Osmanlıyı yıkan, genç Türkiye Cumhuriyetini lekeleyen bir zihniyettir bu!
Türk'ünden Kürt'üne, Ermeni'sinden Rum'una, Yahudi'sinden Arnavut'una, Laz'ından Çerkez'ine farlı renkleriyle bir çiçek bahçesini andıran bu güzelim ülkenin renklerini solduran bir anlayıştır bu!
Bu anlayıştır; Lozan'da Kürtlere en büyük kazığı atan!
Bu anlayıştır; zanaatta Ermeni, sanatta Rum, ticarette Yahudilerden oluşan Osmanlının üç asli unsurunu bu ülkeye dar eden!
Bu zihniyettir; Ermenileri tehcire zorlayan!
Bu zihniyettir; Varlık Vergisiyle bu ülkenin renklerini solduran!
Bu zihniyettir; 6-7 Eylül olaylarıyla komşusunun malına göz dikip, onu göçe zorlayan!
Bu zihniyettir, İstiklal Mahkemelerinde binlerce kişiyi idam eden!
Ne yazıktır ki insanlığın uzaya dolmuş kaldırdığı bir çağda bu zihniyet, bu topraklarda hala varlığını sürdürüyor!...
Ogün Samast adında 17 yaşındaki bir çocuk, bu zihniyetin devletteki uzantılarının kullandığı maşalarca ajite edilip, eline silah verilerek, cinayet işlemek üzere İstanbul'a uğurlandı!
Hedef; bir barış elçisini, bir barış güvercinini öldürmek, ülkede kaos yaratmaktı!
Hedefteki insan, hedefteki gazeteci; birlik, beraberlik, kardeşlik ve barış için yılmadan mücadele etse de, cesur adımlar atsa da, canını ortaya koysa da, ne de olsa bir Ermeni idi!
O, Hrant Dink'ti…
Hrant, tehditler de alsa gerçekleri yazmaktan çekinmeyen, dik duran, gözü pek bir gazeteciydi…
İlk kadın pilot Sabiha Gökşen'in aslında Ermeni olduğunu yazacak kadar cesur…
Ermeni tehciri için soykırım diyen Ermeni diasporasına karşı çıkacak kadar bağımsız ve korkusuz…
Ve de tehciri haklı bulan Türkiye'deki kimi kesimleri eleştirecek kadar gözü pekti…
Samast, Hrant Dinki 19 Ocak 2007 tarihinde Şişli'de Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı Agos gazetesinin önünde kurşunlayarak öldürdü!!!...
İstanbul'dan Trabzon'a kaçarken Samsun'da yakalandı; ama yakalanan bir katil değil de sanki vatanı kurtaran bir kahramanmış gibi övgü dolu söz ve davranışlara karşılandı!!!...
Hrant'ın daha kanı kurumadan, onun katilini bir kahraman edasıyla karşılayanların videosu geçtiğimiz günlerde televizyonlarda yayınlandı…
Sol taraftaki jandarma görevlisi, kolunu Samast'ın omuzuna koyarak, işlediği cinayeti, “Aslanım benim, aferin oğlum” sözleriyle överken, sağ tarafındaki polis ise eliyle katilin sırtını sıvazlıyor!!!...
Ve de bu insanlar, hiç utanmadan kameralara poz vermekten çekinmiyorlar!!!...
Gel de çıldırma?!..
Eğer bir ülkede barış ve kardeşlik için canını ortaya koymuş bir insanı, bir gazeteciyi öldüren bir katil, yakalandığında kimi güvenlik görevlileri tarafından kahraman ilan ediliyorsa, küçük insanların gölgesi büyüyor, yani o ülkede güneş batıyor demektir…
Ve o ülke, Osmanlının son döneminden günümüze dek hala o faşist, ırkçı ve ölü sevici zihniyetten kurtulamamışsa, yapılacak daha çok iş var demektir…
Artık o ülkede güvenlik görevlilerinin, sadece kas gücüne, eğitimine bakılarak değil, insana ve insanlığa verdiği değere göre alınmasının zamanı gelmiş demektir…
Güneşin bir ülkeyi tamamen aydınlattığı an, küçük insanların gölgesinin daha da küçüldüğü andır…