At izinin it izine, tozun dumana karıştığı bir dönemde, çakalların köşe başlarında hain emellerini gerçekleştirmek için beklediği, nefret tohumlarının atıldığı bir zamanda, en iyisi derin bir nefes alarak, toz duman çekilince, binilenin at mı eşek mi olduğunu tasavvur için, olayları teşhis edebilmek adına, aklı selim yaklaşıp, dışardan izlemek gerekir bazen...
Biz de öyle yapalım diyoruz fakat insanlar davranışlarıyla pek de fırsat bırakmayıp, üstelik hayattan soğutup bıktırıyorlar.
★
Bozkırda rüzgara göre şekil alan kupkuru otlardan,
Pavyon şarkıcısının söylediği, misket havasına gerdan kıran dansözlerden,
Kısacası 'her tarakta bezi olan' iki yüzlü riyakar insanlardan bıktık.
★
Hak yemenin normal karşılandığı,
Dürüst olmanın enayilik sayıldığı bir dönemde, idealine ulaşmak için sınavların yalnız başına yetmediği, cemaatlerde hocanın, tarikatlarda şeyhinin, ya da partilerde liderinin dalkavuğu olmadığın zaman, kaidesi bozulmuş istisnalara da giremediğin vakit, vay sen misin yalnız başına hak arıyorsun!
O zaman da akbabalar ve çakallar, seni lime lime ederek yem yapmak için sırada beklemekteler.
Utanmadan tuzsuz yenilmez deyip, yüzdükleri derine bir de tuz basarlar.
Bunlara karşı koyabilmek zordur.
Yel değirmeni pervaneleri gibi, rüzgar hangi yönden eserse o yöne dönenlere, Don Kişot olmak istedik lakin kılıcımızı kırdılar.
İşte; adaletsiz insanların çoğunlukta olduğu bu fani dünyadaki zulümlere; dine, mezhebe, ırka, renge, coğrafyaya göre tepki şekli belirleyenler, Allah'ın varlığından habersiz yaşayan, dili Allah deyip fakat vicdanı işitmeyen, milyarlarca insanın cehenneme odun taşıdığı, bir zamanda yaşıyorsun.
★
İki güzel kelam edeni, zamanın güzeli yapıp, nefsini dahi yenemeyeni ve bir gönül alamayanı muzaffer komutan ilan ediyorsun.
Sorgulamadan yaşayan, semerini sırtında gezdirip, binicisini arayan merkep misali, hayatın milyonlarca kilometre yolunu katediyorsun, kim bindi kim indi bakmıyorsun bile...
Dünyaya ne için geldiğini unutup, dünya malına tamah edip, günde beş vakit Rabbine yalvarırken, geriye kalan tüm vaktini ise adeta o beş vakiti sıfırlamak için çabalıyorsun.
Rızkından korkarak, onun bunun hakkına girip, cebini doldururken gönlünü boşaltıyorsun.
Lüks arabana, evine, milyarlarca para dökerken, emrolunan zekatı vermemek için oradan buradan kırpıyorsun.
Sonra da açlıktan öleni gördüğünde timsah gözyaşı döküyorsun.
Zorsun insanoğlu zor..!
Zalimlikte zirveye oynarken, mazluma kapıyı gösteriyorsun.
Dönüş "O"na ise bu kadar dünyaya tapman neye yarayacak bir düşün!
Velhasıl yazılacak, çizilecek, söylenecek çok söz varken, kısaca bir kaç sitemle değinmek istedim.
Hakkı üstün tutup, Hak tarafında olmak ümidiyle ve bu düsturu kendine ilke edinip düşünen herkese selam olsun...
07.04.2019
Yavuz Yıldızbaş
yildizbasyavuz@gmail.com