Yerel seçimler yaklaşırken, İzmir'in CHP'li belediye başkanı Aziz Kocaoğlu yeniden aday olmayacağını açıkladı. Ayrıca bir TV kanalında katıldığı programda CHP'ye çok ciddi eleştirilerde bulundu. Kendisi her ne kadar “siyasetçi değil, iş adamıyım” dese de, siyasi hayatına CHP Gençlik Kolları'nda başlamış, ilçe yönetimlerinde görev almış, Bornova Belediye Başkanlığı yapmış ve üç dönemdir de İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapıyor olduğunu biliyoruz. Yani CHP eleştirilerini ciddiye almamız gereken biri.
İşte o eleştirilerden bazıları:
“CHP, bugüne kadar Türkiye'yi nasıl yöneteceğine, belli başlı ana problemlerin neler olduğunu, bunların nasıl tedavi edilip, ülkenin refaha çıkacağı bir yol haritası belirlememiştir. Ekonomide, terörde, dış politikada ne yapmak lazım? CHP'nin bunları temellendiremediğini söylüyorum”.
“Muharrem İnce başa geçse değişim olur muydu?” sorusuna cevabı şöyle:
“Kesinlikle olmaz. Zihniyetin değişmesi lazım. Bu kişilere bağımlı bir iş değil. CHP ülkeye umut olamıyor”.
Belki de en çarpıcı tespiti şuydu:
“Bu partinin politika üreteceği bir mutfağı yok. Bilene sormadan, halka gitmeden çözüm üretemezsiniz”.
Kocaoğlu'nun, ülkenin temel sorunları hakkında CHP'nin çözüm önerilerine sahip olmadığı fikri kesinlikle doğru. CHP tek parti döneminin ardından, iktidarı, bir daha geri alamamak üzere kaybettiğinden beri, ülke yönetimine dair dişe dokunur tezler üretmiyor. Çünkü buna ihtiyaç duymuyor.
Yakın zamana kadar, bürokraside daima CHP'ye ayrılmış bir “altın hisse” vardı. İktidara hangi parti gelirse gelsin, ordu ve yargı başta olmak üzere devletin ipleri her zaman CHP'li bürokratların elindeydi. Ülkede olmasını istediği şeyleri ordu-yargı-medya sopasıyla yaptırıyor, olmasını istemediği şeyleri de yüksek yargıya taşıyıp iptal ettirebiliyordu.
Bu durumda, siyasi risk alıp iktidara gelmeye gerek bile kalmıyordu. Belli oranda belediyeleri de alınca, CHP al gülüm-ver gülüm siyasetsizliğiyle devam edip gidiyordu. Ancak son 10 yılda, özellikle de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte, bu devran bitti. Vesayetçi sistem büyük oranda sona erdi, CHP de oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi ağlamaya başladı. Şimdi tek yapabildikleri, yeni sistemi tartışmaya açıp eski günlere dönmenin yollarını aramak.
***
Peki, CHP'nin politika üreteceği bir mutfağı yok mu? Aslında var. Ama bu mutfakta pişen yemeklerin tarifleri hep yabancı şeflerden geliyor. 2014 yerel seçimlerinde CHP'li vekil Birgül Ayman Güler belki de bunu ilk dillendiren kişi olmuştu. Partisinin seçimlerde (o zamanki sıfatıyla) cemaatle işbirliği yaptığını açıkça söylemişti. Sonra tasfiye edildi. Aynı yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini hatırlayalım. En üst yetkilileri bile, partinin adayını, açıklanmadan bir gece önce öğrendiklerini söylediler. Erdoğan'ı seçtirmemek için getirilen bu aday, sonraki seçimlerde Erdoğan'a oy verdiğini açıkladı.
24 Haziran seçimlerinde, İYİ Parti'ye ödünç verilen 15 milletvekili de Ankara'ya çağrılana kadar ne olacağını bilmediklerini söylemişlerdi. Ama belki de en vahimi, Tuncay Özkan'ın (sonradan inkâr ettiği) şu sözleriydi:
“CHP'de partinin karar organları dışında bir karar merkezi var ve bu merkez önemli kararlar alıyor, genel başkan Kılıçdaroğlu da bu kararları MYK'ya getiriyor. Kararlar oradan geçiyor. Biz de partinin kararı gibi o kararları kabul ediyoruz”.
Ana muhalefet partisinin anahtarının bir takım gizli, yabancı odaklara teslim edildiği bundan daha açık söylenebilir mi? CHP mutfağında pişen tüm yemeklerin tariflerinin dışarıdan gönderildiğini daha iyi ne anlatabilir? Mesela, Cumhurbaşkanı adayı olarak, rakibi AK Parti'nin kurucularından Abdullah Gül'e başvurmayı bu sözler açıklamış olmuyor mu?
CHP ister mutfağın başına muhafazakâr bir şef geçirsin, ister yardımcılarını değiştirsin, isterse de mutfağı toptan yenilesin, sonuç değişmez. Tarifler yabancı şeflerden geldiği sürece, bu toplumun damak zevklerine hitap eden bir menü ortaya çıkarma şansı yok. Kuru-pilav siparişlerine tepside brokoli salatasıyla cevap veren CHP dükkânı sinek avlamaya mahkûmdur. FETÖ ve PKK'yla işbirliği başta olmak üzere, yabancı şeflerin tariflerinden kurtulmadıkça bu kaderi tersine çeviremez. Böyle bir ihtimal ise yakın veya orta vadede görünmüyor.