Bir önceki yazımıza atıf yapacak olursak, toplumun/insanın zararını gözeten her yapının en dışındaki parantez daima şeytandır! Zîra şeytan insanın en büyük düşmanıdır ve unutmayalım ki şeytanın savaşı Allah'a karşı değil insana karşıdır! Ve ne yazık ki şeytan insana karşı olan savaşını yine insanlar eliyle yürütür! Onun en güçlü ordusu kendisine tâbî olan ve kandırdığı insanlardan oluşur!
Şeytanî güçler için amaca giden her yol da mübahtır! Ne din ne ahlak ne vicdan onlar için kısıtlayıcı yada engel değildir! Bu yüzden küçük veya büyük nerede kötülüğe hizmet eden bir iş, oluş yada yapılanma varsa ucu mutlaka şeytana çıkar!
Emperyalist şeytaniler yeni dünya(sömürü) düzeni ve tek dünya krallığını hayata geçirmek için gemi azıya almış durumdalar! Zâten tahmin ediliyordu ama Siyonistlerin azgınlığı iyice ortaya koydu ki tek dünya krallığını vâdedilmiş(!) topraklarda kuracaklar! Merkezde Filistinlilerin yok edilip süpürülmesi; Irak, Suriye, Yemen gibi ülkelerin fiilen bölünüp parçalanması bunun hazırlığıdır!
Bu şeytâni sapkınlar ve onların emperyalist uşakları yeni dünya (sömürü) düzeni ve sözde krallıklarını kurmak için basit ama etkili bir yöntem olan kontrollü gerilim(tavşan kaç tazı tut) stratejisini kullanıyorlar! Hedef ülkenin halkı önce ırk, din, demokrasi gibi değerler üzerinden ayrıştırılıyor! Devleti yöneten diktatörse ne âlâ değilse de etkili bir algı çalışmasıyla iç ve dış kamuoyu bilinçaltına bir diktatör imajı yerleştiriliyor! Emperyalizmin bir eli tazıları diğer eli ise tavşanları sahiplenip yönlendiriyor!
Emperyalistler için ne tavşanların önemi vardır ne de tazıların! Onlar her iki kanadı da gerektiği kadar destekler, pışpışlar, kışkırtır ve gererler ki birbirlerini iyice törpüleyip tüketsinler ve gerçeği görüp anladıklarında asıl ve gerçek düşmanları olan emperyalistlere kollarını kaldırıp taş atacak güçleri kalmasın!
Mesele emperyalist şeytanilerin amacının ne olduğunu bilmek değil; kızmak yada kınamak onları amaçlarından alıkoymayacağına göre mesele bizim ne yapıp yapmayacağımız ve oltaya gelmeden oyunlarını nasıl bozacağımızda!
Türk Milleti ne yazık ki gerek ırk gerek din gerekse sözde demokrasi üzerinden ayrıştırıldı! Bir zamanlar demokrasi nişanı taktıkları sayın Cumhurbaşkanımıza diktatör etiketini de yapıştırdılar! Sıra kitlelerin sokağa inip (yalancı) Türk baharının ateşini yakmasına geldi! Fakat halkı(geniş kitleyi) demokrasi masalıyla sokağa çekemeyeceklerini bildiklerinden; halkın belini büken hayat pahalılığını, pahalılığa ve tasarruf tedbirlerine rağmen iktidar cephesinde ve belediyelerinde yaşanan/yaşanacak lüks, şatafat, israf ve yolsuzlukları kullanacaklar! Eh milletin de canı zaten burnunda... Gösteriler daha sonra demokrasi mücadelesine ve çatışmaya evrilecek!
Bu noktada şunu bir kez daha ve ısrarla vurgulamalıyım ki emperyalist şeytânilerin kısa ve orta vadede iktidarı seçim yada darbe yoluyla değiştirmek gibi bir amaçları yoktu ve olmadı! Diktatör olmazsa demokrasi arayan(!) kitleyi kime karşı kışkırtacaksınız? Tazı yoksa tavşan kimden kaçacak, tazı kimi kovalayacak?!
Bu söylediğim, bu yönde -hükümeti devirmeye dönük- çalışmaların, imaların, kumpasların olmadığı veya olmayacağı anlamına gelmesin! Aksine emperyalistler tüm bunları ve belki daha fazlasını(...mış gibi) yapacaklar ki kontrollü gerilim olsun!
Bu sebepledir ki şeytâni incelikte bir operasyonla iktidar gücünü Cumhur ittifakına; belediyelerin imkanlarını ise muhalefete kazandırdılar! Geriye halkın önüne düşüp onu sokağa çekecek Spartaküs' ü halk nazarında görünür kılıp onu halka sevdirmek kaldı!
Yerel seçim, sonuçları itibariyle yeni Chp'nin yeni lideri Özgür Özel'e altın kâsede sunulmuş bir cilâ oldu diyebiliriz! Sayın Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, sayın Özel'e atılan sert fırçalar ve yapılan sert eleştiriler onu yıpratmaya değil parlatmaya yöneliktir! Bunu yapanların kastı ille de bu olmayabilir ancak sonuç bunu doğurur! Kendimize şunu soralım: bu eleştirilerden sonra halkın Özel'e desteği artıyor mu azalıyor mu?!
Biz kendi meselemize dönecek olursak; millet olma vasfımızı korumamız açısından toplumda oluşan/oluşturulan ayrışmayı gidermeye dönük adım ve gayretler son derece önemli ve gereklidir. Uzlaşmaz görünmek ve davranmak en çok emperyalistleri ve işbirlikçilerini sevindirir ve onların ekmeğine yağ sürer!
Ve fakat asıl uzlaşma, kaynaşma ve kaynaştırmayı vatandaşla yapmak daha önemli ve elzemdir! Emperyalist şeytâniler halkı hayat pahalılığı üzerinden sokağa çekeceklerse siz de bu kozu onların elinden alın! Para cezaları yada hapis tehdidiyle bu azgınları durduramazsınız! En azından gıda ve temel ihtiyaç maddelerinde( mâkul bir süreye kadar) karma ekonomiye geçin! Vatandaşı vicdansızların insafına bırakmayın. Türkiye'nin kredi notu düşer, yabancı yatırımcı kaçar blöfüne kanmayın. Bilin ki size asıl krediyi vatandaş veriyor/verecek!
Toplumdaki çürümeyi durdurmak için Türk kültürünü/dilini öne çıkarın ve buna önce siz uyun! Sadece arapça değil Türkçe dışındaki dillerde olan reklam ve tabelalara düzenleme getirin ve mesela 10'a 1 punto büyüklüğünde olmak kaydıyla Türkçe'sinin yazılmasını zorunlu kılın! Unutmayın ki ensar-muhacir kardeşliği aynı ırk ve kültürün insanları arasındaydı! Suriyelilerin geri dönüşünü kısa/orta vadeli bir takvime bağlayın ve uygulayın!
Yani dememiz o ki meydanı kuzgunlara ve çakallara bırakmayın!