Ülkemizde yaşanan depremler, can ve mal kaybına yol açarken aynı zamanda toplumsal travmalara neden olabilmektedir. Depremler, kentsel dönüşüm projelerini gündeme getirse de bir süre sonra, depremin etkisi azaldığı oranda, ülke gündeminden alt sıralara düşmektedir. Oysa ki ülkemizin önemli bir deprem kuşağında yer aldığını dikkate alınarak deprem riskinin yüksek olduğu yerleşim yerlerinden başlayarak kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesi elzemdir.
Kentsel dönüşüm projelerinin depremlere dayanıklı yapılar inşa etme, mevcut yapıları güçlendirme veya yenileme gibi hedefleri vardır. Depremlere dayanıklı binalar, zemin etüdleri, yapısal tasarım, malzeme seçimi ve inşaat yöntemleri gibi faktörlere dikkat ederek tasarlanır. Bu şekilde, depremlerde yapısal hasarın azaltılması ve insanların güvenliğinin sağlanması amaçlanır.
Kentsel dönüşüm projeleri ayrıca deprem riskine maruz kalan bölgelerdeki yapı stokunun değerlendirilmesini ve gerekli olduğunda güçlendirilmesini içerir. Depreme dayanıklı olmayan binaların tespit edilerek yerlerine daha güvenli yapıların inşa edilmesi veya mevcut binaların iyileştirilmesi için finansal destek ve teşvikler sağlanması gerekir.
Bunun yanı sıra, kentsel dönüşüm projeleri, deprem riskini azaltmak için toprak kullanımı planlamasını, acil durum yönetimini ve erken uyarı sistemlerini de içerebilir. Deprem riskinin yüksek olduğu bölgelerde yapılaşmanın sınırlanması, yeşil alanların ve açık hava kaçış rotalarının artırılması gibi önlemler alınabilir. Daha dirençli ve sürdürülebilir kentler oluşturulabilir. Deprem riskine karşı dayanıklı binaların inşa edilmesi ve riskli yapıların güçlendirilmesi, sürdürülebilir kentler açısından önem taşımaktadır. Kentsel dönüşüm projeleri, eski ve tehlikeli konutların yenilenmesini veya yerine yeni konutların inşasını içermelidir. Bu projelerle birlikte insanların daha güvenli ve modern yaşam alanlarına sahip olması hedeflenmelidir.
Kentsel dönüşüm projeleri aynı zamanda altyapı sistemlerinin iyileştirilmesini ve modernizasyonunu da içermelidir. Su, elektrik, kanalizasyon, ulaşım gibi altyapı hizmetlerinin güncellenmesi ve geliştirilmesi, yaşam kalitesini artırmak amacıyla da önemli bir konudur. Kentsel dönüşüm projeleri, sürdürülebilirlik ilkelerini de dikkate alması gerekir ki; enerji verimliliği, çevre dostu tasarım ve yeşil alanların artırılması gibi uygulamalarla, çevresel sürdürülebilirliği desteklemelidir.
Türkiye'de kentsel dönüşüm projeleri genellikle devlet destekli yürütülmektedir. İlgili kurumlar ve yerel yönetimler, projelerin planlanması, finansmanı ve uygulanması süreçlerinde önemli rol oynamaktadır. Bu projelerde, yerel halkın katılımı, hak ve çıkarlarının korunması da dikkate alınmalıdır.
Ancak, kentsel dönüşüm projeleri aynı zamanda bazı tartışmalara ve sorunlara da neden olmaktadır. Kentsel dönüşüm, yerel halk arasında sosyal eşitsizlikleri derinleştirebileceği için tartışma konusu olmaktadır. Şöyle ki; yerinden edilmeler, konut fiyatlarının artması veya aidiyet duygusunun kaybedilmesi gibi faktörler, bazı grupların dezavantajlı duruma düşmesine neden olabilmektedir. Kentsel dönüşüm projeleri, bazen tarihi veya kültürel değeri olan yapıların yıkılmasına veya değiştirilmesine yol açabilmekte, yerel kültürel mirasın kaybına neden olabilmektedir. Kentsel dönüşüm projeleri, toplumun katılımını ve yerel halkın projeler üzerinde söz sahibi olmasını gerektirir, bu katılım ve karar süreçlerindeki eksiklikler ile toplumun ihtiyaçları dikkate alınmadığında ise tepkiler kaçınılmazdır.
Sonuç olarak, deprem kuşağında yer alan ülkemizin başta İstanbul olmak üzere pek çok kentimizde kentsel dönüşümün gerekliliği, yerel koşullar ve ihtiyaçlar dikkate alınarak değerlendirilmelidir. İyi planlanmış ve toplumun ihtiyaçlarına duyarlı kentsel dönüşüm projeleri, şehir veya bölgenin sürdürülebilir gelişimine katkı sağlayabilir, projelerin toplumsal etkileri ve adaleti gözetmesi kaydıyla…