Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Ali Kemal Özcan

Doğu Fırat...

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

İstanbul seçimleri arifesinde Türkiye'nin önüne bir fırsat çıktı: Etnik olarak sentezlenmiş Türklüğü ve Kürtlüğü siyasi olarak da sentezleyip bu sorunumuzu Türkiye'nin büyümesiyle sonuçlandırarak çözmek: Siyasette silahı, şiddeti, terörü bir daha geri dönemeyecek kadar kötürümleştirmek.

Yüz yılın kırk yıldır kanayan yaramızın sarılması avucumuzdan şimdilik kaydı. Esefle derim ki; eğer avukatlar telefonuma cevap verip birlikte o bildiriyi okuyabilseydik (ki sonrasındaki İmralı ziyaretinde, müvekkillerinin “telefona cevap vermeliydiniz”... dediğini avukatlardan dinledim), gelişmelerin seyri değişebilirdi, “Öcalan'ın örgütte etkisi yok” gerekçesi/yalanı devletin bazı katlarında karşılık bulmazdı. Ve dolayısıyla yaşamakta olduğumuz Doğu Fırat operasyonu olmayabilip, seyir başka bir güzergâhtan gelişebilecekti. Giriştiğimiz yeni dönem böyle bir “feci kaza” ile darbelenmezdi.

Hem insanlığın tarihinde hem Osmanlı tarihimizde böyle “ince ayrıntı” gibi görünen hadiselerle tarihin akışının yön değiştirdiği bilinmektedir. Quantum fiziğinden beslenen toplumsal gerçeklik analizleri, bundan dolayı sıkça Tarihçilerin kendilerini revize ederek güncellemelerine yönlendirirken, Öcalan da İmralı yoğunlaşmalarında Newton fiziğinin kaba materyalizme götüren sığlıklarına karşı, Quantum'u referans alarak tarih ve sosyoloji okumalarına özenle dikkat çekmektedir. İmralı okumaları, Türk-Kürt ilişkilerindeki bu tür ayrıntıların penceresinden Dördüncü İttifak/Birlik stratejisine ulaşmaktadır.

Her şeye rağmen, şüphesiz; İmralı buluşmamızla başlayan bu yeni dönemde hiç bir şey eskisi gibi olmayacak, Öcalan'ın vekaletsiz müdahilliği önümüze gelecektir. Çünkü başkalarının elini-ayağını çekeceği bir Türk-Kürt birliğine gidecek başka bir yol görünmemektedir.

Maalesef bizim girişimimizin “şimdilik” bir kıymet-i harbiyesi kalmadı demek pek yanlış değil. Ancak aklın yolu birdir. Aklı selim elbette sonuçta –fazla uzamadan– galip gelecektir. Çünkü bu ülke, binyıllık bu ortak vatanımız, ona mazhar bin yıllık Türk-Kürt sosyolojisinin kadim kültürü, yüzyıllık “tavşan-tazı” makus talihine dur diyecek derinlikte ve genişliktedir. Bu binyıllık ferasetin sosyo-kültürel hazinesi, palyatif hesapların pençesindeki hezeyanlara gark olmuş insanlarımızı gafletten uyandıracaktır. Bu sıralarda Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Müsteşarımıza yazdığım birer sayfalık mektuplarımızdaki ortak paragraf şöyledir:

“Türkiye'nin Doğu Fırat operasyonunu yapmasında askeri olarak hiç sorun olmaz. Washington ve Moskova ‘aman yapmayın' derken, Silahlı Kuvvetlerimizin oraya dalmasını sağlayıcı her ‘iteleme'yi yapmaktan geri durmazlar. Çünkü askerî olarak ‘kazanıp' sosyolojik ve siyasi –dolayısıyla tarihî– olarak kaybetme (yani Türk-Kürt bölünmesi) sürecinde geri-dönüşsüz bir ‘operasyon'un bu olacağını bilirler. Kürtlerin gönlünü kaybederiz... Kürtlerin gönlünü kaybeden Türklüğün Anadolu'daki asıl beka tehlikesi o zaman kaderimizin odağına oturuverir. ‘Tarihi yaşamak'tan kastımız budur.”

