Muhalefet cephesinin son beş senede ‘başarılı' olduğu yegane konu toplumun belli bir kesiminde yoğun bir “Erdoğan düşmanlığı” yaratmak oldu. Haklarını yemeyelim, bu işi iyi becerdiler. Algılarla oynayarak, yalan yanlış bilgiler yayarak, yasadışı ses kayıtlarını meclis çatısı altında dinleterek, yatıp kalkıp hakaret ederek, Erdoğan'ı şeytanlaştırıp bir nefret nesnesi haline getirdiler.
Herkesin tek tek Erdoğan'ı sevmemek, hatta nefret etmek için kendince sebepleri bulunabilir. Ancak, özellikle Gezi ayaklanmasından beri “Erdoğan düşmanlığı”, organize bir faaliyetin ürünü olarak bir fikr-i sabite dönüştü. Öyle ki çoğu zaman, bu düşmanlığı şiar edinmiş kimselerin rasyonaliteyi bir kenara bırakıp, akıl dışı yorumlar yaptığına tanık oluyoruz.
Örneğin, geçen akşam bir TV kanalında, Abdullah Gül'ün adaylığı tartışılırken, onun aday olmasına karşı çıkan, CHP içinden bir aday çıkması gerektiğini savunan konuşmacı aynen şu sözleri sarf etti:
“Abdullah Gül kazanırsa Cumhurbaşkanı'na karşı mücadele edebilecek mi bakalım?”. Bu akademik konuşmacı Erdoğan'ın devrilmesi hedefine öylesine kilitlenmiş ki ne dediğinin farkında değil. Tartıştıkları senaryoya göre Gül seçimi kazanmış, yeni Cumhurbaşkanı olmuş, Erdoğan koltuktan inmiş, ama o hala Erdoğan'a karşı mücadeleden bahsediyor. Nerede rasyonel akıl? Düşmanlığa kurban edilmiş.
***
Bu körleştiren düşmanlığın zirve örneğini 7 Haziran 2015 seçimlerinde gördük. Erdoğan'ın girmediği meclis seçimleri kampanyasının “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganıyla yürütüldüğünü gördük. “Yaptırmayacağız” dedikleri kişi o sırada Cumhurbaşkanı'ydı ve seçimlere katılmıyordu ama kampanya yine de ona karşı yapıldı.
Bu körleşmiş akıl yerel seçim, genel seçim, referandum fark etmeksizin, sandığın kurulacağı her seçimde, tek sermaye olarak Erdoğan düşmanlığını kullanıyor. İnsan “Erdoğan olmasa bunların hali ne olacak? Tek argümanları ellerinden gitmeyecek mi?” diye sormadan edemiyor.
İşte yine bir sandık önümüze geliyor ve yine aynı manzarayla karşı karşıyayız. Geçtim ilkeleri, planı, siyasi programı, ortaya daha bir aday bile koyamamış ana muhalefet partisine “Nasıl bir aday?” diye sorulduğunda “Erdoğan'ı çıldırtacak bir aday” cevabı geliyor. Peki, çıldırttınız diyelim, ya sonra? Sonrası yok. Kendileri de bilmiyor. Herhangi bir vizyonları yok.
Ancak anlamadıkları veya farkında olmadıkları bir şey var. Üzerinde uzun uzun çalışarak yarattıkları bu suni Erdoğan düşmanlığının toplumda onların zannettiği kadar bir karşılığı yok. Bir defa, yeni sisteme göre alınması gereken %50+1 kadar bir düşmanlık söz konusu değil. Unutmayalım ki Erdoğan, 2014'te, karşısında bütün muhalefet birleşmesine rağmen, tek başına %52'yle seçildi. 16 Nisan referandumunda önerdiği sistem yine %51,5'le onaylandı. Kendi partisinin oy oranından fazla oy alabilen tek lider.
Erdoğan'a oy vermese bile, FETÖ ve PKK'yla mücadeleyi, emperyalist saldırganlığa karşı dik duruşu ondan başkasının yürütemeyeceğini düşünen her partinin tabanından insanlar var. Sevmeseler de hakkını teslim ediyorlar. Hatta AK Parti seçmeni olup bu seçimlerde başkanlık için Erdoğan'a, milletvekilliği için başka partilere oy vereceğini söyleyen pek çok insan var (Bu çok riskli bir yaklaşım ama ayrı bir yazının konusu). Anketlere bakıldığında da bu rahatlıkla görülebiliyor. Demek ki seçim kazanmak için sadece Erdoğan düşmanlığı yeterli değil.
Üstelik bu düşmanlık muhalefet cephesini bir araya getirmeye de yetmiyor. Son 10 günde baş döndürücü bir siyasi trafik izledik ama günün sonunda ortak veya çatı aday konusunda bir uzlaşma sağlanamadığını gördük. Çünkü siyaset, muhalefet liderlerinin yaptığı gibi, masa başına oturup irili ufaklı aktörlerin aldığı oyları alt alta yazıp toplayarak üretilemiyor.
Dışarının aklıyla da bir yere kadar ilerleme sağlanıyor. Üstelik Erdoğan'ı seven, Türkiye'nin bu fırtınalı denizden ancak onun liderliğiyle çıkabileceğine inanan büyük kalabalıklar, lidere saldırıldığını gördükçe, onun etrafında daha sıkı kenetleniyor. Yani Erdoğan düşmanlığı, sanıldığının aksine artık ters tepiyor, onu daha da güçlendiriyor.
Kalan şu iki aylık sürede muhalefetin bu gerçeği göremeyeceğini, görse bile elinde somut herhangi bir plan, program olmadığı için değiştiremeyeceğini biliyorum. Bu yüzden de Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kaybedecekler. Ama hiç değilse bir sonraki seçimlere kadar Erdoğan düşmanlığı yerine koyacak bir şey aramaya başlasalar iyi olur.