Öznesi “Ben” olan, “ Ben demiştim; ben yazmıştım” diye başlayan cümleler kurmayı hiç sevmiyorum. Bir defaya mahsus olmak üzere konun önemine binaen sevmesemde, “ Deprem ve Siyaset” başlıklı yazımdan örnek vermek istiyorum.
“Şimdiden görür gibiyim. Ama inşallah yanılırım, “Falanca belediyenin, fişmanca araçları deprem bölgesine sokulmadı.” veya “Falanca yerdeki yerleşim yeri fişmaca mezhepten olduğu için yardım gitmedi.” gibi provokatörce yalan yanlış haberlerin üretilebileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle, bu ve buna benzer kaynağı belli olmayan hiçbir söylentiye itibar edilmemelidir.
Halk olarak devlet bizden ne istediğse onu yapacağız. Provokatör haber ve yalanlara karşıda uyanık olmak zorundayız. Aslı astarı olmayan bu tür haberleri yapan ve yayanlara karşı yaptıklarının yanlış olduğunu ve inanmadığımızı yüzlerine edep dahilinde mutlaka haykırmalıyız ki bir daha ayni şeyleri yapmaya cesaret edemesinler.” diye yazmıştım.
Tahmin ettiğimiz gibi, millet can derdinde iken bazıları, milli birlik ve beraberliğimizi bozmak, halkın arasına fitne sokabilmek için her türlü pis iğrenç kumpaslar ile yalan yanlış ve maksatlı haber ürettiklerini maalesef Elazığ depreminde yaşayarak bizzat gördük.
Aslında 6.8 şiddetindeki Elazığ depremi, önlem alınmaz ise Ülkemizin nasıl bir kıskaç ile sarmallandığını, tedbir alınmaz ise, milli birlik ve beraberliğimize kast edildiğini bize gösterdi.
Depremin birinci günü Pütürge Hüsükuşağı köyününde bütün evlerin yıkıldığı ve köyün alevi olduğu için yardım gelmediğinie dair yalan ve maksatlı haberler ürtildiğine şahit olduk.
Bunun üzerine, CHP'li Ağbaba, köye gitmiş bizzat mahallinde inceleme yapmış ve sosyal medyadaki paylaşımların doğru olmadığına dair yerinden yaptığı açıklama ile hberin düzmece olduğu ortaya çıktı.Bunu yapanların insan veya vatansever bireyler olabilmesi mümkün mü? Hayır...
CHP Milletvkili Ağababa , iddiaya konu olan köyden yaptığı canlı yayında, köyülerden birinin hayvan cadırına ihtiyaçları olduğundan bahisle, hayvan cadırı istemesi çok dikkatimi çekti. Millet can derdinde, devlette göçük altındakileri kurtarıp, yaralıları tedavi etmeye çalışıyor ve dprem bölgesindelki insanları yerleştirmeye ve karnını doyurma gayret içinde iken, Alevi olduğu için yardım yapılmadığına dair paylaşım yapılan köyde canlı yayında hayvan cadırı istenmesini çok ilginçti.
PKK olayı deşifre olduğu veya akamete uğradıyıp başarısız olduğu zaman ülkemizin başına bela edilmek üzere yedekte bekletilen, 1979 Çorum ve Maraş'ta, 1993 yılında Sivas ve Başbağlar'da zamanı geldiğinde harlatılmak üzere fitili ateşlenen, zaman zamanda provakatif eylemler ile gündemde tutulmaya çalışılan “Alevi-Sünni” ayrışması için her fırsatı ganimete çevirmek isteyen grup veya kişilerin olduğuna, suyu uyusada düşmanın uyumadığını, ülke ve vatandaşlar olarak hiçbir zaman gaflet gibi bir lüksümüz olmadığına Elazığ depreminde yaşadığımız acı tecrübeler ile birkez daha şahit olduk.
Taşrada gündemdeki olayların yansımalarını kendince yazmaya ve yorumlamaya çalışan bir yazarın gördüğü bu olayları mutlaka devlette görüyor, yakından izliyor ve önlemlerini de alıyordur.
Çünkü bu konu “Sosyal Teroristler” tarafından bilinçli bir şekilde gündeme taşınıyor, yalan yanlış belge ve haberler ile altı doldurularak kamuoyuna servis ediliyor. Kendilerinden başka inanmaya dünden razı üç beş çapulcunun haricinde bu ayrışmanın halk arasında hiç bir karşılığı olmamasına, Alevisi-Sunnisi birlik, beraberlik ve kardeşlik duyguları içinde yaşıyor olmasına rağmen bu konun sorun haline gelmeden gerekli tedbirlerin alınarak ülke gündeminden bir an önce çıkarılması gerekmektedir.
Bu topraklarda Alevisi-Sünnisi huzur içinde yaşamış ve yaşayacaktır. Ayni zamanda yaşamak mecburiyetindedir. Çünkü, Batılı Emparyalistler Ortadoğunun ateş içinde paramparça edilmiş olduğu ülkelerdeki gibi kardeşi kardeşe kırdırıp demokrasi getirmek için hazır kıta sabırsızlıkla bekliyor.
Bu konuda ülkeyi yöneten siyasiler başta olmak üzere muhalefet ve halk saygı dilini kullanarak kardeşlik ikliminin kesintiye uğramaması için elinden gelen gayreti ve hassasiyeti gösterilmelidir.
Ayrıca, yüz akımız olan Kızılay'a yardım yapılmaması için yürütülen kara kampanyaya halk, Kızılay'a gösterdiği teveccüh ile yalan ve iftiralara gereken cevabı verdi. HDP'li Ergani Belediyesinin göstermelik yardım kamyonetlerinin deprem mahalline sokulmaması ilk bakışta yanlış gibi görülsede neden şehre sokulmadığını sağduyu sahibi herkes gayet iyi anlıyor.
İnadına birlik, inadına kardeşlik....