Nitekim; BM Güvenlik Konseyi toplantısında ABD ve Rusya, Türkiye'yi kınama teklifini “ortakça” reddettiler. Ancak bu ortaklık ile eşgüdüm içinde Ankara'nın haddine/sınırına sıklıkla işaret ettikleri herkesin malumudur. NATO'nun diğer “abi” üyeleri Almanya, İngiltere ve Fransa Türkiye'ye silah satışını durdurdular. Afrin üç ay sürmüştür: Buralar yaklaşık sekiz Afrin'dir. Derin zafiyetlere gark olmuş bazı “analiz” erbaplarımızın bunu, iki süper gücün “söz konusu Türkiye olunca” bize arka çıkmak zorunda kaldıkları mealinde yorumlamaları gaflet ve delalettir.

Beka kaygısında sön sözü söyleyecek olan dinamik –artık– askeri değil sosyolojiktir. Bu operasyonun Türkiye açısından askeri bir risk taşıyacağını sanmam. Ve fakat; sosyolojik dinamikler cephesinde, Türk-Kürt ilişkilerinin kültürel sentezi zemininde, binyıllık ortak kaderlerinin bütününü (Öcalan'ın ifadesi ile) “bir vücudu testereyle ortadan ikiye bölme” yönünde hayatî bir risk taşıdığını feryat figan ile söylemekteyim.

Hükümetin bazı “kat”larının, bu operasyon ile milliyetçi-muhafazakâr dinamikleri aktive edip Millet İttifakı'nı sendeleterek Cumhur İttifakı'nın 50+1 hedefini “çantada keklik” etmeyi öngördüğü anlaşılıyor. Ancak; İstanbul seçimlerindeki avukatsız açıklamanın sonuçları, bunun tersinin “haberci depremi” olarak anlamak –teşbihteki hata payı ile– abartı olmaz. Evdeki bulgurdan olma sonucuna götürmesi kuvvetle muhtemeldir. Operasyonun “doğal kripto” unsurlarından figan etmemiz, zihnimizin ve ruhumuzun Türkiye'deki dip-dalga sosyo-kültürel dinamiği gönül gözüyle görmesindendir...

Erdoğan yakın mesafelerden “tazyik” ateşi altındadır, buradan yanlışa “ikna” edilmektedir: Karizmatik liderlerin yanı başındaki “kralcılar”, onları yenilgilere götüren hep-demirbaş Brütüs'ler olmuşlardır. Bir benzeri; 2013-15 faciasında Öcalan'ın başına geldi.

Hep söylenir ve bilinir: “Herkesin bir hesabı varsa, Allah'ın da bir hesabı vardır.” Ve eklenir: Her şeyi gören ve ona kadir olan Allah'tır. Bunu dogmatizm ve/ya “bilim” adına küçümseyenler hep hüsrana uğrayanlardır.

Ölüp-öldürmesiz bu meselemizin hâlli (Türkiye'nin büyümesi zemininde) elimizin altındaki bir imkân ve şeraittir. Ölümün “kantar”ı rakamları tartmaz. Giden can geri gelmez. Gideceklerin önüne geçmek biz insan evladının işidir. Allah tüm bunları da bilen, gören ve “tartan”dır...

Adeta “kör gözüm parmağına” diyerek gelmekte olan bu tehdidin önüne geçmek için her vatansever Türk ve Kürdün –en yaşamsal olanı da peygamberler kadar yaptığı işin kutsallığına inanan bilim ve siyaset insanlarının– ortaya çıkıp “en az namussuzlar kadar cesur olma”ya güç getirerek elini taşın altına koyması elzemdir.

Al Kemal Özcan / 14 Ekim 2019

  YORUM YAP / YORUM OKU
ALİ KEMAL ÖZCAN DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS