Depremlerde, iletişim bağımız koptuğu an, içimizde de beklenmedik depremler yaşarız. Özellikle günümüz dünyasının teknolojisi, cep telefonunu kullanamazsak…
“Karanlık, çok karanlıktı. Etrafı ürkütücü bir sessizlik kaplamıştı, çok büyük gürültünün ardından. Annesinden gizlice telefonla görüşmek için dolabın içine girmiş, depremde onu burada yapayalnız yakalamıştı. Aklına, cep telefonuyla insanlara ulaşıp mesaj atıp, yardım istemek geldi. Telefon ise en lazım olması gereken yerde sessizliğe gömülmüş, hatlar yoktu. Nasıl yardım isteyecekti? Bağırdı, çaresizce,”Sesimi duyan var mı?” Hiçbir ses duymuyordu. Zaman durmuştu. Şu an kimler kendisi gibiydi, kimler yardım için koşuşturuyor, hiçbir fikri yoktu. Ailesinin durumu nasıldı, kimler yaşıyordu? Ulaşamıyordu bir türlü onlara. Ne kadar hayatta kalabilirdi burada, onu bile kestiremiyordu. En azından cep telefonu hatları kesilmese, bir şekilde ulaşabilse insanlara, yaşadığını anlatabilse, belki yardım edebilirlerdi. Bunları düşünmek bile, onu tedirgin etmişti. Çaresizce, telefon elinde bekliyordu. Yavaş yavaş azalan umutları arasında, bir mucize olmasını beklemekten başka çaresi de yoktu…”Depremlerde hep aynı, benzer sonlar mı yaşanacak? Bu hikâyedeki gibi çaresizlik ve umutsuzluklara mı mahkûm olacak? Her deprem sonrası benzer hikâyeler mi dinleyeceğiz? Tedbirler, hep deprem sonrası mı akıllara gelecek? Deprem içinde, deprem mi yaşamak zorunda insanlar?
Deprem öncesi, depreme hazırlıklı ve en az zararla kapanması için hiç tedbir alınmayacak mı?
Doğal felaketlerde uzaklardaki yakınlarımızla, telefonla haberleşemeyeceksek, o hatlara ne gerek var? Zor zamanlarda irtibat sağlayamayan, bunun alt yapısını yapmayan telefon hatlarına para vermek, onları ödüllendirmek, kendimizi de cezalandırmaktır. Deprem sonrası, aldatmaca, avutmaca internet paketleri hediye etmek çözüm değil, bunun bir daha tekrar olmaması için ellerini ceplerine sokup, gerekli yatırımları yapıp, insanların seslerinin uzaklardakilere duyurmayı başarabilmektir. Bir tüketici olarak, kandırılmak, aldatılmak, oyalatılıp unutturulmaya izin vermemeliyiz…
Her deprem olduğunda eksiklerimizi görürüz. Dersler çıkarırız. Peki, kaç tanesini bir sonraki depremde tamamlamış olarak karşılarız?
Artçı depremlerde bile panik ataklar yaşayıp, deprem içinde depremler sarıyorsa ruhumuzu ve bedenimizi, artık gerisini siz düşünün…
İmkânsızlıklar, yokluklar, çaresizlikler, tedbirsizliklerin hepsi insanın içindeki depremle birleştiği an yıkıcı olur. Kimsenin kimseye, deprem içinde büyük depremler yaşatmaya hakkı yoktur. Siz, biz, hepimiz gelecek depremlerde, içimizdeki depremleri de azaltarak yaşamak ve yaşatmak için birlikte var olmalıyız.
Önümüzdeki aylar, yıllar içinde yaşanacak büyük depremlere karşı yapılması gerekenleri yapalım, yaptıralım. Yoksa büyük depremlerde, deprem içinde deprem yaşamaya bile vaktimiz olmayabilir...
CENGİZ ÇETİK