Bir genç kız sokak röportajında :
"En güzeli; evlenmek , evlenicem!..."
Diyordu ya...
Bence de en güzeli, deneme yazmak...
Şimdilerde Mustafa Kutlu 'nun denemelerine kaptırdım kendimi...
Konfor sahası öyle çok, öyle her konudan söz edilebiliniliyor ki ! ( kaç kez edilgenleştirdim bu fiili ? Türkçe öğretmenlerini göreve dâvet ediyorum sonuçta)
" Koku " denemesi örneğin, müthiş!
Yahud
Tek Tip...
Düşündürüyor fakat aynı fikirde olmasa da insan, farklı bakış açılarını görmenin güzelliğini fark ediyor...
Diyorum...
Diyorum da konuyu nereye getireceğim du bakalım...
Bugünlerde çok kafama takılıyor...
Sırf akşamdan akşama içmiyor entel barlarda ülke batıyor eyvah mahvolduk edebiyatı yapabil(mi ) yor diye çok affedersiniz "öküz Anadolulu" diye aşağılanan halkım var ya benim halkçılar tarafından ha halkçı olduklarından halkın haberi yok , o ayrı...
80 'ler , 90 ' lar güzellemesi yapıyorlar bir de, ona mı yanarsın?Halk mutluymuş o zaman kutuplaşma yokmuş! Hadi müzik eyüceydi deseniz bi derece...
Harun Kolçak 'lar , Fatih Erkoç 'ları geçtim hepsi hepsi şimdikilere göre zemzemle yıkanmıştı en azından anamıza bacımıza sövmüyorlardı şarkı olarak!!!

Yahu 80 'lerde İzmir 'de yeni kurulan mahallelerde belediye otobüsü geçmiyordu, hiç mi terakki görmedi bu ülke yapmayın din kardeşiyiz yani ?
Tek demir somyadan ibaret mobilyası olan evlerden her odası ısıtılan mekanlarda elektrik faturası çok geliyor diye ağlanılan günlere erişmek falan da mı bir şey değil gözünüzde?
Petrol buluruz maytap geçerler...
Gaz bulunur karalar bağlarlar...
Araba... Gülünecek bir acziyet ise bu kadar yıldır niye yapılmadı ki niye fırsat verilmedi yerli bir üretim imkanı olmadı diye hayıflanmak şöyle dursun , hiç! Hiç işte!
Eksik gedik yok mu ?
Olmaz mı?
Geçen gün Tarım Liseleri 'nde uygulama bahçelerinde üretim yapacak öğrenciler dedi Milli Eğitim Bakanı, ne kadar sevindim !
8 saat boyunca amaçsız bir şekilde bomboş oturan öğrencilere bir meşguliyet bulmak en güzeli...
En güzeli 8 zayıfla ortalama ile sınıf geçmeleri değil sayın veliler , üniversiteden çok sonra geçim derdi ile yüzleşmeleri de değil evlatlarımızın...
Gücü yetenin sadece tüketimde değil üretimde de elini taşın altına koyması karınca kararınca..
Ve Orman yangını...Ve
Madımak..
Ve Başbağlar...
Hep ciğerimiz yandığında hep beraber
Veysel gibi :
"Bizi yakar bizim ateş...
Söndürmektir tek çaresi..."
Diyebilmek...
Nüket Belsan Taşören