Yaklaşıyor.
Az kaldı.
Hem de çoooookk büyük tehlikeler adım adım yaklaşıyor.
Farkında mıyız acaba?
Farkındayız.
Belki de değiliz.
Ama;
Görmemezlikten geliyoruz.
Neyse,
Kaç tehlikeden bahsedelim:
1. Hava kirliliğinden İklim Değişimi
Ormanların tahrip edilmesi, bilinçsiz fosil yakıt kullanımı ve endüstriyel faaliyetler atmosferik karbondioksit yoğunluğu ozon tabakasını delik deşik eder.
Bunun sonucunda görülmemiş iklim değişikliği meydana gelir.
Karbon yoğunluğu petrol, filtresiz fabrika ve odunun yakılmasının yarattığı hava kirliliğinin çeşitlerinden sadece bir kısmı.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, gerçekleşen her dokuz ölümden birinin kirli havadaki zehirli maddelerden kaynaklı olduğunu belgelemekte.
Ozon tabakası o kadar hassas ki bilinçsizce kullandığımız parfüm bile delebiliyor.
Peki, bu hassas perdeye nasıl davranmalıyız?
Birincisi fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerjiyi tercih etmemiz lazım,
ağaçlandırmayı artırmak,
tarımdaki ilaçlamayı da azaltabiliriz,
tarlamıza çeşitli ürünler ekmek,
Aynı zamanda,
Yenilenebilir enerji için yatırımlar yapılmalı.
Bu da devletlerin görevidir.
Okulun her aşamasında öğrencilere çevre bilincini aşılamak.
Evde de bilinçsizce farfüm kullanılmamalı.
Egzoz ve fabrika bacalarına filtre takılmalı.
Yola dökülen sıcak asfalt yerine başka bir şey kullanılmalı.
Ve
Atıkları geri dönüşüme gönderilmeli.
Olabildiğince kimyasal maddeleri az kullanmak.
Başka bir tehlikeye geçelim:
2. Ormanların tahrip edilmesi
Dünyanın her yerinde ormanlar yok ediliyor.
Kasıtlı veya kasıtsız.
Özellikle de tropikal kuşaktaki ormanlar.
Ormanların yok edilmesinin biyoçeşitlilik ve iklime ciddi etkileri olduğunu biliyor musunuz?
Belki de biliyorsunuz.
Ya da
" Bana ne, Kenan düşünsün! " mü?
Dediniz.
Onu bilemem.
Ama;
yeryüzünün yaklaşık olarak yüzde 30'u ormanlarla kaplı olduğunu da biliyorsunuz.
Evet,
orman hava için teneffüstür. Hem de temiz oksijen sağlayan bir teneffüs.
Peki, biz ne yapıyoruz?
Ormanları bilinçsizce tahrip ediyoruz ya da en kötüsünü, yakarak yok ediyoruz.
Peki, yakınca ne oluyor?
İçinde yaşayan binlerce canlı türünü yok ediyoruz.
Ve
En kötüsü de orman yangınından çıkan dumanlar atmosferi zehirliyor.
Biz de bu zehirden nasibimizi buluttan düşen her yağmur damlasından alıyoruz.
Bakın, doğa bize etki- tepki yasasını uyguladı.
O zaman ne yapacağız?
Doğal ormanlardan geriye kalan kısmını canımız gibi koruyacağız.
Ve
Yok edilmiş alanları yerel ağaç türleriyle restore edeceğiz.
Her baharda yeni fidan dikmeliyiz.
Ormanlarımıza cam parçalarını atmamalıyız. Çünkü güneşin yansımasıyla yangına neden olur.
Peki, bunu da burada bırakalım.
Bir başka tehlikeden bahsedeyim:
3. Türlerin soylarının tükenmesi
Nesli tükenmekte olan vahşi hayvanları etleri, dişleri ya da çeşitli ‘tıbbî' ürünler için avlıyoruz.
Ne acı bir durum değil mi?
Bilinçsizce balık avlıyoruz.
Fokları öldürüyoruz.
Bu şekilde popülasyonu yok ediyoruz. Doğanın dengesini altüst ediyoruz.
Daha nice nice...
Başka bir tehlike ise,
4. Yeraltı suları
Şimdi, yeraltı suları ne alaka dediğinizi duyar gibiyim.
Hayır, efendim!
Çok alaka!
Düşünün her yerde kuyu açtınız. Yeraltındaki sular boşalır ve yerin altında kırıklar oluşur. Bu kırıklar zamanla faylaşır.
Kırılan boşluklar sonucunda depremler meydana gelir. Mesela, Konya Ovası'nda oluşan kocaman obruklar ve 1999'da yaşadığımız Marmara depremi gibi.
Umarım, anlatabilmişimdir.
Hubert Reeves'in dediği gibi;
Doğayla savaş halindeyiz.
Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz.
Konunun özeti; bilinçli bir şekilde kendi sonumuzu getirmeyelim. Lütfen doğaya sahip çıkalım. Sahip çıkalım ki, yüzümüze tokat atmasın.
Okuruma saygı ve sevgiyle.