Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Ali Kemal Özcan

Bugün 14 Temmuz 2023 / Günlerden Cuma

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

Devletle, seviyesi anlamlı olan ilk görüşme günümün 14'üncü yılı

Öğrendiklerini içinde yaşadığı toplum yararına kullanmayan ilim insanı, önce İlime sonra Toplumuna ihanet eder... Doktora tezim, editörünün "Akademik bilimselliğin son sınırlarına dayanıyor" raporuyla dünya–çaplı bir yayınevi (Routledge) tarafından yayınlanınca, memleketime döndüm (2005):

https://twitter.com/alikemalozcan11/status/1677204941457313797

Geçen hafta (10 Haziran); bir-buçuk yıl öncesi bir röportajımın “başlangıç parçasını” verdim Twitter'da… Pek “dikkat” bulmadı maalesef (2400 küsur kişi hariç). Çok sade bir soruya çok-ötesi yalın bir cevabî cümle kuruvermişim orada… İnsan mahlukunun İnsanlaşma Tarihi'nin 10 binlerce (mübalağa değil) yıl ötesine giden bir “kuruluş” olmuş:

Ailesine, avukatlarına bile tecrit uygulanırken, size nasıl izin verildi?

— …Sağır duymaz uydurur türü “yorum” yapmam doğru olmaz: Herkes yaptığını ve bildiğini konuşursa Türkiye'de, çok hayatî olan bu sorunumuz çok kolay düze çıkar.

Yüzlerce yüzyıl ötesine giden İnsanlaşma Tarihimiz, herkesin bildiği işi yaptığı İŞ-BÖLÜMÜ ile başlar. Önce etrafındaki “bazıları” sonra Erdoğan “Bu işe bizim istihbarat teşkilatımız [MİT] bakar” deyince, Hakan Bey, şahsında “Bu işi en-iyi Ben yaparım” olarak tercüme etti… Ve bir değil çuvallarca inciri “heder” etti!

Oysa bu iş "MİT işi" değil, işi çalışanın işidir...

“Dokuz yıllık maratonum” dediğim çabalarım sonucu Erdoğan'a ulaşıp Hakan beyi de yanında bulunca, kendisine bir mektupta yazdığım şu fıkra-rivayeti –iznini alarak– yüzüne anlattım:

Bir nehrin kenarına yaklaşan biri, korkup karşıya geçemeyeceğini anlayınca, bütün kalbiyle “Allah'ım, bana güçlü-kuvvetli birini gönder, beni sırtına alıp karşıya geçirsin” diye dua eder. Az sonra bir şekilde güçlü-kuvvetli biri beliriverir. Adam duasının kabul edildiğini düşünüp “Şükür ya Rabbim” diye heyecanlanırken, gelen adam dua edene yaklaşarak, hiddetle: “Gel beni sırtına al karşıya geçir” der. Dua eden, boynunu bükerek yalvarır: “Allah'ım ben mi yanlış söyledim sen mi yanlış anladın?”

2010-12 arası görüşmelerimde, Hakan beyin yardımcısına (M. Dervişoğlu) yanı-başındaki odada “Tek çözüm yolu Öcalan üzerinden, fakat araya ‘bunları' (HDP) sakın sokmayın. Hem devleti, Hem Kandil'i hem Öcalan'ı aldatırlar” dedim, öyle oldu! Öcalan ile konuştum, Devlet ve Kandil ile konuşamıyorum…

Bireylere yaklaşımda “Yiğidi öldür, hakkını yeme” deyişimiz hem en-ilmî (diyalektik) hem en-ulvî (vicdanî) usul ve esastır.

Konumuz-dışı olduğu için şimdilik, çalışma alanı olan istihbarat ve uluslararası ilişkilerde kayda-değer yerli işlerine girmiyorum. Ama adeta hiç aşina olmadığı PKK-Öcalan işinde, deyimin tam anlamıyla “bir çuval incir” etti…

Tabiri caizse, karga-tulumba daldı:

  • Bunları işin “içine” değil başına koydu: Ciğeri kediye teslim etti, kedi de 6 koca yıl "ciğeri" parça-parça yedi.
  • Avrupa'da Öcalan'a en bağlı Cansız'ı sürecin başında “paralel yapı” denen Fetullahçı Yapı'ya öldürttüler
  • Oslo, Habur, Roboski derken; garabet ve facialar birbirini takip etti…
  • Ve “Seni başkan yaptırmayacağız!” ile son-damla nihai tekmesi geldi.

Hakan bey Örgütün hem liderliğine hem iç-dinamiğine aşina olmadığı için, bir yandan “İntikam alınıyor” algısını güçlendirirken, diğer yandan da –adeta hızını alamayarak–  6 yılık İmralı Sürecine geçit vermemek üzere 3 eş-faşist (“Marksist”, Kürdcü”, Kemalist) “sol” damarın Baş-tetikçi ettiği şahsı Edirne'den Diyarbakır'a jetle “hasta ziyareti” ettirdi !!!

