Âlem-i İslam kan ağlıyor... Ümmeti ırkçılık denilen illet ile tefrika ateşine atan din ve İslamiyet düşmanları, bunu biraz daha ileri taşıyarak hizipçilik manasını ifade eden “cemaat” kavramı ile nur-u ilahiyi söndürmenin(!) hesabını yapıyor. Ümmeti Muhammed'in inhilaline sebep olan bu kavrama; din ile devleti birbirinden ayıran ve muasır medeniyet(!) diye bizlere dayatılan ana sebep, hiç şüphesiz ki “laikliktir”. Rabbimiz “Vela tenezeu“ ayetiyle bölücülüğün ana esası olan buz tarz niza ve çekişmeleri yasaklamıştır. Demek “paralel yapı” diye tabir edilen ve devlete muvazi büyüyen bütün yapılar, kendi ideolojisini ve görüşünü hâkim kılmak adına; hem devletin, hem de ümmetin felaketi olmuştur. “FETÖİZM” hareketi bunun en bariz örneği değil mi?
Müslümanların birlik ve beraberliğini kim istemez? Sorusunun cevabı şüphesiz; din ve İslamiyet düşmanları şeklindedir. Peki, hangi gurup ittihadı İslam için, Müslümanların birlik ve beraberliği için gayret sarf ediyor? Sorusunun cevabı ise, maalesef “hiçbiri” şeklindedir... O halde cemaatçilik denilen bu kavram, umum ümmeti ötekileştirme hareketi değil midir?
Dinimizde bugünkü manada cemaat yapılanması yoktur. Yılda bir defa Arafat'ta toplanan âlem-i İslam, yine yılda iki defa bayram namazlarında, haftada bir defa Cuma namazında ve günde 5 defa ise vakit namazlarında camide toplanır. Demek Müslümanların cemaati cami cemaatidir. Bu cemaatin adı ise “Ehlisünnet vel cemaattir.” Yanlış anlaşılmasın; “Ehli Sünnet Vel Cemaatten” muradım “selefi salihindir.” Günümüzde olduğu gibi i altı boşaltılan ve siyasallaşan isim değildir. Peygamberimiz(asm);"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır." buyurmuş. Ashab sormuşlar:"Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?" Şöyle cevap vermiş: "Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır!."(Tirmizi, İman,18; İbnu Mace, Fiten, 17)
Ümmeti Muhammed'in(asm) , birlik ve beraberliğe en ziyade muhtaç olduğu şu günlerde; bu kavram ayrıştırmanın ve ümmetin arasına tefrika sokmanın ana müsebbibi olmuştur. Günümüzdeki “cemaat” kavramı her nekadar masum ve İslami görülse de; bu oluşumlar maalesef fırkacılık ve bölücülük yapmaktadırlar. Her cemaat Kur'an ve hadisi geri planda bırakarak; kendi meslek ve meşreplerini ön planda tutuyor veya ümmeti sözde şeyh(!), âlim(!) ve hocalarının(!) şahsına davet ediyor. Asrı-saadette Muhacir, Ensar, Ashabı Bedir ve Ashab-ı Suffa gibi tabirler; tazim ve övgü için kullanılmıştır. Yoksa bugünkü anladığımız şekilde “fırka” manasını ifade eden cemaatçilik anlamında kullanılmamıştır. Ashabı Kiram arasında, tevhit dinine imanın gereği olan “kalplerin birliği” vardı. Zira onlar; “ tevhidi imani, elbette tevhidi kulubu iktiza eder” ve “Vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder” inancına sahiplerdi. Elbette Müslümanlar bir araya gelecek. Fakat bu gelişteki gaye; tıpkı selefi salihindeki gibi Kuran'ı ve hadisi anlamak için olacak. Bunun aksi bir hareket, günümüzdeki gibi illegal hareketleri doğurmaktadır.
İslâm dininin mukaddes kitabı Kur'ân-ı Kerîm, insanları Kur'ân ve Şeytan hizibleri adıyla iki kısımda tasnif etmiştir. Allah ve Resulünün ferdî ve sosyal hayata dair koyduğu kanunları tereddütsüz kabul edenler, Kur'ân'da “Hizbullah”(Mücâdele, 58:22) ismiyle zikredilirken; beşerî düşünceleri esas alarak Allah ve Resulünün getirdiği kanunları kabul etmeyenlerin cümlesini ise, yine Kur'ân'da“Hizbüşşeytan” (Mücâdele, 58:19) diye tasnif etmiştir. Kur'ân hizbi dışındaki bütün hiziplerin adı her ne olursa olsun Şeytan hizbi olarak kabul edilir.
İslâm dîni dâimâ birliği emrettiği gibi, bölücülüğü ise şiddetle reddeder. “Hizbullah” olan Müslümanların birleştikleri ana noktayı “İnneme'l-mü'minûne ıhvetün” (Hucurât, 49:10) âyet-i kerimesiyle tespit eden Kur'ân, bütün ümmeti tek bir potada toplar. Bu birliğe zarar verici bütün unsurları ise yasaklar. Demek her türlü “izm” ve her türlü şuculuk buculuk tefrika sayılır; dolayısıyla bâtıldır ve Kur'an-a muhaliftir.
“Va'tesımû bi-hablillâhi cemîa” (Âl-i Imrân, 3:103) âyet-i kerimesi, bütün Müslümanları Kur'ân ve Hadîsin etrâfında toplanmaya çağırıyor. Dolayısıyla, ümmetin bu bütünlüğünü bozmak manasını taşıyan hiçbir hareket meşru değildir. “Kullu hizbin bimâledeyhim ferihûn”(Mü'minûn, 23:53) ayetiyle, ümmetin birlik potasından çıkan bütün hizipler kınanmaktadır. İslâm kardeşliğinin dışındaki bütün oluşumlar haramdır. Hepimizin tek ittifak noktası Kur'ân ve hadistir
Haftaya devam edecek…
Fiemanillah