8 Mart geldiğinde siz de heyecanlanıyor musunuz? Yoksa benim gibi yazık bize mi diyorsunuz? Hangi ara bu hallere düştük de kadınlarımızın günü oldu? Acaba geçmişimizde böyle miydi? İdeolojilerimizin biz vaat ettikleri ile geçmişleri çelişmiyor elbet. İyi güzel de biz bu vaat edilenin ne kadarına talibiz ve ne kadarını kazanacağız? Bu sorunun cevabını kızlarınızı, kardeşlerinizi, eşinizi o güne nasıl hazırladığınız belirleyecek. Tam da bu yüzden onlar okuyacak, gerekirse biz okumayacağız ama onlar okuyacak. Kızınız okuldan dönerken tedirgin olmasın diye, kardeşiniz hayatı boyunca birinin ekmeğinden medet ummasın diye, eşiniz sokağa çıktığında kendini savunabilecek cesaret ve donanıma sahip olsun diye sosyal haklarını kazanacaklar.
Yüce dinimiz İslam'a bakarsanız kadını görürsünüz. Döneminde bilenen her kıtada söz sahibi olan şanlı atalarımıza bakarsanız kadını görürsünüz. Cumhuriyet reformlarına bakarsanız kadını görürsünüz. Çok acıdır ki hiç ders çıkaramamışız. Müminlerin annesi kabul ettiğimiz Hz. Hatice ticaret ile uğraşıyordu. Hz. Ayşe ile alemler rahmet Hz. Muhammed(sav.) evlendiğinde de Sahih-i Buhari'de bahsedildiği gibi bir yaşı yoktu Hz. Ayşe'nin(Araplar için yaş sayma buluğ çağında başlar.)...İskitler'de kadınlar savaşçı yetişirdi. Yayını sertçe gerip, düşmanını mertçe vuran bir kadın vardı. Hun Devleti'nin Çinliler ile arasındaki antlaşmada bir Türk kadınının imzası vardı. Kadın erkeğin tamamlayıcısı kabul edilir. Hakan buyurdu ifadeleri bağlayıcı olmazdı. Türk kadını Umay Ana, Tomris Hatun, Asena idi. Ve son sancağımız Cumhuriyet için kurtuluşta cephede kuruluşta meclistedir. Ayşe Afet İnan, Sabiha Gökçen, Muazzez İlmiye Çığ, Fatma Refet Angın, Semiha Berksoy, Halide Edip Adıvar ve daha niceleri Cumhuriyet'in naçizane armağanıdır bu topraklara.
Ülkemiz siyasetinde üç etkin siyasi görüş var. Siyasal ümmetçilik, Atatürkçülük, Türk milliyetçiliği; hiçbirinin kaynağında kadın geri plana atılmamıştır. İslam, diri diri toprağa gömülen kadınların umdu; Atatürkçülük fırsat eşitliğini uzun yıllar boyunca hatta belki asırlarca görememiş kadınların çığlığı, isyanıdır; Türk milliyetçiliğinin önemli yolbaşçılarından Hüseyin Nihal Atsız der ya hani 'Ruhumuzu doldurduk Orhun kaynağından.' diye. Orhun Abideleri'nde de 'Hatun ve Hakan buyruğu' şeklinde bahsedilir. Yani Türk kadını Orhun Abideleri, Yaradılış Destanı, Umay Ana(mitoloji), Cumhuriyet felsefesidir. erkeğin tamamlayıcısı, medeniyetin yaratıcısı kabul edilir.
İyi de neden bu haldeyiz? Mecliste 78 kadınımız var. Bu durumda meclise bakarsak erkeklerin daha ağırlıkta olduğunu görüyoruz, dışarı çıktığımızda esnaf erkek, gazeteye baktığımızda köşe yazarı erkek, haberlere çıkıp konuşan bilim insanları erkek, veli toplantısındaki öğretmenler erkek, ödül alan mühendisler erkek, hekimler erkek... Erkek egemen bir toplum olmamızın sebebinin nüfusumuzla alakası olmadığı belli aslında. Kendi apartmanınızı göz önüne alın, verilere bile bakmayalım. Apartmanınızda kaç kadın birey var? Bunların kaçı sosyal ya da ekonomik anlamda güç sahibi? Ve bu kadınların toplam apartman nüfusuna oranı nedir?
Arap kültürü değil İslam; batı reformu değil Türk İnkılabı; duygusal değil rasyonel milliyetçilik yani devletimizin kurucu fikri olan Türkçülük elbet bizim kurtuluşumuz olacaktır. Doğu'da babasının baskısından dolayı okula gidemeyen genç kızımızda, hayali öğretmen olmak isteyen ama yeterli bütçesi olmayan e tabi çalışma fırsatı varsa da hakkı bulunmayan ve içinde ukdesi ile yaşamaya mahkum edilmiş Ayşe bacı da, eğitim fakültesini bitirdiğini öğrenince burnumuzun ucunun sızladığını hissettiğimiz evinde börek açıp çay demleyen Fatma hanım da , İstanbul'un göbeğinde şort giydiği için tekmeyle saldırıya uğrayan hemşiremizde bizden bunu beklemektedir.