21 Mart 2015 Newroz u Diyarbakır'ın en büyük meydanında kutlanıyordu. O meydanda olmanın sevincini yaşıyordum. Diyarbakır ın bu güne kadar görmediği, mahşeri bir kalabalık hazır bulunuyordu. Türkiye'nin Avrupa nın, Ortadoğu nun hemen her yanından temsilciler, gruplar bu tarihi günün şahidi olmak için meydandaydı. Bu kadar Canlı yayın aracını bir arada hiç görmemiştim.
HDP Eş Genel Başkanları konuşmalarında; Barışa, kardeşliğe, özgürlüğe kısaca bu günlere nasıl geldiklerini anlattılar. Meydan dalgalanıyordu. Mezopotamya nın Kadim halklarının temsilcileri ile Newroz ateşi yakıldı.
Acının, gözyaşının coğrafyasında davullar ilk defa bu kadar içten, bu kadar acının olmadığı bir makamla çalıyordu.
Türk, Arap,Kürt, Alevi, Sünni, Mezopotamya nın diğer tüm kadim halkları o muhteşem, Newroz ateşinin etrafında, gönül bağı ile, aynı duygularla halaya durmuştu. Böyle bir halay görülmemişti.Kadınlı erkekli rengarenk elbiseleriyle bütün meydan halaydaydı. Halay kardeşlik ve barış için dönüyordu.
Ve beklenen an gelmişti.
Davullar sustu.
Mahşeri kalabalık sustu.
O güzel Kürtçesi ile Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana ve o güzel Türkçesi ile İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya sahnedeydi.
Nefesler tutulmuştu.
Çünkü yıllardır kanın gözyaşının bitmediği, Mezopotamya nın kadim coğrafyasında artık barış zamanıydı.
Oslo ile başlayan, İmralı ile devam eden görüşmelerin, mutabakatla sonuçlanan yol haritası ile ilgili sürecin mimarlarından biri olan Öcalan ın mesajı okunacaktı.
Öcalan mesajında; "Anadolu nun ve Mezopotamya nın bütün gençlerine,kadınlarına ve alanda bulunan siz sevgili dostlarıma sevgilerimi gönderiyorum. Siz yüreğinizde barışa bir yer açan, Demokratik Türkiye talebimize, barış ve kardeşlik sesimize kulak veren herkesi, Demokratik Türkiye talebinin dayanışma ruhuyla bir olmaya çağırıyorum.
Sevgili Türkiye Halkı;
Tarih bize bir kere daha şunu gösterdi ki, kararlı bir barış talebini sergilediğinizde, tarihsel sorunlar ve bu sorunlardan bu güne kadar sebeplenenler bildiğini okuyamıyor.
İşte bu görüşmelere başladığımızda, kapitalist moderniteye dayalı komplocu-darbeci rejim kendini yeniden restore ederek sürdürecekti ya da tarihsel rotasına oturtulmuş Türk-Kürt ilişkileri en kapsamlı demokratik reformlardan geçerek,demokratik anayasal bir rejimle komplocu-darbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecekti.
Biz tavrımızı demokratik anayasal bir rejimden yana koyduk.
Biz radikal bir demokrasi ile yola devam etmeye karar verdik.
Irkçı, ayrımcı, üstenci ve kan kokan nefret söylemlerine karşı, bin yıllık kardeşlik serüvenimizle Türkiye halklarına en etkili cevap olmaya karar verdik.
Çünkü bize göre bütün ara yollar ve geçici biçimler artık miadını doldurmuştu. Yol haritamızda kutsal devlet, kutsal iktidar ve kutsal demokrasi anlayışından vazgeçerek, 1920 ruhu ile bir araya geldik. Demokratik çözüm konusunda silahları bahane edenlere karşı, biz bu gün itibari ile silahları bırakıp, demokratik siyasi çözümü rehber alacağız.
Ortaklaştığımız yol haritası ile devlet, iktidar ve demokrasi ayrımını net olarak sorgulayarak, demokratik çözümler konusunda karar kıldık. Bu sorunları evrensel standartlara uygun yasal ve anayasal çözümler çerçevesinde sonuca götüreceğiz. Bu Türkiye halklarının sivil topluma geçiş aşamasında yakaladığı bir şanstır.Yasal güvenceli çözümle özgürlüklerin alabildiğine genişlemesi militer bir bakış açısının minimize edilmesi şansını doğuracaktır.
Müzakere Süreci içersinde kadın özgürlük sorunundan, ekolojik talana, eşit vatandaşların güvenlik sorunundan, ekonomik politikalara kadar geniş bir yelpazedeki tüm sorunları aşama aşama sonuca götüreceğiz.
Bütün inançların, halkların, kültürlerin ve emeğin kendisini özgür hissedeceği bir özgür ve tam demokratik ülkeye olan inancımla ve en devrimci duygularımla hepinizi selamlıyorum.Kendini çağına ve insanlığa karşı sorumlu sayan herkesi büyük barışımızın yapı taşı olmaya çağırıyorum. Selam olsun halkların kardeşliği için sorumluluk üstlenenlere." Sözleri ile mesajı bitirmişti Zana ve Önder.
Bu özlenen barışın mesajıydı.
100 yıllık bir parantezin kapanmasının, Cumhuriyet tarihinde, tertemiz bir sayfanın açılmasının mesajıydı.
Bu barış Yeni Cumhuriyete,Türk, Kürt, Alevi, Sünni fark etmez, herkese, hepimize, 75 Milyon Türkiye liye hayırlı olsun.
2015 Newrozu na, 3 gün kala bu gün bu düşle uyandım. En büyük dileğim 21 Mart 2015 günü Diyarbakır meydanında bu barış gerçekleşir ve bu düşlere de yer kalmaz.
Günümüzde çözüm sürecinin felaket tellalları da, bölünme korkularını üzerinden atıp bu barışa, Yeni Türkiye ye destek verirler.