Geçen Perşembe Beyaz TV'deki Osman Gökçek'in Sürmanşet programına Ertuğrul Özkök konuk oldu.

Konuk oldu ama başka bir açıdan da madara oldu.

Biliyorsunuz Ertuğrul Özkök yakın tarihte patronu Kelkitli Aydın Doğan (Kelkitliler bile Aydın Doğan'ın Kelkitli olmasına isyan ediyor sen kertede) tarafından tatile gönderilmişti.

Tatile gönderilme sebebi yazmış olduğu bir yazıydı.

Gerçi daha sonradan o yazıyla ilgili yapmış olduğu açıklamada “Ülkemin seçilmiş Cumhurbaşkanı'na katil diyecek kadar da kendimden geçmedim” demişti.

İnsan tam hayret edecekken aklına Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni olduğu zaman attığı manşetler geliyor.

“Özal Sivil Diktatör, 411 El Kaosa Kalktı, Vay Şerefsiz, Beceremediniz Artık Bırakın, Gerekirse Silah Bile Kullanırız, Siyasi Hayatı Bitti, Muhtar Bile Olamaz” manşetleri…

Ancak kendinden geçecek birinin atacağı manşetleri atan Ertuğrul Özkök Cumhurbaşkanı'na katil diyecek kadar kendinden geçmemiş!

Özkök Genel Yayın Yönetmenliğini bıraktıktan sonra boş vakitlerini ya hayatını kararttıklarının mezarında helallik isteyerek geçiriyor ya da hayatını kararttığı kişiler hala hayattaysa onlardan özür dileyerek, pişmanlığını dile getirerek.

Bir de ne diyor: “Ülkemin seçilmiş Cumhurbaşkanı”

Bunu 4 Eylül'de diyor, 22 Ekim'de Osman Gökçek'in programında ise şöyle diyor: “Ben bugün rejimden ne kadar korkuyor ve çekiniyorsam, 28 Şubat'ta da o kadar korkuyor ve çekiniyordum. Hatta diyebilirim ki askerden korktuğumdan daha çok korkuyorum.”

Askeri bir rejimle sivil bir rejimi kıyaslayacak kadar hatta sivil bir rejimin askeri rejimden daha kötü olduğunu ifade edecek kadar kendinde herhalde Ertuğrul Özkök.

E tabi Ertuğrul Özkök böyle sivil rejimlere pek alışkın değil.

Onun alışkın olduğu sivil rejimler patronu Kelkitli Aydın Doğan'ın beğenmediği zaman hükümet yıktığı sivil rejimlerden ibaret.

Ordu-Hürriyet-Aydın Doğan üçgeninde kurulan sivil rejimlerden pek korkmuyor ama halkın seçtiği sivil rejimlerden korkuyor.

Her ne kadar gazetesi terör propagandası yapıp seçilmişleri hedefe oturtsa bile hatta ileri gidip bu ülkenin seçilmişlerine “diktatör” yaftası yapıştırsa bile Ertuğrul Özkök'e göre yaşadığımız rejim askeri rejimlerden bile daha korkunç.

Askeri rejimlerin vesayeti altında kendi gibi düşünmeyenlere “Muhtar Bile Olamaz, Vay Şerefsiz” manşetleri atarken Genelkurmay'ın basın sözcülüğüne soyunan Ertuğrul Özkök o zaman kendinden geçmemiş de şimdi mi geçecek sanki?

Hem zaten öğrenmiş olduk ki Ertuğrul Özkök ülkede yaşanan her şeyden de haberdar değil.

Örneğin daha on yaşına varmadan ekmek almaya giden Fırat Simpil'in PKK tarafından alçakça öldürülmesinden ve 6-8 Ekim Olayları'nda 16 yaşındaki Yasin Börü'nün hunharca katledilmesinden haberdar değilmiş kendisinin dediğine göre.

Utanmasa geçmişte atmış olduğu o rezil manşetler için de “haberim yok” diyecek ama onu da diyemiyor çünkü helalleşme ve özür dileme seanslarına seneler önce başladı, birkaç sene daha sürer bu gidişle.

Gerçi bir bakıma o da haklı olabilir.

Kendi gazetesi Fırat Simpil'i Berkin Elvan kadar öne çıkartmadığı ve Yasin Börü'den bahsetmek yerine 6-8 Ekim Olayları'nda 52 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Selahattin Demirtaş'ın sazından sözünden bahsettiği için görmemiş olabilir.

Hal böyleyken Türkiye'de olup bitenleri ve yaşanan gerçek hadiseleri Ertuğrul Özkök'e bildirmek bir vatandaşlık görevi olmuştur.

Bu ülkenin halkı Türkiye'de PKK tarafından katledilen masum insanları Ertuğrul Özkök'e haber vermekle görevlidir artık.

Oysa Osman Gökçek Ertuğrul Özkök'e “Selahattin Demirtaş'tan en çok hangi türküyü dinlemeyi seviyorsunuz?” diye sorsaydı ya da “Selahattin Demirtaş menemen yaparken yumurtanın sarısını kullanıyor mudur?” diye sorsaydı cevap verebilirdi.

Patronu Kelkitli Aydın Doğan'ın gazeteleri ve televizyonları genellikle Selahattin Demirtaş'ın bu yönleriyle ilgilendiği için Ertuğrul Özkök'e de pek suç bulmamak lazım.

Ama yine de o kadar ezmeyelim.

Örneğin 1 Kasım'da yapılacak olan tekrar seçimlerden haberdarmış Özkök…

Hatta şöyle diyor: “1 Kasım'dan sonra başka bir Türkiye olacak”

“Başka” derken?

Mesele Hasan Cemal 1 Kasım sonrası için Erdoğan'ı kastederek “Şöyle böyle gidicisin” diyor.

Ahmet Altan “1 Kasım'dan sonra AK Parti tek başına iktidara gelirse oluk oluk kan akar” diyor.

Nazlı Ilıcak ise seçenekleri bol tutuyor ve diyor ki: “1 Kasım'dan sonra AK Parti tek başına iktidara gelirse ya iç savaş olur ya da darbe”

Ertuğrul Özkök'ün “başka” demesinden kastı ne acaba?

Bu rejimden korkuyormuş ama kendi mahallesinden dostları bu rejimde seçilmişlere karşı her türlü tehdidi ve şantajı sergilemekten pek geri durmuyorlar.
Korkuyor ama barbar İsrail Devleti ile Türkiye Devleti'ni eş değer tutma konusunda nedense çok cesur: “İsrail taş atan Filistinli çocukları öldürdüğünde nasıl tepki gösteriyorsam, Berkin Elvan için de aynı tepkiyi gösterdim”

En iyisi siz konuştukça çuvallayan, torunlarını sevecek yaşa erene kadar manşetleriyle bu ülkeye ayar vermeye kalkışmış bu adamı mazur görün.
Yoksa bu gidişle ömrünün geri kalanını hayatını kararttığı insanlarla ya helalleşerek ya da özür dileyerek geçirecek.

Bunu yapana kadar Eric Clapton ve Elton John'dan sonra gelen ünlü halk sanatçısı Selahattin Demirtaş'tan sazıyla sözüyle bir türkü dinler de kendinden geçmişse bile kendine gelir hiç değilse.