Vitrindekileri bir kenara bırakırsak ( ki onlar da telkin ve direktifle hareket ediyor!) emperyalist beyin için, bugün ve yakın gelecek açısından sayın Erdoğan mı daha gerekli, önemli ve vazgeçilmezdir yoksa Kılıçdaroğlu mu? ( Kılıçdaroğlu yerine başka bir muhalefet liderini de koyabiliriz. Oy potansiyeli açısından Kılıçdaroğlu diyoruz!)
Başta Biden olmak üzere emperyalist vitrindeki kimi lider ve bürokratlara zaman zaman yaptırılan (Erdoğan aleyhine ve muhalefet lehine) açıklamalara rağmen; emperyalist beyin için çok daha önemli ve vazgeçilmez olan sayın Erdoğan dır!
Bir boğa güreşinde arenadaki boğayı alıp yerine hangi boğayı koysanız aynı işi yapar ve saldırır! Burada asıl önemli ve vazgeçilmez olan figür matadordur! Zira onca zaman, emek ve para harcayıp oluşturduğunuz imaja sahip başka bir matador elinizin altında yoksa, mevcut olandan vazgeçemezsiniz!
Emperyalizmin bize dönük amacı çok açık: yakın bir gelecekte Türkiye'de bir iç savaş çıkartmak istiyorlar. Epey bir zamandır da bunun ortamı hazırlanıyor!
Biden ve diğerlerinin yaptığı (iç siyasetimize dönük) açıklamalar, sayın Erdoğan'ı yerinden etmek için değil; milletimizde (ne yazık ki) oluşturulan kutuplaşma ve düşmanlığı iyice belirginleştirip arttırmak içindir! Anadolu'da “dünür kızıştırmak” diye bir tabir vardır. Emperyalizmin yaptığı tam da bu, ortamı olabildiğince kızıştırmak!
Ortadoğu ve müslüman coğrafya özelinde tüm dünyaya dayatılan / dayatılacak olan yeni dünya düzeni aşama aşama hayata geçiriliyor! Emperyalizmin, bu düzenin inşasında kullandığı bir şablonu var ve hedef ülkelere göre küçük farklılıklar gösterse de bu şablonu hep aynı şekilde kullanıyor!
Bizde yapılan yada yapılmak istenen Irak, Libya ve Suriye'de yapılanlardan farklı değil: Kontrolü gerilim stratejisiyle ülkeyi iç savaşa götürmek!
Bizdeki karşılığına “tavşan kaç tazı tut” diyebileceğimiz kontrollü gerilim; yeni dünya (sömürü) düzeninin inşasında kullanılan en önemli strateji ve enstrüman. Bu strateji zıt kutupların varlığına dayanıyor! Eğer hedef ülkede ( hatırı sayılır kütlelerde) zıt kutuplar yoksa önce işe bu kutupları oluşturmakla başlanıyor!
Yalancı “Arap Baharı” bu işi kotarmak için yapılan bir illüzyondu ve amacına da ulaştı. (Gezi parkı olayları yalancı “Arap Baharı”nın bize uyarlanan bir versiyonudur!)
Savaş oyunlarında kullandığı renkleri kontrollü gerilim stratejisinde (sözde) demokrasi yanlıları ve diktatör/rejim yanlıları olarak simgeleyip sloganlaştıran emperyalist beyin; Irak, Libya, Suriye gibi diktatörlüğün zaten var olduğu ülkeleri, bu şekilde kolaylıkla ayrıştırıp iç savaşa sürükledi!
Demokrasiyle yönetilen Türkiye'de ise var olmayan bir diktatörü (imajını) yaratmakla işe başladılar!
Bir zamanlar demokrasi kahramanı olarak göklere çıkartıp ödüller verdikleri Erdoğan'ı 2013'ten itibaren sistemli bir şekilde diktatörlükle itham edip; ülke içinde ve dışında bu imajın oluşmasını sağladılar! Türkiye'de yeni Chp ve lejyoner basın-yayın bu konuda kilit rolü oynarken; Uluslararası arenada ise emperyalist AB(D) vitrinindeki lider ve bürokratlar bu imajı oluşturdu!
Sayın Erdoğan'ın diktatörlükle uzaktan yakından bir ilgi ve alakasının olmadığını görsek ve bilsek bile (sözde) demokrasi bloğunda böyle bir imaj ve ön kabul var!
İşte bu yüzden emperyalist beyin için Erdoğan çok daha önemli ve vazgeçilmezdir! Kılıçdaroğlu'nun yerine Chp'den kimi koysanız aynı işi yapar!
Ama Erdoğan olmazsa (sözde) demokrasi mücadelesini kime karşı verecek, (sözde) demokrasi bloğunu nasıl kışkırtıp harekete geçirecek ve sözde demokrasi havariliği adına, bu bloğa yaptığınız / yapacağınız silah ve para yardımını (dış kamuoyunda) nasıl meşrulaştıracaksınız?!
Aynı imaja sahip güçlü bir lideri yeniden oluşturmak için (emperyalist takvime göre) zaman da olmadığına göre, Erdoğan olmazsa olmazlarıdır!
Peki, bu tezin doğruluğu ülkemize ve sayın Erdoğan'a ne kazandırır?
Kendi kirli ve kanlı hesapları için olsa bile benden vazgeçemeyeceklerini bilmek; üzerimde oluşturdukları baskıyı boşa çıkartıp daha rahat ve sağduyulu hareket etmemi ve oyunda onların istediği (beklediği) adımları atmak yerine kendi yol ve yöntemimle sonuca gitmemi sağlardı!
Bu bakımdan, sayın Erdoğan ve hükümet üzerinde oluşturulan darbe ima, söylenti ve beklentisi tamamen blöftür ve ortam kızıştırmaya dönüktür!
15 Temmuz, hükümeti ve sayın Erdoğan'ı devirmek için değil Türk milletini bölmek için yapılan (çok ustaca kurgulanmış) ve ne yazık ki amacına da ulaşmış bir darbedir!
Harekete geçirilen piyonlar hükümeti devirmek için darbe yaptıklarını zannetse de; emperyalist beyin, iç savaşın daha uzun ve kanlı geçmesi için cephe sayısını artırmak ve kendince güçlü gördüğü muhafazakar Sünni bloğu bölmek adına darbeyi hükümete değil millete yapmıştır! Ki sürecin sonunda Türk Devleti ve onu temsil eden değerlere düşmanlaşmış, pkk ve yunanla kol kola hareket eden bir kitle ortaya çıkmıştır!
Aslında Kılıçdaroğlu'na verilen sufle kısmen doğrudur! Bu kontrollü bir darbedir ancak kontrolü onun söylediği ve sandığı gibi bizim hükümet yada devlette değil, ABD'de olan bir darbedir!