Atalarımızın: “hasta olduğuna değil de huy kaptığına yanarım.” Dedikleri gibi Koronavirüs salgını nedeni ile toplum olarak birçok huylarımız değişti, eskiden olmayan yeni yeni gün görmemiş huylarımız ve alışkanlıklarımız ortaya çıktı.
Eskiden kimse kimseden mecbur kalmadıkça ekmek isteyemezdi. Ancak tiryakinin tiryakiye borcu vardır prensibi ile sigaranız bittiğinde veya ateşimiz olmadığı zaman hiç çekinmeden tiryaki yardımlaşması kapsamında tanımadığımız insanlardan yüzünüz kızarmadan sigara isteyebilirdiniz.
Şimdide , “Abi maskeni ver, markete girip çıkacağım.” Diye birbirimizden iki dakikalığına maske isteye bilen, yanlış ve tehlikeli bir geleneğimiz maalesef toplum arasında yayılmaya başladı.
Hediyenin fiyatını sormak ayıp; söylemek ve ima etmek ise görgüsüzlük kabul edilirdi. Bunun içinde aldığımız hediyenin üzerinde fiyat etiketi olmamasına dikkat edilir, var ise etiket koparılırdı. Ama şimdi her taraf, hediye paketi almak için yardım, fitre, zekât ve sadaka isteyenlerden geçilmiyor. Portakal, greyfurt ile birlikte nasıl yenmesi gerektiğini açıklayan broşürler ile başlayan ihtiyaç karşılamaktan çok siyasi reklam kokan hediye paketleri dağıtılmaya başlandı.
İş o kadar çığırından çıktı ki, hediye paketlerinin prototipini de görmüş olduk. Yardımlaşmanın, fitre ve zekât vermenin bir adabı ve usulü vardı. Ramazan ayı geldiği zaman, fitre ve zekâlılarınızı unutmayın denilirdi. Şimdi ise kocaman kelli felli ülkeyi yönetmeye talip olan, laiklik ilkesinin yılmaz bekçileri, fetvaya falan ihtiyaç yok, fitre ve zekâtlarınızı bize verin diye ücretsiz gazete dağıtımı yapılarak bu gazeteler ile yapılan reklamlar eşliğinde fitre zekât ve yardım isteklerini halka iletiliyor (!)
İyi hoş güzelde sen fakir değilsin ki ne yapacaksın fitreyi zekâtı? Dağıtacağım. Neden biz kendi zekâtımızı fitremizi dağıtamaz mıyız? Olmaz…! Siz zekât dağıtmaktan falan anlamazsınız, hiç kimse görmeden gider fakire fukaraya verirsiniz, bize verin biz dağıtalım. Böylece hem kendimizin, hem sizin, hem de partimizin amblemi ile reklamımızı yapar, oy devşirmiş oluruz dercesine hareket ediliyor.
Eskiden bu işler yapılır iken, sağ elin verdiğini sol el görmez gizliliğine riayet edilir, insanlar rencide edilmezdi. Şimdi ise vıcık vıcık siyasi reklam kokan, riyakâr hareketler ile kameralar önünde insanların gözüne sokularak yapılıyor. Nerede ise, yardımların içine kamera cip konulup, yenmesi ve deşarj edilmesi ile ilgili canlı yayın yapılacak…
Ama olsun, bazen de böyle olaylara iyi tarafından bakmak gerekir. Yıllarca halkı makarnacı diye aşağılayanların yardımlaşma diye bir geleneğimizin de olduğunun farkına varmaları aslında çok güzel oldu.
Yıllarca, vatanın ve milletin hayrına yapılan her yatırıma karşı çıkıldığı gibi şehir hastahanelerine de çeşitli nedenler ve ipe sapa gelmez bahaneler ile karşı engellenmeye çalışılmıştı... O zaman şehir hastahanelerine karşı çıkanlar, şimdi ise şehrin orta yerinde adına sahra denilen, doktoru, ebesi, hemşiresi, alet edevatı, elektriği suyu, namüsait olduğundan ve hizmete uygun bulunmadığı içinde hastası olmayan hastahane yaptıklarını iddia ediyorlar. Ve bu milletten bazıları da buna inanıyor ki… Pes ki Pes…
Diğer taraftan Tarikat Şeyhi olarak bilinen zatın vefatı üzerine, Laiklik elden gitti, gidiyor diye her fırsatta felaket tellallığı yapan, laikliğin en büyük ateşli savunucularından başka bir zatı muhterem : “ Atatürk O'ndan razı idi. Bizde O'ndan razıyız.” Diye yaptığı paylaşım ile üzüntülerini bildiriyor… İnsan; duyduğu ve gördüğü her hangi bir açıklaması olmayan böyle açıklamalara inanınız diyecek bir şey bulamıyor.
Güney Amerika ülkesi Şili'de ise Sağlık Bakanı Jaime Manalich, ülkede Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden kişileri "iyileşmiş" olarak değerlendirdiklerini açıklıyor. Ağlar mısınız? Güler misiniz? Size kalmış bir şey…
İnsan ister istemez, biz eskiden de mi böyleydik? Yoksa Koronavirüs belasından sonra mı böyle olduk? Diye sormadan edemiyor.
Bünyede meydana gelen bir rahatsızlık, nasıl ki insanların karakter yapılarını etkiliyorsa, küresel çaptaki virüs salgını da demek ki toplumların düşünce ve davranış yapılarını etkileyebiliyor… Çünkü insanlar Korona virüsten önce kara dediğine bugün ak diyebiliyor.
Yarının ne getireceğini, bu gün ak dediklerine yarın nasıl inkâr edip ters köşe ile siyah denileceğini kimse bilmiyor. İnsanlar olayın vahametinin farkına vardıkça, dışarıda bahar olsa da “Evde kal” çağrısına uymaya ve dikkat etmeye çalışıyor. Çünkü virüs zengin fakir, yaşlı genç tanımıyor. Koronavirüs illetinden dünya insanlığının ne zaman kurtulacağı veya kurtulup kurtulamayacağı bilinemiyor. Her akşam TV'lerden virüse yakalanan, iyileşen ve kaybettiğimiz insanların verileri borsa gibi yayınlandığı kritik bir süreçten geçiyoruz.
Bunun için Allah hepimize sabır, sağlık ve sıhhat nasip etsin.