Merhaba Sevgili Günlük,
N'aber , nasılsın inşallah? Beni soracak olursan iç güveysinden hallice, şükür yani...
Hani uzun süre görmediğin konuşmadığın arkadaşınla konuşacak şey bulamazsın ya... Ya artık bayatsılamıştır heyecanla anlatacakların ya hevesin kaçmıştır ya da başka şeyler girmiştir araya... Böyle susarsın uzun uzun... Susmanın da yeri vardır literatürde... " Kalmak , en yavaşıdır gitmenin ." diyordu ya şair, o edebiyat dergisinde, kütüphanenin ücra bir köşesinde, ben bulmuştum onu, ben... Defterime, silgime bilumum yerlere yazmıştım ya hani... Öyle işte...
Kalır gibi gidişler demek bu susuşlar...
Okuduğum kitaptan dem vursam ? Demdeme? Zemzeme? Fâilâtün ? Havuçlu Pilav Meselesi ? Yağmur yağıyordu? Desem ? "Dokunamazsınız ki gözyaşlarıma, kelimeler de kifâyetsiz " zaten...
Ben bu satırları yazarken uzaklarda çok uzaklarda bi okulda bi edebiyat öğretmeni yüreği pır pır , oğlum KUKLA güzel bir kitap değil onu okuma diyordur belki... Sur fâilinin okuduğu "şeytanî pek çok fikir " sloganı ile başlayan ve kâtil Wolf ' un yakalanmadan yani zaferle yürüyüp gittiği o kitabı okuma çocuğum, diyordur...
Ve ben bu satırları yazarken bir stüdyoda toplanıp ar hayâ hırsızları, en mahrem konuları konu mankenlerine anlattırıp anıra anıra gülüyorlardır mutlaka...
Ben bu satırları yazarken karanlık bir sosyal mecra kapatıldı, özgürlük yok ki ; gelir adaletsizliği , psikopatik cinayetleri artırdı diye yayın açıyorlardır sapla samanı bilerek karıştırıyorlardır belki...
Birileri yine paralel bi evrende "günlük rutinim" diye video çekip elimi nasıl yıkadım yataktan nasıl kalktım ve yumurtamı iki buçuk dakika 45 saniye nasıl haşlayıp da yedim gibi müthiş entelektüel içerikler üretip zengin oluyorlardır...
Kimileri tv' de özgür değilim burda kahve filtresi reklamı alıp çok özgürüm deyip bebek cinayetlerini intiharları ahlaksız doktorları seküler ne kadar olay varsa hepisini hükumete bağlayıp siz ne yaptınız da dinden bu insanları soğuttunuz da bu kadar insan bu kadar kahretti, kahretmesin erken seçim şart, gibisinden fikir dünyamıza şekil veriyordur hiç kuşkusuz...
Bir kedim bile yok ' u daha bir içten söylüyordur birileri , her manâda... Sonra şehre bi film gelmiyor , barış küsüyordur el birliği ile yazılarda...
Belki KÜÇÜK ARI kitabını göğsüne sıkı sıkı basıyordur kedisi kaybolmuş bir kadın...
Vay be diyordur içinden dümdük :
Irkçı ırkçıya mantalitesel ve iftirasal olarak ne kadar da benziyor, hayret ! 2008 basımı kitapta "MÜLTECİLER, PARKLARIMIZDAKİ KUĞULARI ÇALIP PİŞİRİP YİYOR " cümlesini görünce, aynı yalan haberi bizim Suriyeliler için gördümdü geçenlerde Kuğulu Park ' ta...
Sonra müthiş empatisine hayran olup Londra ' da mülteci olmayı anlatan ( I ' m Alien uzaylı mıyım neyim English man in New York şarkısı gibi ) kitabın yazarını siyahî ve kadın olarak hayâl ediyordur ve arama motoru beyaz İngiliz erkek cevabını veriyordur... Hem vuran hem ağıt yakan sizlersiniz ey Batı, bu nasıl iştir, nasıl fikir özgürlüğüdür ki , itirafnamenizi Doğum Günü 4 Temmuz filmi gibi eleştiri olarak kendinizden insanlarla eylersiniz diyordur kendi kendine...
Sonra Ahmet Kaya geçiyordur kalbinde mikrofonun başına nâzire söylüyordur tabii olaya ilişkin protest bir tavırla:
"Biri hiç yoktan vurdu kuğumuzu
Keskin nişancılar umutlarımızı...
Adamlar geldiler köyümüze ve gözümü burda açtım ' lı hikayeler duyduk Afrika ' dan Asya ' dan
Biri çaldı kafeste garip kuşumuzu
Ağlamaya anlatmaya takât kalmadı ki
Diyelim
Olmasaydı sonumuz böyle
Sakin göllerin kuğusuyduk oysa
Birer yolcuyduk aynı ormanda
Aynı bombayla ürperen Filistinli serçelerdik hepimiz
Hiç yoktan susturuldu şarkımız
Olmasaydı sonumuz böyle
Şarkımızı bile eller söyledi
Sazımızı telimizi kırdılar sesimizi çaldılar hiç yoktan
Âh ' ımız bile duyulmadı Afrika ' dan Asya ' dan..."