Güzel ülkem hem deprem kuşağında hem de emperyalist güçlerin çekim alanında. Bunu kabul etsek te etmesek te, hoşumuza gitse de gitmese de bu bir Türkiye gerçeği...
24 Ocak'ta 2020'de Elâzığ'da 6.8 büyüklüğünde meydana gelen depremde ciğerlerimiz yandı, kalbimiz kan ağladı. Çünkü yüzlerce ev yıkıldı, binlerce bina hasar gördü, en önemlisi de onlarca vatandaşımız yaşamını yitirdi. Ülke olarak acımız büyük. Ülkemize büyük geçmiş olsun. Depremde yakınlarını kaybedenlere Allah (c.c.) sabrı cemil, vefat edenlere da Allah rahmet eylesin.
Türkiye büyük ve güçlü bir ülke. Afet Koordinasyon Merkezi depremin ardından acilen toplandı ve gerekli tedbirleri aldı. Depremin olduğu gecenin saat: 02.00 devlet, deprem bölgesinde mutfağını kurduğunu ve halka sıcak yemek dağıtmaya başladığı yetkililerce açıklandı. Devletimiz tarafından ölüm hariç diğer sorunların en kısa sürede çözüme ulaştırılacağına ve yaraların en kısa zamanda sarılacağından kimsenin şüphesi tereddütü olmasın.
Devlet bölgede bütün tedbirleri almış iken ve millette can derdine düştüğü böyle acılı ve dışarsının buz kestiği soğuk bir zamanda, klavye veya bazı TV'lerdeki ekran başında, sıcacık odalarında, hayatı sadece siyasetten ibaret gören işi gücü, siyaset ve oy devşirme olan, gözüne çubuk değse hükümetten bilecek kadar zavallı bazı şahsiyetsiz insanların deprem gibi bir olayı siyasallaştırarak, yapılan çalışmaları görmezden gelip “Devlet nerede” mahiyetinde siyasi paylaşım ve yayınları görünce ister istemez “Mahallede yangın çıkınca, yosma saçını tararmış.” sözüne taş çıkartacak cinsten küçüçük siyasi hesapların yapıldığının iğrençliğini gördük. Maalesef bu da bir Türkiye gerçeği...
Bölge halkı hasarlı olduğu veya yıkıldığı için evlerine giremiyor. Soğuğun eksi derecelerde olan soğukta hasta, yaşlı, çoluk çocuk binlerce insan can derdine düştüğü bir zamanda deprem gibi bir olayı siyasallaştırarak oy devşirmeye çalışan “Panik yok, devlet işinin başında, şimdi birlik zamanı.” diyenlere ağzından salyalar ile küfürler edilmesi, halkın gerçeği görmemesi için de yayından kaldıracak kadar siyasallaşmış insanları görünce insan ister istemez üzülüyor.
Böyle zamanlarda ülke olarak her zamankinden daha çok birlik ve beraberliği ihtiyacımız var. Birlik ve beraberlik içinde yaraları sarmamız, insanımızı kucaklamamız acılarını paylaşmamız gerekirken yangına körükle gidip, acıdan siyasi rant sağlamaya çalışanları hiç samimi bulmuyorum. Yüz akımız olan Kızılay'a saldıran ve yapılacak yardıma engel olanları ve itibar süikastı yapanları lanet ile kınıyorum.
Devam eden günlerde provokatörler bir boşluk bulduklarında birçok tertip ve yalan düzmece haberler ile algı oerasyonlarına uğrayacağımız için testi kırılmadan dikkat çekmek istiyorum.
Bazı belediyeler büyük reklamlar eşliğinde yardım araçlarını ve yiyecek içecek ile birlikte yola çıktıklarını duyurdular. . Bu gayet doğal ve insani olan, olması gereken bir davranış.
Ancak bu araç ve yardımlar, deprem bölgesine ulaştığında Valilik Makamın koordine ettiği kriz merkezinde toplanması gerekir. Çünkü deprem bölgesine gelen bütün araç ve gereç, personel, kurtarma ekibi Valilik Makamındaki Kriz Merkezince koordine edilecek, bölgeye ulaşan bütün yardım ve hizmetler bu kurumun bilgisi ve yetkisi dahilinde ihtiyaca göre koordine edilerek yürütülmekte ve dağıtılmaktadır.
Bölgenin hassas özelliği dikkate alınarak bölgeye giden bütün araç ve yardım ekipleri buna azami dikkat göstermek zorundadır. Şayet, bunun haricinde harekete yeltenen olursa iyi niyetli bir davranış olmadığı gerçeği hiç bir zaman unutulmamalıdır. Bunun haricindeki bir hareket ve davranış, bölgeye yardım için değil de en halis niyetle reklam amaçlı ve en kötü ihtimalle de yardım ve yataklık amacı ile gelmiş olabileceği ihtimali dikkate alınmalıdır.
Şimdiden görür gibiyim. Ama inşallah yanılırım, “Falanca belediyenin, fişmanca araçları deprem bölgesine sokulmadı.” veya “Falanca yerdeki yerleşim yeri fişmaca mezhebinden olduğu için yardım gitmedi.” gibi provokatörce yalan yanlış yalan haberlerin üretilebileceği unutulmamalıdır. Bu ve buna benzer kaynağı belli olmayan hiçbir söylentiye itibar edilmemelidir.
Halk olarak devletin bizden istediği neyse onu yapacağız. Provokatör haber ve yalanlara karşıda uyanık olmak zorundayız. Aslı astarı olmayan bu tür haberleri yapan ve yayanlara karşı yaptıklarının yanlış olduğunu ve inanmadığımızı yüzlerine edep dahilinde mutlaka haykırmalıyız ki bir daha ayni şeyleri yapmaya cesaret edemesinler.
Geçmiş olsun, Elâzığ, geçmiş olsun, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Tunceli... geçmiş olsun Türkiye'm....