Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Ali Kemal Özcan

Erdoğan ve Öcalan’ın dikkatine – 5

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

7 Haziran seçimlerinin önümüze koyduğu “manzara”nın tartıştırdığı  “restorasyon koalisyonları” arayışı sürerken, şöyle bir şey yapacağım. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığının tartışıldığı günlerle başlayan “kendim ettim kendim buldum” sürecini, zararın neresinden dönersen kardır sürecine safça bir katkı amacıyla, o dönem yazdıklarımı günaşırı olarak Erdoğan ve Öcalan'ın dikkatine serisi halinde tekraren yayınlamayı hayırlı bulmaktayım...

Arkasından da kısa olmasına dikkat edeceğim bir seslenme yazısı yazmayı düşünüyorum.

Devam edelim – 4:

Kobani Taarruzundaki Çözüm Süreci (02.10.2014)

“Bayram değil seyran değil...” diye başlayan bir atasözü, nedenleri çıplak gözle pek görülmeyen sonuçlar için söylenir. Yani Irak ve Suriye'de mağduriyete düşmüş Sunni Arap “sosyoloji”si üzerinde bina edilen IŞİD –Sunni nüfusun yoğun olduğu alanlara saldırıp yerleşmesi beklenirken– Kürtlerin yönetimindeki Maxmur-Erbil'den sonra Kobani'yi hedefledi.               

Nereden inşa ediliyor bu sebepleri “görünmeyen” derin taarruz?

Giderek anlaşılyor ki; “Moderatör”ü tarafından sızdırılan Oslo görüşmelerini, Erdoğan ve Fidan'ı hedefleyen 7 Şubat (2012) MİT operasyonunu, BDP “çaycı”sınca ifşa edilen İmralı tutanaklarını, Gezi “ruhu” ve 17-24 Aralık “kompozisyon”u ile hedeflenenleri bir diziye koyup  “manzara”ya baktığınızda, Kobani taarruzu inşacıları için nasıl bir “hem bayram hem seyran” günler olduğunu görmek zor olmaz sanırım.

Tekrarlayalım ki, bir bütün olarak IŞİD ile hedeflenenler yan kollarına ayrıldığında, İngilizlerin “Ortadoğu” dediği bölgemizde bir genel “düzenleme” ayaklarının varlığı şüphesizdir. Ancak Kobani “merhale”sinde temel muradın Çözüm Süreci ile zemini gelişmekte olan Türk-Kürt birliğini/ittifakını engellemek olduğunu görmemek için ya bu birlikten zarar görecek olmak ya da anlaşılması güç bazı iktidarî bilinçaltı tepkilerden izan kötürümü olmak gerekir.

Reel PKK yönetiminde bilinçaltına sinmiş derin “iktidarî arzular”ın ortak izanı kötürümleştirmesinden sözediyoruz: PKK Türkiye'deki kör inkâra şaşı isyan hareketi olarak doğdu. Ancak şaşı da olsa Kürt meselesini “betonun altından” çıkardı ve Devlet'in meseleyi (kör inkârı) çözmesine vesile oldu. Evsanevî kahramanlıklar ve Brütüsî ihanetler eşliğindeki, ağrıları henüz dinmemiş ağır bedellerle neticelenen bir “30 yıl” savaşıyla...

Şimdi çözülmüş bu meselenin iktidar mücadelesine metamorfoz olmuş (başkalaşmış) haliyle uğraşıyoruz.

Ve yüzyıllarımızda damgasını taşıyacak Çözüm Süreci gibi bir “girişim”e imza atmış Ak Parti devletinin  bir yanlışına Öcalan'ın da yakasını kaptırması ile bu başkalaşmış hâl uzuyor. Uzamakla kalmıyor hayatî bir riskle de burun-buruna gelmiş bulunmaktadır.

Bugün gerçekleşmesi muhtemel İmralı görüşmesinde –“arayı bulma”ya özel emek vermekle birlikte – Öcalan'ın yanlışın İmralı ucunu tutmaya devam edeceği kaygısını taşımaktayım.

Yanlış şu: Devlet heyeti Öcalan'a; ağızlardan çıkan kelimelerin dışındaki bütün “diller”de “biz arkandaki silahlı gücünden dolayı seni ciddiye alıyoruz” demektedir. Öcalan da (zaten bir silahlı isyan örgütü kurucusu ve lideri olmanın “zengin” potansiyeliyle) bu yanlışla hemhal olmaktadır.

Çözüm Süreci'nin temel beslenme felsefesi ve politikası olarak Öcalan'ın çok daha iş-yapar (caydırıcı) gücü olacak olan sivil gücüne Devlet ilgi göstermemekte, bu gücünü kullanma şansını vermemektedir. Öcalan da devletin bu “diller”inden anlayan bir ara-dil ile başkalaşmış “Kürt sorunu” meselesinde büyük yanlışın diğer ucunu tutmaktadır.

