Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Kasım Demirçin

Doğmamış çocuğun hikâyesi

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

Altı kardeşten sonra yedinci kardeş olarak dünyaya gelecektim. Ben doğduğumda annem kırk ikisinde, babam ise elli dördünde olacaktı. Üç erkek ve üç kızdan sonra cinsiyet eşitliğini bozacak olmam, doğumumu daha ilginç hale getirmişti. Annem ve babam erkek olmamı, diğer altı kardeş ise kız olmamı istemiş. Abilerimin kız olmamı istemesinin nedeni, baba malından veya mirastan daha fazla pay almak, kızların istemesinin nedeni de sayıca erkek kardeşlerden fazla olmayı istemekti. Bizim buralarda kızlar mirastan pay almazdı. Evlendirildiğinde düğününde ne harcanırsa harcanır, onun dışında hiçbir şey verilmezdi. Şimdilik başlık parasının kalkmış olması bile olumlu bir gelişmeydi. Ben doğup büyüyene dek bu durum düzelmezse itiraz eder, isyan ederim. Erkek olursam ablalarıma haklarını verir, kız olursam ne olursa olsun hakkımı isterim.

Annem on yedisinde büyük abimi doğurmuş. İkinci çocuk ise ortanca abim olmuş, sonra beş kız üst üste dünyaya gelmiş ama birinci ve beşinci sıradaki ablalarım doğum esnasında ölmüşler. En küçük abim hariç beş kardeş de köyümüzün ebesi Hüsna ninenin elleriyle dünyaya gelmiş. Küçük abim ise hastanede doğmuşsa da annem en çok o zaman zorlanmış ve ondan sonra da çocuk doğurmaya tövbe etmiş. Bana hamile kalarak tövbesini bozmuş oluyor mu bilmiyorum. Çünkü konu komşuya ‘'Yanlışlıkla olduğunu'' söylemiş.

Babam, annemden önce başka bir kadınla evlenmiş aslında. O kadın da annem gibi babamın amcasının kızı. İlk evliliğinden birkaç ay sonra ağır bir hastalığa yakalanıp iki yıl içinde ölüyor ilk karısı. Daha sonra başka bir amcasının yani müstakbel dedemin kızı olan annemle evleniyor. Annemden yaşça büyük olduğu ve maddi durumları da amcasından daha iyi olduğu için amcasına elli koyun bir de S marka ondörtlü tabancayı başlık olarak vermiş. Büyük abim ile büyük ablam evli ve ikisinin de iki çocuğu var. Doğar doğmaz hem amca hem dayı olacağım. İkinci abim ile ikinci ablam şu an nişanlılar. Bu sene ikisinin de düğünü olacak. Ben üç dört aylık olacağım için büyüyünce ikinci sıra abi ve ablamın düğünlerini hatırlamıyor olacağım. Abi ve ablalarımın hiçbirine ilkokul dışında okul okutturulmamıştı. Kızlar evlilik yaşını beklemenin yanı sıra ev işleri, hayvanları sağma ve ahır hayvanlarına bakma gibi işleri de yapıyorlardı. Erkekler ise küçük yaştan itibaren hayatla tanışıp yaşlarına uygun her türlü köy işini yapıyorlardı. Kızlar evlendirilene kadar onlara ne kadar iş yaptırılsa kârdır anlayışı vardı. Erkek çocuklar ise erken yaşta her türlü hayvan ve zirai işleri yapmaları bir nevi onlara mesleki eğitim oluyordu ve çekirdekten yetişme oldukları için doğal bir meslek sahibi oluyorlardı: Çiftçilik ve hayvancılık. Bu konuda da erkekler kızlardan daha şanslıydı.

Aile içinde şimdilik bir sorun yok ama çocuklar büyüdükçe sorunlar artacak gibi görünüyor. Evin büyüğü evlendikten sonra evden ayırılmıyorsa babanın birincil mirasçısı o oluyor. Baba eğer onu işe yarar görüyorsa evden ayırmıyor. Daha sonra evlenenlere bir miktar mal ve para verip tek tek onları evden ayırıyor. Bu durumda en şanslı kişi büyük abim oluyor. Eğer erkek olursam zamanı geldiğinde beni de evlendirip kapı dışarı edecektir; ya abim ya da o zamana yaşayacaksa babam. Kız olmak daha büyük bir şansızlık olur herhalde. Ama ben ister kız olayım ister erkek diğerleri gibi cahil kalmayacağım, okuyacağım. Hem ailemden hakkım olanı alırım hem de dünyadan…

