Türkiye'de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 1940 yılında ve 3803 sayılı yasa ile Köy Enstitüsü adı verilen okullar açılmıştır. Tamamen Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde CHP İzmir Milletvekili olan T.C. Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönetti.
Köy enstitülerine halk dilinde köy okulları denmektedir. Köy okulları köyde yaşamını sürdüren orta halli veya yoksul ailelerin çocuklarının eğitim hakkına, bilgiye ve sosyalleşmeye ulaşabildikleri tek merkezlerdi. Köy okulları yaparak, görerek ve yaşayarak öğrenmenin merkezleriydi.
1927 yılında nüfusumuz 13 milyon 648 bin. Nüfusun 3 milyon 305 bini şehirlerde, 10 milyon 342 bini (yüzde 75,7) ise köylerde yaşıyor.
2007 yılında toplam nüfusumuz 70 milyon 586 bin 256. Bu nüfusun 20 milyon 838 bini (yüzde 29,5) belde ve köylerde yaşıyor. 2007 yılında 34 bin 438 olan köy sayısı 2019 yılına geldiğimizde 18 bin 280'e düşüyor.
2019 Yılına ulaştığımızda ise ülke olarak nüfusumuz 83 milyon 154 bin 997. 2019 verilerine göre nüfusun sadece 6 milyon 3 bini (yüzde 7,2) belde ve köylerde yaşıyor.
Köy sayısının ve köyde yaşayan nüfusun azalmasında yıllar içerisinde çıkartılan şehir ve büyükşehir yasalarının etkisi büyüktür. Son 20-25 yılda yapılan bu yasal değişiklikler dışında elbette köy sayılarının ve köy nüfuslarının azalmasında başka etkenlerde vardır. Bu şehirleşme yasaları çıkartılmadan öncede nüfusun sadece yüzde 25 kadarı köylerde yaşamaktaydı.
Ülkemizde devam eden AKP iktidarı boyunca yaklaşık 20 bin köy okulunun kapatıldı ve taşımalı eğitim sistemi diye bir uygulama başladı.
Ülke genelinde 2002 yılında köy ilkokullarında 688 bin 270 öğrenci bulunmaktaydı. 2020'de bu sayının 5 bin 574 ilkokulda 271 bin 196'ya gerilediği görülüyor. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine baktığımızda 2020 yılında köylerde 5 bin 574 ilkokul, 2 bin 781 ortaokul, 225 lise olduğu görülüyor. Toplam öğrenci sayısının (18 milyon 241 bin 791) sadece yüzde 3,79'u köylerde bulunuyor.
Köy nüfusunun azalması tarımsal üretimin azalmasına, hayvancılığın olumsuz etkilenmesine ve köy okullarının kapanmasına neden olmuştur. 2000'li yıllara kadar her köyde bir okul bulunmaktaydı. Eğitimli ve bilgili öğretmenlerimiz köylünün diğer sorunları ile de ilgilenirdi. Hasta olan, başka bir şehre iş için gidecek olan gelir öğretmene danışırdı. Tam gün eğitim yapan köy okullarının servis, ısınma, temizlik, güvenlik gibi sorunları bulunmuyordu.
Köy okullarını kapatarak insanlarımızın şehirlere göç etmesine zemin hazırladık. Köylünün ekonomiye katkısını hiç hesaba katmadık. Eğitim imkânlarına eşit erişimin merkezleri olan köy okullarını kapatarak dezavantajlı çocuklarımızın dünyaya açılan tek şansı olan bu kapıları da kapatmış olduk.
Güzel ülkemizde yıllardır eğitim modelleri üzerine tartışmalar ve öneriler yürütülüyor. Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda hayata geçirmeye başladığımız kendi modelimize dönüp bakmak aklımızın ucundan geçmiyor. Aslında 1923'ten bu yana kendimize özgün bir model oluşturduk. Köyleri boşaltarak kendi modelimizi yok ettik. Çocuklarımızı yüksek beton duvarlar ile çevrili ve asfalt bahçeli ruhsuz binalara şeklindeki okullara hapsettik.
Birçok köyde bulunan okullarının kapanması ile burada yaşayan çocuklar servisler ile belirlenen bir okula taşınmaya başlandı. Daha sonra bunlara köyde yaşayan çocuklar için yurt imkânları tanınmaya başlandı. Böylelikle yaklaşık olarak bir milyon öğrencimizi şehir/ilçe merkezlerindeki okullara taşımayı bir marifet bilerek devam ettirdik. Köy yaşamı ve geçmişten gelecek nesillere aktarılması gereken tarım üretimi bilgileri yok edilmiş oldu.
Köylerimizde okullarımızın kapanmasıyla istiklal marşımız ve andımız okunmaz, okul önlerindeki direklerde bayraklarımız göğe çekilmez oldu.
Yukarıda sıraladığım sebep ve sonuçlar ışığında köy okullarımızın nasıl kapandığı/kapatıldığı apaçık ortadır. Bu yanlış karar ve uygulamalara bir an önce son verilmelidir. Tüm bu olumsuz sonuçların bir an önce ortadan kaldırılarak köyde yaşamını devam ettiren üreten insanlarımızın köylerden şehirlere taşınması destek projeleriyle engellenmeli hatta köy ile ilişiği devam eden insanlarımızı köylerine dönmelerini özendirmeliyiz.
Şevket GÖLÜK