2013 Newroz Manifestosu ile "Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun noktasına geldik... bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştirdiyen Öcalan, bir-buçuk yıldır silahların “firesiz konuşma”sının şemsiyesinde “silahla sohbet”e devam etmektedir.

O gün bu gündür bir tek “sivil tehdit”e yer veren cümlesine rastlayamamaktayız. Bu “paralel”de de; Örgüt'ün medyasının yazılı sesi Sözcü-Zaman gazeteleri “aralığı”nda, sesli sesi ise HalkTv-UlusalKanal “ortalama”sında yayın yapmaya devam etmektedir. Herkesi kör sanırcası ise, bir “örgüt üyesi”nin TeCe cumhurbaşkanlığına aday olabildiği ucsuz-bucaksız bir zeminde bu siviliyatsizliğin epeyce kanıksatılmasıdır...

Peki nasıl oluyor bu?

Ya Öcalan kendisine inanmadan söylemiş bunları ya da reel PKK yönetimi, M.Altan–KadriGürsel “çizgi”sinin dediği gibi “devletin elindeki 15 yıllık esir” olarak Öcalan'ın dediklerine itibar etmeme “balayı”nı yaşıyor...

Ama tarihin şahitliğinde söylemek isterim ki; Devlet'in bu yanlışına yakasını kaptırması, Öcalan için, tabiri caiz ise paçasını patoz kayışına  kaptırmaya benzemektedir. Daha sarih ifade ile, “Kendi”sinin hem önderliksel hem “tarihi yaşama”sal intiharıdır. Bu “intihar” ise yüzyıllarımızın “gelecek”ine hükmedecek olan Türk-Kürt yeniden-birliğinin tarihi yaşayamamaya kurban verilmesi anlamında olacaktır.

 “Şimdilik” malum yerel/bölgesel ve global odaklar, IŞİD'in Kobani Taarruzu  üzerinden Türkiye'nin bir “tampon bölge”ye itilmesi ile Çözüm Süreci'nin hançerlenmesi merhalesine geçmeyi muradetmektedirler.

Ama eğer; Çözüm Süreci Devleti Öcalan'ın sivil gücüne açılırsa, Öcalan da İmralı heyetlerinin uçurduğu “Paris Komünü” uçurtmasının ipini kenara bırakıverip yüzünü Kendi Sivil Tarafı'na dönerse: Newroz Manifestosu'nun “Tıpkı yakın tarihte Misak-i Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı'nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz”una fiilen geçilebilir.

Ve tampon bölgeyi “Misak-ı Milli'ye aykırı olarak parçalanmış” Rojava'yı ve “Kuzey Irak”ı Misak'ın aykırı olmayan sınırlarına götürecek “güvenli köprü”ye metamorfoz etmek mümkün olacaktır.

Not: Yukarıdaki yazı Öcalan'ın Kobani merkezli açıklamasından önce yazıldı ve “Bugün gerçekleşmesi muhtemel İmralı görüşmesinde –‘arayı bulma'ya özel emek vermekle birlikte – Öcalan'ın yanlışın İmralı ucunu tutmaya devam edeceği kaygısını taşımaktayım” demiştik.

Kaygımın bir tarafı “bertaraf” oldu. Çünkü Öcalan “arayı bulma”nın ötesine geçip  “...dar anlamda yürütülen görüşmelerden, müzakere yanı ağır basan bir kararlılık ortaya çıkmış ve bu düzeyde mutabakata varılmıştır” dedi. Ve, kandil'in dört-ağızdan “Vekili IŞİD'in Kobani kuşatmasıyla, sürece hiç başlamayan AKP Süreç'in bitişini resmen ilan etmiş ve dolayısıyla çatışmasızlık dönemi de kapanmıştır” odaklı açıklamalara bezenmiş şekliyle malum güçlerin Kobani Taaruzu'nundaki Süreci bitirme operasyonuna reel PKK'nin balıklama atlamasını durdurdu.

Ümidim ve dileğim; Kandil'in artık kendisini enazından daha fazla ekarte –ve tabi mahçup– olma durumundan geri çekeceği, bu Kobani darbe girişiminin ekmeği-suyu olmaktan imtina edeceği, daha da kötüsü Öcalan'ın  “benim rolüm farklı sizinki farklı” uyarısını “kötü polisrolü olarak tercüme etmeyeceği yönündedir.

Kaygımın “silahla siyaset” kısmı ise maalesef devam etmektedir. Bu kaygım da içerdeki siahlı güçlerin zaman kaybetmeden Kobani-Şengal hattındaki katliam tehdidini durdurmaya ve “güvenli köprü” tarihi  amacına kilitlemeye çekilmesi ile dağılabilir. Türkiye'deki “Kürt Sorunu”nun sivil siyasetin çok daha güçlü kollarına teslim edilip her yeni darbe girişimcisinin temel güvencesi elinden alınmış olmakla da kaygım darmadağın olur.

  YORUM YAP / YORUM OKU
ALİ KEMAL ÖZCAN DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS