Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Ataberk Atasever

Dipdalga

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

MHP'nin 'muhalifleri' pofpoflandı, önüne geçilerek demokratik haklarının engellendiği iddia edildi, farklı isimler ön plana çıkarıldı ve bir dip dalganın başladığı yaygarası hızla yayıldı. Devlet Bey cep telefonu kullanmayı sevmediği için telefonları susmamıştır diyemesem de kulakları baya bir çınlamıştır diyebilirim. Peki ya sonra ?

İddia edilen dip dalgadaki arzu bir paradigma değişikliği üstüne idi. Demokratik bir parti olmanın ötesinde bir dava partisi olduğunu iddia eden MHP elbette Türk milliyetçisi olmanın diyetini en net ödemiş yapılanmanın tek umuduydu. Gelin 'muhalif' Ülkücülere kulak verelim:
Başbuğ (Ülkücüler Alparslan Türkeş'e bu şekilde hitap ederler; manası yol gösteren/lider olsa da ondan sonra kimseyi bu sıfata layık görmemişlerdir.) şöyle yaptı da Bahçeli böyle yaptı.
Kaç seçim kaybetti be reis.
Artık yaşlandı.
Böyle Ülkücülük mü olur b'olum...
Devlet Bey, MHP'nin teslim edilmeyeceğini net bir şekilde söyledikten sonra kimi istifa etti, kimi Başbuğ'u yalnız bırakmayan birine benim vefa borcum var gardaşım diyerek daha sıkı sarıldı, kimi teşkilatın üstünde bir Allah var beni kişiler değil yol bağlar dedi. Tabi zaman akmaya devam etti. Muhalif kesim Devlet Bahçeli'nin partilerini kursunlar ve boylarının ölçüsünü alsınlar açıklaması sonrası 'demokratik hakkını' kullanarak siyasi bir parti olmak suretiyle yola devam etme kararı aldı. Sonrasında olanlar da bir garipti! Ülkücülükten taviz verdiği için MHP'den vazgeçenler milliyetçi olduğunu dahi söyleyemeyen bir oluşum içinde yerini aldı. Başbuğ'dan farklı hareket etti diyerek Devlet Bahçeli'yi tabiri caiz ise topa tutanlar yeni partilerinde Başbuğ'u unuttu. Hükümet olamadı diye burun kıvıranlar MHP'den az oy aldı. İşin en garibi ise yeni partinin kabuk değiştirmesini de anladım da seçim sonrasında susmak niye be güzel kardeşim diye düşünüyordum ki cevabını buldum. Dert MHP ile Ülkücülüğü ayırmaktı. Başaramayınca bari yolumuza bakalım diyerek sandalyeler kapıldı. Cumhurbaşkanı olacağını söyleyenler asgari ücretle geçimini kıt kanaat sağlayan ve kendilerine umut bağlayan insanların vebalini almaktan öteye gidemedi. Bir kesim umut bağlayan siyasi hayatını yakma pahasına muhalefetini sürdüren samimi kişiler MHP ile yeniden organik bağlar içinde yer almasalar da aynı tepkiyi yeni partiye göstermekten de geri kalmadılar.
Hedeflerin hatta duyguların ne memleketi ne de ikametgahı yoktur. Hiç ummadığın insanları yan yana getirir. (İster özde ister sözde olsun) Demokrasi ile yönetilen bir ülkede bu insanları birleştirip tek yumruk haline getirebilecek en akılcı yapılanma bir siyasi parti, iki sivil toplumdur. Havuz medyasına hatta bir kesim muhalif medyaya rağmen MHP ve Ülkü Ocakları'nın anahtarını bu kesime teslim etmeyen Devlet Bahçeli'nin elini değil gövdesini taşın altına koyduğunu anımsamam konusunda bir kıvılcım çakan haber CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun istifası oldu. Evet belki de haklısınız, MHP kısa sürede iktidar olamayacak ama gözden kaçırdığınız bir şey var. MHP asla aslını inkar etmeyecek ve kutsallaştırdığı değerlerden vazgeçmeyecek.
Sizlere Canan hanımın istifası sonrasında neden bunları hatırladığımdan bahsetmek istiyorum. CHP içinde de 'muhalif' isimler vardı. Havuz medyasının işine geldikçe gösterdiği, MHP'ye demokrasi vurgusu yapanların görmezden geldiği bir yapılanma... Onlar muhalefet etmek için çok geç kalmıştı aslında. Çünkü parti kendini temellendirdiği kökünden çoktan kopmuştu. Deniz Baykal ve Önder Sav'ın seslerinin bastırılması, Emine Ülker Tarhan'ın partiden ihracı, Türk bayrağı ile kutlanan Cumhuriyet Bayramı hep bunun içindi. Biz katı Kemalist bir parti değiliz, solun birleştirici partisiyiz algısı oluşturuldu. Andımız meselesinde dil ucuyla yapılan açıklamalar beni bu konuyu anlatma ihtiyacı içinde bırakmamak için yeterli olacaktır.