Yıllarca “ABD barışan değil çatışan bir PKK ister” vakasını sıkça dile getirdim… Son kaç yıldır (yumurtalarını Fetullahçı “Bizim Oğlanlar” sepetine doldurduğu 15 Temmuz ertesinden bu yana) Rus-Çin blokuna karşı Ortadoğu'daki Küreselbekası” sorunu ile yüz-üze geldi…

Bunun için –ilk defa– Türkiye ile “Öcalan'a Bağlı Güçler” Kürtleri ittifakının/birliğinin yegâne Yol olduğuna vakıf oldu Washington… Bu; “sağ olsa Refah'taki” bir M.Kemal çizgisindeki Devlet ve Öcalan'ın İmralı çizgisine gelebilecek olan Kandil için tarihiden-öte bir fırsattır!

Çalışma alanı uluslararası ilişkiler olan Hakan Bey ve entelektüel birikimi gözden kaçırılamayacak olan yeni MİT başkanı, bu fırsat üzerinden Binyıllık  tarihimizi YAŞAYARAK çalışamazlar ise, treni bize kaçırtırlar… Bu vebalin –ve akıbetinin– altından kalkamayız!

*****

NOT: 3 kesimli Odak için ısrarla kullandığım —döne-dolaşa bıkmadan kullandığım— Faşist nitelemesini ayrıca açmalıyım: Zira "bekamız" da kaderimiz de istikbâlimiz de adeta göbeğinden buna bağlıdır... Mübalağadır deyip yan yatmayalım hiç!

*****

Faşizm bir siyasal sistem değil bir Ruh-Hâli'dir. İktidar etmenin en gözü-kara versiyonudur. Bireysel ve/veya örgütsel… Bu manada, naçizane yıllarca “siyasal sistem” dersi veren biri olarak, “Marksist” sol, “Kürdcü” sol ve derin-Kemalist sol için sıkça kullandığım faşist sıfatını yeterince açmadığımı düşünmekteyim.

Çünkü bu 3 soleş-kardeş, Cumhuriyet tarihinde öncesi olmayan çapta ve uzunlukta 6 yıl boyunca (2009-2015) Öcalan üzerinden bir çözüm arayışından vazgeçmeyen Erdoğan liderliğine saldırmayı “ortak payda hedefi” ettiler. Ve bu işlerinde hem tek-vücut olmada hem hadsiz-hudutsuz pervasızlıkta gözü-kara oldular.

Bu “ortaklık” için de ayrıca "hasbelkader" sıkıştırılmış-gaz basılmış teneke bir “liderlik” buldular… Bu kişiliği “Başkan Apo heykeli” şiarının pop-starı gibi Baş-Tetkikçi edip, 6 yıllık tarihî hamleyi akamete uğrattılar.

Hasılı, Bu ortak payda hedef bu 3-faşist Odak'ın tek-ses, tek-ağız, tek-dil olarak üç cepheden topyekûn saldırmaları ile 6'ncı yılında gerçekleşti… Erdoğan, yanlışları dizisine bunun sonrasında başladı...

Onun için kendisine yazdığım ikinci çağrıda (15 Ağustos 22) kendisinden, “tetikçi” dememi geri alarak özür dileme sözü üzere, aşağıdaki gibi iki rakam istedim:

1) Seni balonlayarak tarlalarına sürenlerin Öcalan ile ilgili “mütevazi” [analitik] bir olumlu cümlesi veya paragrafı

2) Seni baş-tetikçi eden birliğin elbirliği ile Faciaya çevirdiği İmralı Süreci'nin üç yılı (36 [şimdi 72] ay) boyunca “Demirtaş” olarak senin, o sürece ilişkin, umutlandıran/olumlayan “Allah razı olsun” mealinde bir cümlen veya paragrafın (konuşma veya yazı) ...

Bir mütevazi rakam vereceğine (çünkü yok!) avukatına “Aman bana bir daha yazmasın” mealinde bir cümle ile dönüş yaptı! Zira Nasıl-ve-Ne-için Baş-Tetikçi” edildiğini bilmişti, biliyordu, bilecekti...

Hakikatin “kötü huyu” denen ortaya çıkmak hikmetinin daha nelere kadir olduğunu göreceğiz, müşahede edeceğiz Allah'ın izniyle!

Daha fazla uzatamıyorum:

Öcalan henüz aklî ve ruhî melekeleri üzerindeyken; yüzyıldır baş-aşağı edilmiş binyıllık Türk-Kürt ilişkileri sorununa (“Kürt sorunu” değil), ayakları üzerine alınıp hâl çaresi bulunmaz ise; sadece Anadolu Türklüğünün değil Mezopotamya Kürtlüğünün de “bekasını” kurtaramayız!

Bu “işin” 32 yıllık bir çalışanı olarak söylemeye hem sorumluyum hem mecburum hem mahkûmum.

280 karaktere hapsolmadan Okuyun, Okutun, Paylaşın lütfen! Benim için değil

Ortak vatanımız, ortak geleceğimiz, ortak kaderimiz için...

 

Ali Kemal Özcan
14 Temmuz 2023

  YORUM YAP / YORUM OKU
ALİ KEMAL ÖZCAN DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS