarıyla mümkün olabilir.
İlk yarıda iki takım, teknik direktörlerinin bu oyun planına ve bu planın ihtiyacı olan oyun disiplinine büyük sadakat göstererek oynadılar. Vitor Pereira'nın oyun planını Luis Nani bildik anarşizan davranışları ile zaafa uğrattıysa da özellikle bu oyunun aklını temsil eden Mehmet Topal'ın çabalarıyla sözkonusu zaaflar Fenerbahçe kalesinde skor dezavantajına dönüşmedi.
Mehmet Topal hem müthiş bir performn sergiliyor hem de o “her eve lazım” performansa her maç daha şaşırtıcı bir kalite ekliyor. Mehmet Topal Fenerbahçe defansına katkı sunmakla kendisini sınırlandırmıyor; defansın önündeki en tehlikeli boşluğu doldurup, orta sahanın hem bütünlüğünü sağlıyor hem de Vitor Pereira'nın ikinci gol planı olan dönen topların merkezi olabiliyor. Bu performans ve kalite Türk futbolcularda hiç tanık olmadığımız yepyeni bir oyuncu profilidir. Umarım Mehmet Topal'ların sayısı hızla artar.
Abdullah Avcı'nın takımı, biraz da deplasmanda oynamanın içgüdüsüyle, özellikle kendi yarı alanında Fenerbahçe'li oyunculara sadece geniş alan değil hiç alan bırakmamak için müthiş bir gayretle dayanışma gösterdiler. Özellikle Mahmut Tekdemir'in kendi defansının arasından hiç çıkmayışı, Avcı'nın Vitor Pereira'ya hiç boş alan bırakmama kararlılığının ifadesiydi.
Van Persie-Fernandao değişikliği ile Ozan Tufan-Diego değişiklikleri oyunun iki ayrı bölümüne işaret etse bile Vitor Pereira bu değişikliklerle oyun planındaki taktik düşünceyi değiştirmiyor. Sadece birilerini oyundan alıp, yerlerine birilerini koyuyor. Aslında eğer Vitor Pereira'nın oyun zenginliği bundan ibaretse, en diri Van Persie'den bile verim alması mümkün olamayacak. Çünkü hücum girişimi Caner Erkin ile Gökhan Gönül'ün kanatlardan getirip ortaya kestikleri toplardan ibaretse -ki öyle olduğu görülüyor- o zaman da bu oyunun golcüsü Van Persie değil, Fernandao'dur.
Özellikle 70. dakikadan sonra Markovic'in sol içten ceza sahasına hızla girme çabaları Vitor Pereira'nın daha yaratıcı, daha zenginleştirilmiş final hücumlar geliştirmesi gerektiğini gösterir. Ama Vitor Pereira daha basit olanında maalesef israr ediyor. Fenerbahçe'nin elindeki yetenek havuzuna baktığımız zaman, bu tuhaf oyunun alternatifi olabilecek bir dizi oyun planlaması yapmak pekala mümkün, pekala makul ve pekala gerçekleştirilebilir.