Ülkemizin ege bölgesinde 31 Ekim 2020 tarihinde İzmir merkezli yaşanan deprem bizlere gösterdi ki deprem kuşağında yaşayan insanlar olarak deprem ve benzeri felaketlere karşı hiçbir hazırlığımızın olmadığını göstermektedir.
En son büyük ölçekte yaşadığımız İzmir Seferihisar depreminde 115 vatandaşımızı kaybettik 1035 vatandaşımız yaralandı. Depremde 7 bina tamamen yıkıldı, 504 binada hasar oluştu ve ağır hasarlı 172 bina acilen boşaltıldı.
Deprem, yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen sismik dalgalanmalar ve bu dalgaların yeryüzünü sarsması olayıdır. Halk tabiriyle yerin yarılması ve aniden zelzele(sallanma) yaşanmasıdır.
Yaşamakta olduğumuz Türkiye önemli fay hatlarını barındıran bir deprem ülkesidir. Deprem önlenebilir bir doğa olayı olmasa da depremin yıkıcı etkilerini alacağımız önlemlerle ve edineceğimiz bilgilerle en aza indirebiliriz.
Depreme toplum olarak hazırlıklı olmak için şunlar yapılmalıdır;
Ülkemizde toplumsal bir seferberlik ilan edilerek tüm ilgili kurum, kuruluş ve tüm kesimlerin iş birliği çerçevesinde çözüm yolları aranmalı (Panel,Konferans,…) bir an önce hayata geçirilmelidir.
Depremden en çok etkilenecek bölgeler belirlenmeli ve en kırılgan bölgelerden başlayarak acil müdahaleler yapılmalıdır.
Merkezi idare ve yerel yönetimler, meslek odaları, STK'lar, mahalle muhtarlıkları ve mahalle temsilcileri koordineli olarak çalışmalıdır.
Acil olarak afetlere yönelik katılımcı eylem planları hazırlanmalıdır.
Riskli yapılar tespit edilerek mümkün ise güçlendirilimeli, uygun değilse yeniden yapılmalıdır.
Deprem riski yüksek bölgelerdeki boş konutların sayısı ve durumu tespit edilmeli, riskli binalarda yaşayanların bu depreme dayanıklı konutlarda ikamet etmeleri sağlanmalıdır.
Yerleşim alanında bulunan alt ve üst geçitler, köprüler depreme dayanıklı hale getirilmelidir.
Enerji ve iletişim hatları depreme dayanıklı hale getirilmelidir.
Büyük deprem fayları üzerinde bulunan eski ve depreme dayanamayacak yerleşim alanlarını sağlam zemin olan alanlara taşımalıyız.
Deprem veya diğer felaketler sonrası acil ihtiyaç olan toplanma ve geçici barınma alanları nüfusa oranla artırılmalıdır.
En önemlisi de ülkemizde yaşayan insanlarımızı ve geleceğimiz olan çocuklarımızı deprem ve felaketler hakkında bilgilendirmeli ve bu felaketler meydan geldiğinde neler yapmaları gerektiğini öğretebilmeliyiz.
Buraya kadar sıraladığım ve daha bir çok madde de ilave edebileceğim hazırlıklar aşamasında maalesef ülke olarak başarılı olamıyoruz. Deprem ve felaket öncesi hazırlıkları tamamlayama sakta deprem sonrası acil müdahale de ve yardımlaşmada ülke olarak tecrübe kazandık, başarılı da oluyoruz.
Deprem, ülkemizin acı bir gerçeği olarak hep karşımızda duruyor. Gerek bugüne kadar gerçekleşen büyük ölçekli ve yıkıcı depremler gerekse ülkemizin üç büyük fay hattı üzerinde konumlanması depreme karşı her daim hazır olmamızı gerektiren bir durumu ortaya çıkarıyor.
Ülke geleceğine ve çocuklarımıza çok büyük binalar, yollar ve köprüler değil depreme ve tüm felaketlere hazır yaşam alanları bırakmak için tüm gücümüzle akıl birliğiyle mücadele etmeliyiz.
Her daim hazır olmamız gerekliliğini aklımızdan çıkarmadan yaşanmış acı tecrübelerimizden de dersler çıkartarak merkezi yönetim, belediyeler, sivil toplum kuruluşları olarak deprem ve diğer felaketlerde sıfır can kaybı ile başımıza gelecek olan tüm felaketleri atlatabilmeliyiz.
Şevket GÖLÜK