Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Yavuz Yıldızbaş

Ergenekon davası

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

Gök Türkler'in dağları eriterek ateş çemberinden çıkışının, yeniden doğuşun, türeyişin adı olarak okuyup öğrendiğimiz bildiğimiz Muhteşem Ergenekon Destanı'nın adı hatıramızda bir destan olarak kazınmıştır.

Ancak bu destanın benzer ismiyle siyasi arenada 12 haziran 2007 yılında başlatılan bir operasyonla gündeme gelmesi, bu ismin kullanılması bilinçli mi değil mi daha sonra ortaya çıkan davalarla görmüş olduk.
Ergenekon adını örgüt adına dönüştürüp iddianemelerinde "terör örgütü" diye sıfatlandırarak yüzlerce insanın cezaevine konulması ve yine yüzlerce insanın işlerinden atılmasıyla başlayan (baştan beri bizim bildiğimiz fakat mahkeme kararıyla da onaylanmış olan) bu kumpas dava 01Temmuz 2019 itibariyle Türk Yargısının verdiği son kararla aslında böyle bir örgütün olmadığını, devletin içine sızmış çöreklenmiş önceleri "pdy" denilen yapının güzide ordumuza kumpas kurduğunu onaylayarak Ergenekon davasını kapatarak bitirmiş oldu.
Geçmiş olsun.
...
Eskiden derin devlet diye bildiğimiz bazı oluşumların kimi zaman devlet adına devlet tarafından görevlendirildiğini bildiğimiz ya da tahmin ettiğimiz bir geçmişe sahip olduğumuzdan, hatta "kişisel bazda gerçekleştirilen bazı olayların" böyle bir yapının var olabileceği düşüncesi kimi insanlarda etkin şekilde hakimdi.
Ancak Türk Ordusu'nun en üst makamında görev yapanlara kadar sıçraması
Örneğin: Genel kurmay başkanı İlker Başbuğ'un sanık sandalyesine oturtulup bunun karşısında ise gizli tanık diye sonradan ismi açıklanan, (onlarca askerimizin şehit edilmesinde bizzat parmağı olan) adi terörist Şemdin Sakık'ın ifadesiyle tutuklanıp cezaevine gönderilmesinden sonra en gerizekalı birinin bile anlayabileceği bu kumpası hâlâ anlamak istemeyen ya da ideolojik olarak düşman gördükleri fikir sahiplerinin ceza almasından mutlu olanlar gizli gizli kıs kıs gülerlerken, aslında Türk Ordusu'nu ele gecirmek isteyenlerin bu oyunlarını göremeyecek kadar da kör olmuşlardı.

Bu işleri gören ve bilen kişiler olarak dedik ki bu kesinlikle bir başka amaç güden kumpas diyebileceğimiz bir hareketlenmedir.
Bunun önüne geçilmesi gerekir.
Ordumuzun vatansever subayları tasviye edilmektedir, dediğimizde, bizlere "sizde mi Ergenekoncusunuz?" Diyerek, bu gün içinde bulunduğumuz durumlara karşı aldığımız benzer tavır gibi(haksız hukuksuz yere içeri atılan işlerinden edilen KHK mağdurlarını savundugumuzda Fetocu musunuz yaftalari gibi)belli suçlamalarla karşılaştık.
Ancak iddianamedeki dosyaları incelediğimizde, birazcık aklı çalışan insanın alenen görebileceği ve askerliğini komuta kademesinin en alt düzeyinde yapmış olan, onbaşının bile farkına varabileceği askeri uygulama ve tatbikat bilgilerinin yanına, önüne, arkasına eklemeler yaparak bir nevi suç üretmeye çabalamaları, hakikatle bağdaşmayan fiiller üretmeleri, aslında gülünecek komik hallerken, çoğu kişinin hayatının karartılması ve ölümlerine neden olması bakımından çok derin ve acı izler bırakmıştır.
...

