Çalışma hayatımın son yıllarında yorulduğum veya bunaldığım zamanlarda genellikle rahatlamak ve kendi kendimi motive etmek adına zaman zaman baba ocağımın bulunduğu köydeki bahçeye gitmeyi bir alışkanlık haline getirmiştim.
Emekliye ayrıldığımda devamlı olmasa da en yaz aylarını burada geçirmeyi düşünüyordum. Bunun içinde bahçeye meyve ağaçları dikmiş, çeki düzen vermiş kendimce emekliliğime hazırlamıştım.
Bu hayalimi gerçekleştirmek bu yaz nasip oldu. Eşim ile birlikte hem bahçenin bakımını yapıyor hem de ata tohumları ile kendimizce meyve ve sebzemizi yetiştiriyoruz. Eşimde kış hazırlığı olarak salçasını, turşusunu, konservesini hazırlıyor.
Gürültüden uzak, yemyeşil bir bahçe, sessiz sakin ve dingin bir yaşam. Sabah huzur veren bir sessizlik, envaı çeşit kuş cıvıltıları, tavuklar, guguk kuşlarının ötüşü; koyun kuzu sesleri insana apayrı bir huzur veriyor.
TV ve internet olmasına rağmen insan bu güzelliğin içinde bunlara ihtiyaç bile hissettirmiyor ama ister istemez de olsa zaman zaman göz ucu ile gelen mesajlara, haberlere, paylaşımlara ve yorumlara bakmaktan kendini alıkoyamıyor.
Son günlerde sosyal medyada organize bir şekilde “Özrü kabul etmeyen, özür dileyenin günahını yüklenmiş olur. Hadis-i Şerif” diye artarda paylaşımlar yapıldığı dikkatimi çekti.
Hadis-i Şerif'in kaynağı yoktu ve bu mahiyetteki Hadis-i Şerifi de ilk defa duyuyordum. Bilmemek ayıp değildi. Ayıp olan öğrenmemekti. Bu nedenle çok sağlıklı bir yol olmasa da kolayımıza geldiği için her zaman yaptığımız gibi “Google Amcaya” Böyle bir Hadis-i Şerifin olup olmadığını sordum.
Evet, Sevgi Peygamberimiz (SAV) bu mahiyette Hadis-i Şerifinin vardı ve kaynakları ile birlikte veriliyordu, bunu öğrenmiş oldum. Ancak neden böylesi bir Hadis-i Şerif organize bir şekilde bu günlerde dolaşıma sokulduğunu merak ettim ve çok küçük bir araştırma sonucu “CHP İstanbul İl Başkanlığı'nın düzenlediği Helalleşme Buluşması yaptığını” CHP ile ilintili ve bağlantılı hesapların bu Hadis-i Şerifi gündeme getirdiklerini gördüm.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Helalleşme” konusunu uzun zamandan beri dillendiriyor ve zaman zamanda gündeme getiriyordu. Ancak partisi içinde bunu doğru bulanlar ve destekleyenler olduğu gibi helalleşmenin partinin geçmişini ve kendisini inkâr anlamına geldiğini bu nedenle de yanlış olduğunu söyleyen ve helalleşmeye muhalefet eden bir grup da vardı.
Sonunda Kemal Kılıçdaroğlu kararını ve ağırlığını muhafazakâr ve mütedeyyin insanlarla helalleşme yapmaktan tarafa kullanmış ve İstanbul'dan helalleşmeye başlamıştı.
Milliyetçi- muhafazakâr bir görüş çizgim olduğu için kendimi CHP'nin helallik istediği muhataplardan biri olarak değerlendirdiğim için hafızam beni eski yıllara alıp götürdü.
İnsan hafızası hiçbir şeyi kolay kolay unutmuyor…Hafızamda geçmiş canlanınca, sanki bahçedeki ağaçlar yeşilliğini kaybetti, insana huzur veren sessizlik bozuldu, kuş sesleri gitti… Beynimin içinde “Gericiler, yobazlar… Dinciler… Humeyniciler… Bunları asmak kesmek lazım… Dışarı… Dışarı… Yerlerde sürüklenen, başları zorla açılan üniversite öğrencileri… Katiller…” gibi zamanında kulaklarımın duyduğu sesler uğuldamaya başladı.
Bu nedenle de yaşanmışlıklar nedeniyle bu konuda fikir beyan etmeyi kendimde bir hak olarak görüyorum. Belki rahmetli anam ve kızım da hayatta olsaydılar onlarında konu ile ilgili mutlaka söyleyeceği bir şeyleri olurdu. Ama onların helalleşmesi ve hesaplaşması ahirete kaldı…
Yaşım gereği 1960 askeri darbesini görmedim ancak uzantılarına ve sıkıntılarına hissettim. Konu ile ilgili büyüklerimin anlattıklarını dinledim ve okudum. Yıllarca 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutladık!
1980 askeri darbesi olduğunda İmam-Hatip Lisesi öğrencisiydim. Ergenlik çağlarımızdaki yaşadığımız travmayı anlatacak kelimeler zor bulunur.
28 Şubat'ta ilçe müdürü idim. Eşim başörtülü olduğu için dönemin sıkıntılarını ailece hep beraber yaşadık… Eşime ve dolayısı ile bana yaşatılan psikolojik baskıyı, mobbingleri tekrar gündeme getirip hatırlamak bile istemiyorum…
Rahmetli kızım İmam-Hatip Lisesine gitmek istiyordu ama o dönem de İmam-Hatiplerin orta kısımları kapatıldığı için gidemedi ve orta 2 de rahatsızlandığı için öğrenimine ara verdiğim için İmam-Hatibin Lise kısmına devam edemedi.
Bu günlerden geri dönüp baktığımızda o günkü yaşanmışlıklar insanın içini burkuyor ve ister istemez canını acıtıyor…İnsan kendine yapılana sabredebiliyor ama kutsallarına, sevdiklerine yapılanlar çok ama çok canını yakıyor…
Bu nedenle bizim neslimizin yaşamış olduğu talihsizliklerin acıların yaşamaması için Kemal Kılıçdaroğlu'nun mütedeyyin kesim ile başlattığı helalleşme girişimine bütün samimiyetim ile inanmak istiyorum. Çünkü Türkiye'de artık insanlar inançları için ötekileştirilmesin, ön yargılar ile suçlanmasın. Mukaddesatıma küfür edilmesin. İsteyen istediği gibi inansın, giyinsin düşünsün… Yaşasın...
Ama ama
Her nedense bunları hiç inandırıcı ve samimi bulmuyorum… Bulamıyorum…
Hal böyle olmasına rağmen Sevgili Peygamberimizin (SAV) “Özrü kabul etmeyen, özür dileyenin günahını yüklenmiş olur.” Hadis-i Şerifi gereği helalleşme isteğine kendi şahsım adına iyi niyet ile mukabelede bulunmak istiyorum…
Belki ülkemiz için hayırlı olur… İnsanlar inançları için ötekileştirilmez… Ülke olarak daha güzel günler yaşanır…