Dünyamızın üzerine bir kâbus gibi çöken; insanların günlük yaşamı dahil olmak üzere hayatın her safhasını zorlaştıran ve insan sağlığını tehdit eden Koronavirüs ile mücadele kapsamında, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir dizi önlemler alındı ve uygulamaya konuldu.
Okullar, camiler, kahvehaneler ile birçok işyerleri kapatıldı. 65 yaş üstündeki yaşlıların sokağa çıkması yasaklandı. Diğer vatandaşlarımızın da mecbur olmadıkça dışarı çıkmamaları, kalabalık olan yerlerde bulunmamaları istendi. Yurt dışından gelenlerinde ülkemize virüs getirmemeleri için 14 günlük karantina uygulamasına geçildi.
Beklenmedik bir şekilde olağanüstü gelişen ve alışık olmadığımız bu durum, kriz döneminde toplumun ihtiyaç duyduğu eldiven ve maske gibi medikal ürünlerine ticari ahlak yoksunu bazı fırsatçılar tarafında çok büyük zamlar yapıldı.
Bunun yanında, ağzı olanın konuştuğu, kafasının estiğini yapan bir toplum olduğumuz için böylesine hassas ve kritik bir dönemde “bu kadarı da olmaz” dedirtecek cinsten üzücü ve ibretlik olayların yaşandığına da şahit olduk.
Umreden dönen vatandaşlarımız için karantina kapsamında üniversitelerin tatil edilmesi nedeniyle boşalmış olan Kredi Yurtlar Kurumunun öğrenci yurtların da misafir edilmelerine karar verildi. Ki doğru bir karar ve yerinde bir uygulama idi.
Ancak ülke çapındaki bütün yurtlarda kusursuz bir şekilde en üst düzeyde vatandaş memnuniyeti ile ifa edilen uygulama her nedense sadece Konya'da, bir grup umrecinin misafir edildiği öğrenci yurdunda sorun yaşandı. Peygamber (SAV) doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı, İslam'ı tebliğ ettiği kutsal mekânlardan dönen Konya'da ki öğrenci yurduna ilk akşam yerleştirilmelerinden itibaren başlayan ve devam eden karantina süresince insaf sınırlarını aşan, şımarıkça yapmış oldukları ve kamuoyuna servis edilen görüntülerdeki hal ve tutumlar umrecilere hiç yakışmadı.
Gidecek veya kalacak yeri olmadığı için bazı öğrenciler ailelerinin yanına gidemediği için mecburiyetten yurtlarda kalmaya devam eden öğrenciler, Umrecilerin de gece yarısı gelmesi nedeniyle apar topar başka yere nakledildiler. Bunun için de öğrencilerin toplamaya fırsat bulamadıkları dağınık olan bir odaya yerleştirilen, umrecimizin cep telefonu ile bu görüntüleri çekip, öğrencilerimizin kaldığı yeri “ Ahıra ve mikrop yuvasına benzetmesi” çok ayıp bir davranıştı.
Sırf, bizim cemaatin yurtları devletin yurtlarından daha iyidir diye reklam ve algı yapabilmek için senaryo edildiğine şüphe olmayan bu davranıştan sonra, ikram edilen yemekler başta olmak üzere sunulan hiçbir hizmetim beğenilmemesi, küçümsenmesi, art niyetli reklam kokan kurgularla çekilen görüntülerin kamuoyuna devamlı servis edilmesi hiç şık olmadı.
Ayrıca aynı gruptan bayan bir umrecimizin de karantinadan kaçmaya çalışırken, kendisine engel olan polisimize“ bende hastalık var ise, sana da bulaşsın” diye tükürmesi, sözün ve insanlığın bittiği yerdi.
Her fırsatta İslam'a ve Müslümanlara saldırmak ve İslam fobi oluşturmak için fırsat kollayan, Ebu Cehil neslinin avenesi bu umrecilerimizin pervasızca yaptığı hareketlerine, yayınlanan görüntü ve söylenen sözlere mal bulmuş mağribi gibi sahip çıktı. Görüntüleri köpürtüp, kötü algı yaratmak için alçakça kullanmaktan geri kalmadılar.
Bunun yanında, Marmaris'te yaşayan, 65 yaşında olduğu için evinde ikamete mecbur tutulan bir vatandaşımız, Muğla Valiliğinin 112 Acil Servisini arayarak, bu kadarı da olmaz dedirtecek cinsten, evine rakı istemesi ise, şımarıklığın son noktası oldu.
Devletin kolluk kuvveti rakı talep eden vatandaşın evine gidiyor, siparişini alıyor, sonrasında rakıyı temin edip tekrar vatandaşın evine geliyor, para üstü ve tutanak ile vatandaşın siparişi olan rakısını teslim ediyor.
Ağlar mısınız? Güler misiniz? Millet can derdinde, kasap et derdinde derler ya, işte aynen öyle.
İngiltere, İtalya ve ABD ile diğer Avrupa ülkeler yaşlılarını ölüme terk etmiş iken, bizim devletimiz “İnsanı Yaşat ki, Devlet Yaşasın” anlayışı ile yaşlısına gencine 7/24 hizmet etmek için aralıksız çalışıyor.
Sağlık ve temel ihtiyaçlarının yanında, şımarık ve absürt bir şekilde rakısını şarabını evine kadar getirilmesini isteyen insanımızı “öf bile demeden” hizmet aşkı ve garson devlet anlayışı ile kusuruz bir hizmet sunuyor.
Hal böyle olmasına rağmen, hala ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyoruz veya ötekileştiriliyoruz; laiklik elden gidiyor gibi vehim ile laf edecek olanlara, rakı teslimine dair tutanağı, ağızlarına kürekle vuruyormuş gibi nazik bir ironi ile gösterebilirsiniz.