Ergenekon davasının nasıl başlayıp nasıl bittiği ile alakalı olarak fazla ayrıntılara girmeden çok kısa şekliyle hatırlatmak isterim.
Başlarken; İddia edilen örgüte! yönelik olarak 12Haziran 2007 tarihinde İstanbul Ümraniye'de bir gecekonduda bulunan 27 el bombasının polisin eliyle koymuş gibi bulmasıyla bu operasyonların fitili ateşlendi.
27 Temmuz 2007 de bir çok ünlü ismin içinde bulunduğu asker ve sivil kişilere yönelik polis gözaltıları başladı. Daha sonraki günlerde operasyonlar gözaltılar tutuklamalar genişleyerek devam etti. Ne ilginçtir ki bu kadar hızlıca hareket ederlerken bir örgüt olduğunu iddia edip operasyonları yönetenler bu dava icin 1. iddianemeyi ancak bir yıl sonra 14 temmuz 2008'de yaklaşık 2500 sayfa olarak 13.Agir Ceza mahkemesine sundular.
Bu davalar ilerlerken bir çok dava dosyası da(yaklaşık 20) bu davayla birleştirilip görüldü.
Bu birleştirilen davalarda dikkat çeken internet andıcı davası, İlker Başbuğ davası, İrticayla mücadele eylem planı davası, Danıştay saldırısı davası gibi davalar dikkat çeken en önemli davalar, Ergenekon davası ile birleştirildi.
O günlerde belirttiğimiz gibi ordumuza ve yurtsever vatansever insanlarımıza girişilen bu darbenin medya ve siyasi iktidar tarafından desteklenmesi sonucunda hızlanarak genişletildi.
Vatansever askerler ordudan ihraç edildi. Yerlerine gelenler ise sonradan ortaya çıkan "15 temmuz darbe girişiminin" musebbibleri oldular.
Ulu orta parklarda bombaların gömülü bulunması, çok basit ve göz göre göre birilerine kumpas kurulduğunu gösterirken, çocukların bile anlayabileceği kumpası, malum medya organlarında büyük manşetlerle haber oluyordu.
Oysa bu işleri biraz bilen araştıran okuyan kişiler böyle birşey olamayacağını belirtseler de sesleri duyulmadı aksine bastırıldı.
Aradan geçen 12 yıl zarfında, bizim gibi düşünen insanların haklılığını gösteren mahkeme sonucu 4.Agır Ceza Mahkemesi tarafından 1Temmuz 2019 tarihi itibariyle,
"Ergenekon" isminde bir örgüt yoktur dendi. Ve davanın kapatılmasına karar verdi.

Başından beri her türlü iftira suçlama yapan siyasiler, gazeteciler, stklar ve benzeri kişi ve kurumlara şimdi yüksek sesle sormak lazım;
hiç utandınız mı?
Bir özür dileme cesareti gösterebilecek misiniz?
Sanmam..
Çünkü o kadar onurlu insan olsalardı her iftiraya bir de kendileri kuyruk bağlamazlardı, hakkı hukuku savunurlardı.
Bu süreçte onlarca insanın acılı hayat hikayeleri paylaşılabilir. Fakat bunlardan sadece iki kişinin yapılan eziyetlere maruz kalarak ölmesini (öldürülmesini) örnek vererek bu bahsi kapatmak isterim.

Bu dava başlarken, her türlü hakareti edip üstelik savunamayacak kadar çaresiz bırakıp intihara sürükleyecek kadar en adi iftiralar yaptığınız Yarbay Ali Tatar'ın ahı sizi tutmayacak mı sandınız?

Ergenekon'un kasası dediğiniz Kuddusi Okkır cezaevinde parasızlıktan kanser ilaçlarını alamadığı gibi gerekli tedaviye de fırsat verilmediği için bir deri bir kemik halinde tahliye edildip öldüğünde onun gözlerindeki acıya vicdanı sızlamayanların şimdi vicdanı sızlar mı dersiniz?
Sanmam!!!
Adaletin herkese eşit dağıtılmasının bilinciyle, birgün herkese lazım olacak düşüncesiyle hareket edilmesi gerekir.
Adaletin hakim olacağı bir dünya dileklerimle...
Adil olun adil kalın...

02.07.2019
Yavuz Yıldızbaş
yildizbasyavuz@gmail.com

  YORUM YAP / YORUM OKU
YAVUZ YILDIZBAŞ DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS