İddialı olmak ile kuru inat ve hayal etmek ile serap görmek arasında çok ince bir nüans farkı vardır.
Bu bağlamda demokrasilerde bazı istisnalar dışında bütün siyasi partiler; ülkesine, halkına hizmet etmek amacıyla kurulur ve iktidar olmak iddiası taşırlar. Bu iddiaları ile taraftarlarını diri tutar, derler toplar ve uzun vade de başarılı olmayı düşünürler, sonunda iktidar olmayı hayal ederler. Ancak iktidar olma iddiası, halka rağmen kuru inada dönüşürse, o zaman da hayal etmekten bir tık ilerisi olan serap görme faslına başlar ki bu durum da demokrasiler için tehlikelidir.
2023 seçimlerine uzun bir süre olmasına ve seçim yarışına girecekleri adayları henüz netleşmemiş olmasına rağmen başta CHP olmak üzere muhalefet cephesindeki siyasi partiler ve destekçileri yazılı ve görsel, yayın organları ile sosyal medya hesaplarında kendilerini yapılmamış seçimin galibi olacaklarını ilan ettiler.
Bunun doğal sonucu olarak da başta CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve köşe başlarını tutmuş mahallenin ağır abileri “Erdoğan gidici” iktidara geliyoruz, anketler de bunu gösteriyor gibi umut tacirliği yapıyorlar ki benzer her açıklamadan sonra mahallede vur patlasın çal oynasın kutlaması yapılıyor ve yer yerinden oynuyor...
Mahallenin yeni sakinlerinden Ali Babacan'ın: “Maç çoktan bitti, Erdoğan uzatmaları oynuyor.” Diye yaptığı açıklama mahalle de doping etkisi yarattı. “Ortada hol ve yumurta yok,” iken ve sandık halkın önüne konulmamış, henüz seçime girilecek aday belli olmamasına rağmen iktidar olduk havasına girilmesin den sonra toplumda neredeyse bugün yarın bakanlar kurulunu açıklayacaklar beklentisi oluştu.
“Uçan kuşun kanadını kırmamak” adına sandık halkın önüne konuluncaya ve seçim sonuçları açıklanıncaya kadar kim kendini nerede konumlandırıyor, kim kiminle gelin güveyi oluyorsa, herkesi kendi havasında bırakmak ve Allah'ın verdiği nefesi boş yere tüketmemek gerektiğini düşünüyorum.
Siyaset uzun soluklu bir maraton olmasına rağmen 24 saatin de siyasette çok uzun bir süre olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Erken seçim kararı alınmadıkça seçimlere 2 yıl gibi bir zaman var ki bu sürecin ne getirip ne götüreceğini, bu süreç içinde hangi siyasi olayların gelişeceğini ve nelerin olacağını bilemiyoruz. Onun için müneccimlik yapmak yerine olayları zamanın ve mekânın sahibi Allah (C.C) takdirine bırakıp, sonucu görmek için bizlere beklemek düşer.
Bunun yanında ABD'ndeki Dostların(?) nasıl bir hava çevireceklerini, ülkemizdeki seçimlere doğrudan ve dolaylı nasıl müdahil olacaklarını da henüz bilemiyoruz. Bu konuda bilinen tek şey Erdoğan ve Türkiye hakkında iyi niyet beslemediklerini, muhalefet ile birlik olup Erdoğan'ı devirmek istediklerini ifadelerinden biliyoruz.
Bu nedenle siyasi liderlerin konuşmalarındaki satır aralarına sıkıştırılmış, bilinç altındaki kurguların dışa vurumun ip uçlarını verecek anahtar kelimeleri takip etmek ve iyi okumak gerekir. Son zamanlarda “Karakış”, “Bahar”, “Siyasi Cinayetler, Suikastlar ve Kaos” gibi anahtar kelimelerin dillendirilmesini dikkat çekici buluyorum. Ülke olarak geçmiş tarihimizde yaşadığımız, şahit olduğumuz siyasi cinayetler; kaos senaryoları ile bunlara bağlı yaşanmışlıklar, siyasi tarihimizdeki şahit olduğumuz acı tecrübeler nedeniyle bu kelimeler ve ifade ediliş şekilleri insanda hiç iyi şeyler çağrıştırmıyor, biraz ürkütüyor ve aynı zamanda da endişelendiriyor.
28 Şubat Post Modem darbesi ile halkın oylarıyla seçilmiş Refahyol Hükümetinin alaşağı edilmesi ve Refah Partisinin kapatılmasını müteakip yapılan 1999 Seçimleri öncesi PKK elebaşı, bebek katili APO'nun Kenya'da paketlendikten sonra Türkiye'ye teslim edilmesi ile başlayan süreçte bu olayın Bülent Ecevit'in DSP'nin hanesine siyasi başarı olarak yazılması manevrasıyla CHP'nin barajı geçemediği seçimlerde DSP'nin %22 oy ile birinci parti olması ve akabinde yaşanan siyasi kaos ve ekonomik buhran günleri henüz unutulmadı.
2023 Seçimlerinde Türkiye'yi kimin yöneteceğine halk karar verecektir. Sandıklardan %51 oyu alan iktidar olacak ve Türkiye'yi yönetecektir. “Erdoğan gidici”, “Maç çoktan bitti, Erdoğan uzatmaları oynuyor.” Gibi muhalefetin söylemleri kendi tabanlarına, bizde kalın, iktidara geliyoruz iddiaları sandıktan çıkmadıkça hiçbir şey ifade etmeyeceği unutulmamalıdır.
AK Partinin handikabı ise en üst seviyede dillendirilen teşkilatlardaki “Büyük dağlar babamızdan miras kaldı, küçük dağları ise biz yarattık.” havasındaki gurur, kibir abidesi parti felsefesi ile bütünleşememiş AKP'liler olduğu ve bununda halkın üzerinde antipati oluşturduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir.
Türk halkı eski halk değil... Gelişmeleri yakından izliyor, kimin ne söylediğini ne yaptığını, yapabileceğini hafızasına not ediyor... Gözlemliyor, kıyaslıyor... Seçim sandığı önüne geldiği zamanda son sözü söyleyecek. Şunun şurasında 2023'e ne kaldı ki?