Gardner'ın 1983 yıllında ortaya koyduğu " çok boyutlu zekâ kuramı"na göre insanlarda yedi farklı zekâ türü bulunmaktadır.
Kısaca bahsetmek istiyorum:
1. Sözel- Dilsel Zekâ
Bu zekâsı ön planda olan insanların işitsel yeteneği güçlüdür. Okumayı ve yazmayı çok severler, kelime hazineleri oldukça fazladır.
Örneğin; şairler, yazarlar, öğretmenler, politikacılar gibi.
2. Mantıksal- Matematiksel Zekâ
Bu zekâya sahip olan kişiler matematik çözmeyi, rakam ve sayılarla uğraşmayı severler. Gözlem yapma yetenekleri güçlüdür.
Örneğin; Matematikçiler, Muhasebeciler, mühendisler gibi.
3. Müziksel-Ritmik Zekâ
Beste yapma, şarkı söyleme ve enstrüman çalma gibi yeteneklere sahipler.
Örneğin; Müzisyenler, orkestra şefleri, ve besteciler.
4. Görsel-Uzamsal Zekâ
Bu zekâya sahip olan kişiler sanat yönü daha baskındır. Gördüklerini unutmazlar, tasarım yapmayı severler, zihninde resimler yaratır. Doğa gözlem ve tasvirleri gelişmiştir.
Örneğin; Mimarlar, Ressamlar, Tasarımcılar gibi.
5. Bedensel-Kinestetik Zekâ
Adı üzerinde bedensel işlevlerini severler. El becerileri ve mimikleri gelişen insanlardır.
Örneğin; Sporcular, Beden Eğitimi Öğretmenleri gibi
6. Sosyal-Bireyler Arası Zekâ
Bu tür zekâya sahip insanlar toplum ilişkileri iyi olan kişilerdir.
Ve son olarak da;
7. İçsel Zekâ
Bu zekâya sahip olan insanlar ise içine kapanık olanlardır. Bunlar kendi zayıf ve güçlü taraflarını iyi bilirler. Bireysel çalışmaktan haz alırlar.
Örneğin; Din adamları, Filozoflar gibi.
Evet,
Gardner'ın çoklu zekâ kuramı'nı gördünüz.
Ve bu adamın kuramına katılan biri olarak; eğitim sistemimizdeki yanlışı da paylaşayım.
Peki, biz ne yapıyoruz?
Biz, otuz kişiyi bir sınıfa koyarak aynı şeyleri öğretiyoruz. Bu kişiler zekâ bakımından birbirinden farklıdır.
Ve
Herkesten aynı başarıyı bekliyoruz.
Yaptığımız şuna benzer; tavşan ile kaplumbağayı yarıştırmak. Kaplumbağadan tavşana yetişmesini istiyoruz.
Ya da
Balıktan karada yaşamasını, filden ağaca tırmanmasını, serçeden kartal olmasını bekliyoruz.
Peki, bu yaptığımız ne kadar doğru olabilir?
Biz yanlış yapıyoruz; herkesin ayrı bir zekâsı var.
Kişi hangi zekâya sahipse o alana yönelmelidir. Yoksa zekâsının dışında bir şey yapmasını beklersek; yanlış bir davranış sergilemiş oluruz.
Şunu söylüyorum; herkes matematik ya da Türkçe yapamaz.
Matematik yapamayan bir öğrenci için inat edercesine, " Çocuğum zekidir, mühendis olacak." sözleriyle kendimizi ve çocuğumuzu kandırıyoruz.
Çocuğu zorla mühendis yaptırdık.
Sevmeyerek bu bölümü okudu.
Meslek hayatında çok zorlandı ve bu işi yapmak istemedi.
Ya da
Yapacağı inşaatlar ne kadar sağlam olabilir ki?
Varsayalım ki bu çocuk sözel-dilsel zekâya sahip biri olsun.
Bu çocuğu sahip olduğu zekâ türüne göre yönlendirsek,
Belki bu çocuk çok büyük bir öğretmen ya da büyük bir yazar oldu.
Bu sefer ne olur?
Mesleğini, hayatını, her şeyi çok sever. Ve başarılı olur.
Düşünün, herkes sahip olduğu zekâ türüne göre mesleğini yapıyor.
Her şey daha güzel olmaz mıydı?
Okuruma saygı ve sağlıkla.