Büyük babam kendi akrabaları içinde en varlıklısı, babam da kardeşleri içinde. Babam parayı çok sevdiği için parayı en çok seven kişiyi veliaht tayin edecektir. O da şimdilik büyük abim gibi görünüyor. Babamın bırakacağı tarlalar, hayvanlar, traktör ve tarım aletlerinin yanı sıra en büyük mirası ‘'Hırs'' olacaktır. Hep kazanmak daha çok kazanmak. Kazanmak için ne gerekiyorsa yapmak. Kazanmak sadece kuru bir hırsla değil, bunun püf noktalarını bilip ona göre hareket etmekle gerçekleşirdi. İşte müstakbel babam kazanmanın inceliklerini çocuklarına, en çok da veliahtı büyük abime öğretecekti. Diğerleri kendini kurtarabilmek için biraz hırslansa yeterdi ama veliaht, imparatorluğun devamını sağlamak zorundaydı. O yüzden babam büyük abimi dizinin dibinden ayırmayıp uygulamalı eğitimi vermesi gerekiyordu imparatorluğunun devamı için.

Babam abime hem söylemleri hem de davranışlarıyla üç şeyi öğütlemişti: Çalışmak, merhametsizlik ve güvensizlik. Durmadan, usanmadan, yorulmadan çalışacaktı. Çalışma dışındaki vakitleri de yine çalışmak için bir dinlence olacaktı. Yani yemesi, uyuması çocuklarıyla, ailesiyle ilgilenmesi kısacası her şeyi bir ön çalışma sayılacaktı. Hem çalışmak bir ibadet değil miydi? Merhametin eş anlamlısı zafiyetti. Kendi dahil hiç kimseye hiçbir şekilde acımayacaktı. Çünkü acırsa acınacak duruma düşerdi. Merhamet başarıya giden yolun önündeki en büyük engellerden biriydi müstakbel babam için. Üçüncü nasihati ise yaratılmış hiç kimseye güvenmemesi gerektiğiydi. Vahşi doğadaki etçil hayvanlar gibi: Diğer bütün hayvanları kendine bir av ve rakip olarak görmek. Anne ile yavru bile nasıl birbirine güvenmiyor ve zamanı geldiğinde rakip oluyorlarsa diğer tüm insanları potansiyel birer rakip, belki de düşman bellemek. Bir hayvanın hayat ile ölüm arasında verdiği çabayı; başarı ile başarısızlık, zafiyet ile güçlü olmak arasında verilecek mücadeleye örnek gösterirdi.

Müstakbel babam bu söylediklerimi birebir abime anlatmıyordu lakin o kadar özümsemiş ve kendini inandırmıştı ki her hareketi bangır bangır bağırıyordu bu üç öğüdü. Kendine göre geçerli sebepleri de vardı: Para olmazsa Ramazan ayında fıtır sadakasını veremeyeceği, evine iki tane Tanrı misafiri gelse yemek yediremeyeceği gibi. Babam başarıya, güce, paraya sarsılmaz bir inançla bağlanmış hatta inancın da ötesinde onları kutsamıştı.
Babamın hayat felsefesini sadece abim değil bütün aile fertleri kabul etmişti. Hatta babamı tanıyan bir kısım insan da onu kendilerine örnek alıyordu. Babam bu yol göstericiliği ve örnekliği konusunda sürekli övünürdü. Onun bu akılcı felsefesi ve beraberinde gelen başarısı herkesi kendine hayran bırakmıştı. Abimin tek rol modeli babam olduğu için etçil, vahşi bir hayvan gibi yetişmesi garipsenecek bir durum olmasa gerekti.

Bu saray yavrusu yerde şahit olduklarımdan sonra insan olarak doğup insanlıktan uzaklaşmak için çaba sarf edecek miydim acaba? Böylesi bir tehlike göze alınabilir miydi? Böyle bir babanın genetiğinden dünyaya gidip tersine bir insan olmayı bu doğmamış aklım almıyor. Müstakbel ailem benim cinsiyetimi merak ededursun, ben de böylesi bir dünyaya gidip gitmemeyi düşüneyim.

 

  YORUM YAP / YORUM OKU
KASIM DEMİRÇİN DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS