Yıllardır süregelen tartışma konusudur Türkiye'de dil eğitiminin yetersizliği. Bu kavram oldukça insafsız söylenmiş bir sözdür fikrimi sorarsanız. Öncelikle değerlendirilmesi gereken olgu, insanlarımızın yabancı dil öğrenme arzusunun hangi seviyede olduğudur. İşte bu noktada çoğunluğumuzun bir ilgisizliği söz konusudur. İlgisizliğin kaynağı ise korkudur.
Başkaları tarafından eleştirilme ihtimalinin bilinç altımızda yarattığı tedirginlik hali. Bunun yarattığı psikolojik rahatsızlık Ankisiyete olarak vuku bulur vücudumuzda. Bunu kendi hayatım üzerinden, yaşadığım bir örnek ile izah edersem daha net anlaşılacağımdan eminim. Günlerden karanlık ve yağmurlu bir Almanya günüydü ‘'Auslandsbehörde'' yabancılar dairesini ziyaret ettiğimde.. Bu ülkeye Erasmus bursu kazanarak ‘'Tercümanlık'' bölümü 3.sınıf öğrencisi olarak gittiğimde amacım dil bilgisine tamamen hakim olduğum dili aynı zamanda günlük hayatta kullanabilmeyi sağlamaktı.
Çünkü mezun olduktan sonra konuşamayacağım dilin diploması hiçbir işime yaramayacaktı. Evet, yukarıda tırnak içinde söz ettiğim ‘'yabancılar dairesi''ne gittiğim bir gün tatsız bir gerçeğin yüzüme vurulmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. Gerçek şuydu, oldukça genç olduğu belli olan görevli kadının anlamadığım bir kelime üzerine bana " O zaman tercüman ile gelin " demesiydi. Bu kelimeden bahsedeyim size. "Zustellen" posta ile göndermek anları taşıyor . Oysa ki daha önce hiç karşılaşmadığım bu ayrılabilen fiil (zu-stellen) ırkçı olduğunu düşündüğüm bu memur tarafından daha basitçe ifade edilebilirdi. O gün ona "Ben tercümanım zaten" diye çıkıştım ve yurda döndüm.
Mutfağa bulaşıkları yıkamak için girdiğimde ağlamaya başladım, yediğim lafı kaldıramıyor altında eziliyordum. Sonra daireyi paylaştığım Alman kızlardan biri geldi. Neden ağladığımı sorduğunda açık açık anlattım ona durumu. Bana verdiği cevap şuydu. " Sen gerçek bir Alman'a denk gelmişsin ." Sırtımı sıvazladı, ağlama dedi gitti. Yani demem o ki hiç bir şey kolay elde edilmiyor. Düştüğünüzde illa çevrenizde size el uzatacak birilerinin olması gerekmiyor. Bazen yalnız kalıp, durumu kabullenip devam etmeniz gerekir mücadelenize. Seneler geçti, bir gün bile bırakmadım yeni bir kelime ezberlemeyi. Her kelimeyi aynaya bakarak yüksek sesle tekrar etmeyi, bunu yaparken de bir replik ezberler gibi duyduğum sesleri taklit etmeyi görev bildim. Ben bana verilen kapasitenin ne kadarını kullanabildiğime bakarım, yeteneğinizi sevin ve ortaya çıkarın.