Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Kasım Demirçin

Bir tevafuk

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

Evrendeki bütün hareketler, olaylar rastlantısal bir şekilde değil, yüce yaratıcının iradesi ile ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan her bir olay ve hareket için ‘'tevafuk etmiştir'' diyebiliriz. Birbiriyle benzer, alakalı bazı işlerin aynı anda bir araya gelmesine, insanın veya olayların karşılaşmasına, kelime manasının ötesinde Kuranı Kerim'de: ‘'…Allah'ın bilgisi dışında bir yaprak dahi düşmez...'' (Enam 59) ayeti kerimesini referans alarak ‘'tevafuk'' kelimesini kullanırız. Kelime manası da ıstılahi kullanımı da aynı olan ‘'tevafuk'' kelimesinden kasıt, her şeyde Allah'ın ilim ve iradesinin olmasıdır. Etimolojik olarak ‘'tesadüf'' ile yakın sayılabilecek tevafuk kelimesi, genel olarak dini hassasiyeti olan insanlarca kullanıldığı bir gerçektir.

Uzun süre birbirini görmemiş iki insanın hiç olmadık bir yerde rastlaşmasına ister tevafuk, ister tesadüf diyelim kelime kökeni olarak yanlış sayılmaz. Ancak tevafuk kelimesi tesadüfe göre, oluşan işin bir irade sonucu ortaya çıktığını daha iyi karşılıyor. Benim de bu yazıya böyle bir girizgâh yapmamın sebebi, geçenlerde yaşamış olduğum bana ilginç gelen bir ‘'tevafuk''u paylaşmak istememdir.

İş çıkışı kitapçıya gidip aldığım birkaç kitaptan biri de Dostoyevski'nin okumayı istediğim son kitabı ‘'Budala''ydı. Elime her geçen yeni kitapta olduğu gibi yine heyecanlıydım. Çünkü benim için her kitap yeni bir hayat, yeni bir dünyadır. Akşama eve gittiğimde rutinlerden sonra yapacağım ilk iş ‘'Budala'' ya başlamak olacaktı.

Gündemi, haberleri TV'den fazla takip etmediğim için telefonumdan Twittera girip biraz gezinmek istedim. İlgimi çeken gündem konularından biri de Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın bir konuşması olmuştu. Ali Erbaş Hoca konuşmasında: Türkiye'deki boşanma sebeplerini istatistiksel verilerle anlatırken aile hayatının önemini, ebeveynliğin yapılabilecek bütün işlerden ve sorumluluklardan daha önemli daha kutsal olduğunu söylüyordu. Eleştiriye sebep olan cümleler ise tam olarak şöyleydi: ‘'Hangi açıdan düşünürsek düşünelim, hiçbir gerekçe ya da meşgale aile olmayı ertelemeye ve aileyi ihmal etmeye, ilgisizliğe mazeret olamaz. Hiçbir meslek ya da hedef aile olmaktan anne olmaktan daha önemli kabul edilemez. Hiçbir sorumluluk baba olma sorumluluğundan daha büyük olamaz.''

Ali Erbaş Hoca'nın bu söylediklerinde olağan dışı veya yanlış bir şey mi var acaba deyip birkaç kez dinlesem de yanlış olabileceğini düşündüğüm bir şey yoktu. Ama sosyal medyada acayip derecede bir eleştiri yağmuru vardı. Aslında eleştiri kelimesi pek hafif kalır ya, neyse... Hem zaten sosyal medya yalan, abartı, dezenformasyon mecrası değil miydi? Sosyal medyanın bu tür dezenformasyonları alışılagelmiş olduğu için pek üstüne düşmeden telefonu elimden bırakıp heyecanla yeni aldığım ‘'Budala''yı okumaya başladım.

Büyük bir keyifle başladığım kitabın on yedinci sayfasına geldiğimde, bu yazıyı yazmama sebep olan ‘'tevafuk''u gördüm. Dostoyevski şöyle diyordu: ‘'Öyle ya, yaşamda ana baba olmak hedefinden önemli, kutsal ne olabilir? Ailesinden daha sıkı neye sarılabilir insan?'' (Türkiye İş Bankası yayınları s. 17) Bu cümleleri okur okumaz Ali Erbaş Hoca'nın gündem olan konuşmasını hatırlayıp tekrar telefonumu elime alıp mezkûr videoyu izledim. Yanılmamıştım, Ali Erbaş'ın yukarıda alıntıladığım cümleleri ile Dostoyevski'nin söyledikleri aynıydı. Elbette Dostoyevski'nin bu cümlelerini Ali Erbaş Hoca'ya referans göstermek için paylaşmıyorum. Önce Twitterdan Hoca'nın söylediklerini duymak sonra aynı cümleleri aynı dakikalarda 1800'lü yıllarda yazılmış bir romandan okumak ilginç bir tevafuktu. Ayrı zamanlarda, ayrı inançlarla, ayrı platformlarda söylenen ama aynı sözlerden anladığım şuydu: Toplumun nüvesi olan aile sağlıklı olursa toplum da sağlık olur.

Burada düşünülmesi veya ders alınması gereken konu şudur: Maalesef insanların, söylenenin ne olduğundan çok söyleyenin kim olduğuna bakmasıdır. Eğer Ali Erbaş değil de bir başkası aynı konuşmaları yapsa aynı tepkiyi alır mıydı? Veyahut Hoca konuşmasını yaparken ‘'Bakın Dostoyevski de böyle söylemiş.'' deseydi haksız ve acımasızca yapılan eleştiriler yine yapılır mıydı? Zannetmiyorum.

 

  YORUM YAP / YORUM OKU
KASIM DEMİRÇİN DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS