Yine Lice…
Yine kan,
Yine ölüm
Ölümün sebebi, PKK liderlerinden Mahsum Kokmaz in Lice ye dikilen heykeli,
Heykelin dikilmesi böylesi hassas bir dönemde neden aciliyet arz etti, 30 yıldır dikilmeyen heykel . 'tarihi gelişmelerin eşiğinde olduğumuz' bu günlerde dikilmesinin amacı provokasyon değil de neydi?
Tarihe dikkat edin, Abdullah Öcalan HDP heyetine "mücadelemizin 30. yıldönümü olan 15 Ağustos vesilesiyle tarihi gelişmelerin eşiğinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu 30 yıllık savaş büyük bir demokratik müzakereyle sonuçlanma aşamasındadır. Demokratik müzakere süreci tarihi ve toplumsal olarak derin bir anlama sahiptir. Etkileri ve sonuçları çok büyük olan bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç sadece bölgede değil tüm Türkiye'de ağır sorunların çözümüne dönük barış ve özgürlükler temelinde model olacak tarihi imkanlar barındırmaktadır." Derken, eminim Lice de böylesine bir provokasyonu aklına dahi getirmemişti. Çünkü gecen defa Lice de ki olaylardan dolayı uyarısını yapmıştı.
Yine Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay in yol haritasının Eylül ayında açıklanacağının haberini verdiği günün ertesinde böyle bir olayın olması sizi düşündürmüyor mu?
Olan yine bir Kürt gencine oldu. Bu saatten sonra ölümlerin olması taraflar için kabuledilemez bir sonuç olmalıdır.Bu ülkede insan hayatının değerli olduğuna inanmak gibi bir ihtiyacımız var ve bu ihtiyaç göz ardı ediliyor.
Olanlar çok düşündürücü…
Tıpkı kale kol inşaatları için Lice de yapılan eylemlerde olduğu gibi bir provokasyon olduğu çok açıktır. Bu heykel çözüm sürecinin, barış surecinin karşıtları tarafından, ilmek ilmek örülerek hazırlanmış bir senaryodur. Heykelin yıkılmasından sonra , sosyalmedyaya servis edilen fotoğraflarda, senaryonun en önemli ayağını oluşturuyor, tarafların hassasiyetlerine saygısızlık yapılarak topumu değerleri üzerinden germeye çalışıyorlar.
Bilindiği üzere heykelin dikilmesiyle ilgili ön görüşmeler yapılmış ve valilikten redkararı alınmasına rağmen olabilecekler görmezden gelinerek oradaki kitlenin can güvenliği tehlikeye atılmıştır. Bu tür provokatif olayların olması kaçınılmaz ve barışı istemeyenlerin bu tür fırsatları kaçırmayacağı da bir sır değildir. Bu yüzden olanlardan öncelikle devlet, sonrasında PKK sorumluluk duymalıdır. Bir devletki barış sürecini tamamlamakta ısrarcı olacağını söylüyor ve akabinde halkın üzerine sırf bir heykeli yıkmak için gelişi güzel ateş edilmesi emrini veriyor, bir devlet ki vatandaşının canını bir heykel için hiçe sayıyor, bir heykelin dikilmesinden bu kadar korkması ayrı bir soru işaretidir, bu devlet nezaman ki insan temelli kararlar almayı başarabildi vatandaşının canını her değerin üstünde tutmaya başladı işte ozaman ülkenin tüm kesimlerinin tam destek ve tam güvenini sağlamış olur.
Bu aşamadan sonra sözde kalmamasını dilediğimiz barış sürecini kimse, bu tür provokasyonlarla sona erdirme çabasına girmemelidir. Barışa susamış bir halk olarak bunun en büyük sorumluluğunu da Kürt’ler duymalıdır.