MHP'nin parti içi muhalefetini ülkenin en önemli meselesi haline getirenlerin CHP'yi unutturma sebepleri elbette tesadüf değil. Olası bir hükümet değişiminde yol yürüyecekleri ismin Ekmeleddin İhsanoğlu değil Meral Akşener olmasını isteyenlerin derdiydi bu. Hepiniz takdir edersiniz ki gençler arasında müthiş bir milliyetçilik algısı oluşmaya başladı. Bunun sebebi ülkemizdeki Suriyelilerin gariban Anadolu çocuğundan daha güvende bir hayat sürmesi mi yoksa terör belası mıdır bilemem ama bir milliyetçiliktir gidiyor işte. Bu gençler oy kullanacak ve kuvvetli ihtimalle de MHP'ye gideceklerdi. Ellerini ovuşturarak bu gençleri kazanmayı bekleyenler hemen MHP'yi taşlamaya başladılar. CHP'nin durumu biraz daha farklıydı. CHP milliyetçiliği 'Irk ne ya sene 2019 baba.' diyerek çürüten(!), laikliği 'sabah namazı okununca uyanmak zorunda mıyım' diyerek omuzlayan, cumhuriyetçiliği 'Çobanın oyuyla benim oyum bir mi kardeşim?' diyebiecek kadar cesur(!) kimselerle şahlandıran, inkılapçılığı 'Mustafa Kemal'in askerleri değil yoldaşlarıyız!' demek pahasına dava devi(!) olan kişilerle yol yürümek istiyordu. Anlayacağınız CHP'nin hesap defteri bakkal Ömer amcanın alacak defteri gibi...
Bazı CHP klaiklerini de şuraya not düşelim de 10 sene sonra ne kadar ilerleme kaydetmiş olacaklar görelim:
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün mücadelesini benimsiyorsan ama laiklik de kafan karışıyorsa yobaz olursun; kafanı karıştıran ilke milliyetçilik olursa soysuz olmazsın.
İktidara oy verdiysen CHP'yi eleştiremezsin. Oy mu verdin de eleştiriyorsun derler adama. İktidara oy verdiysen iktidarı eleştiremezsin bu sefer de verdiğin oyun bedelini öde derler. Yani iktidara oy veren vatandaşlar insan değil koyun oldukları için konuşmaya pek hakları yok. Çünkü CHP akademisyenlerin, hekimlerin, hukukçuların(...) partisi.
Bumları yapabilmek için Mahmut Esat Bozkurt, Şükrü Saraçoğlu, Mustafa Kemal Atatürk değil Sezgin Tanrıkulu, Canan Kaftancıoğlu, Salina Doğan gerekiyordu. Yani halkın göstereceği tepki vaktinde MHP'ye değil CHP'ye olmalıydı. Yeni parti siyasi bir oluşum olarak devam edecek(Allah selamet versin). Hem MHP, Ülkücülüğü unutturmak istenenlerden arındı hem de Türk siyaseti yeni bir alternatif(!) kazanmış oldu. Keşke CHP'ye de siyasi hayatını yakma pahasına muhalefet edebilecek isimler olsaydı da CHP en azından Deniz Baykal'dan kaldığı kadar Atatürkçü bir tutum içinde devam etseydi, yeni muhalefette yeni bir alternatif olsaydı. CHP içindeki muhalefet kripto devrimci olarak içeriye sızdı. Şuan CHP içinde kimler yok ki. Olmayan Ermeni soykırımını kabul edenler, Şeyh Said'in mirasiyedileri ile rakı içenler, Mustafa Kemal'in askeri olmayı militarizm sayanlar, DHKP-C terör örgütü mensubu bir kadın öldürüldüğünde karanfil bırakıp gözyaşı dökenler, masumane duygulara yaşam şekli ya da Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e olan sevgisinden orada bulunanlar...
Yazı boyunca bir şeyi aşılmaya değil farkındalık yaratmaya çalıştım. Aynı olay karşısında izlenen farklı tutum, kuşatma ve dip dalga arasındaki fark ve paradigma değişiklikleri başlıca üst başlıklarımdı. Bu sebeple yazıyı bir sonuca bağlamıyorum. Olta benden; sizin şansınıza ve tecrübenize karşılık Hüda ne kadar balık buyurursa diyeyim. Afiyet olsun.

  YORUM YAP / YORUM OKU
ATABERK ATASEVER DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS