YSK tarafından iptal edildiği günden bugüne kadar çeşitli siyasi gerginliklere neden olan ve Ülkemizin en önemli gündemi olan İstanbul seçimi kazasız belasız sonuçlandı.
Tekrar sandığa giden İstanbul halkı sandıkta sürpriz sayılacak bir şekilde tercihini İmamoğlu tarafına kullandı. Ak Partinin duayen siyasetçisi Binali Yıldırım, Ekrem İmamoğlu karşısında seçimi kaybetti. Milli irade karşısında akarsular durur. Seçimle gelen seçimle gider. İstanbul seçimi kazanana, kaybedene ve Ülkemize hayırlara vesile olsun.
İstanbul seçimlerinde, seçmenin üç ay gibi kısa bir sürede tercihlerini neden değiştirdiği her partinin birinci gündem maddesidir. Halk, demokratik hakkını kullanmış, üzerine düşen görevini yapmıştır. Partilere vermek istediği mesajı gayet net ve herkesin anlayacağı şekilde vermiştir.
Bu saatten sonra, partiler üzerine düşeni yapmak zorundadır. Halk sert ve kavga dili ile siyaset yapılmasını istemediğini, çözüm odaklı ve dingin siyaset istediğini yüksek sesle dillendirdi. Bundan sonra da partilerin üretecekleri çözümler ile izleyecekleri politikalarına göre gardını alıp, tercihini belirleyecektir. Seçim sonuçlarını doğru okuyabilen partiler bu sürecin kazananı olacaktır.
İstanbul seçimlerinde, İlçe belediye ve meclis üyeliklerinde Cumhur İttifakına oy veren seçmen, Ankara da olduğu gibi, Büyükşehir Belediye Başkanlığın da Millet ittifakına bilinçli olarak desteğini verdiğini tekrarlanan seçiminde ikinci kez teyit etmiştir.
CHP ilk defa seçim sonucunda kavgasız, gürültüsüz günler geçiriyor ve olağanüstü kurultay yapmıyor. Zafer sarhoşluğu ile rehavet içinde kendilerince kutlama yapmakla meşguller. Alınmış olan sonuç ile Kılıçdaroğlu koltuğunda biraz daha rahat oturacak, ama rahat bir nefes alamayacaktır. İmamoğlu için zor bir süreç başlamıştır. Meclis çoğunluğu olmadığı halde İstanbul'u yönetmek, verdiği sözleri tutmak ve parti içinde mat olmadan siyasete devam etme başarısını ne kadar başarabileceğini zaman gösterecektir.
Ak Parti, İstanbul seçimini neden kaybettik sorusunun cevabını arayacaktır. Kurulduğundan günümüze kadar girdiği bütün seçimlerden oyunu arttırarak kazanama alışkanlığı ile 17 yıldan beri ilk defa belediye başkanlığı da olsa bir seçim kaybetmenin şaşkınlığını ve dağınıklığını yaşıyor.
Türkiye genelinde % 52 oy almış Cumhur İttifakının, İstanbul seçimini kaybetmesinin birinci sebebi uzun süredir tabanda dillendirilen “Ak Partiye bir yolunu bulup kapak atarak Reis ile halk arasına girmiş, kanserli üye ve yöneticilerin bünyeden atılması ” talebinin sandıktan çıkan tezahürüdür.
Ak Parti de İstanbul'un kaybedilmesi ile ilgili en büyük sıkıntıyı, kitle partisi olabilmek adına, tekkeye mürit aramıyoruz, kim olursan ol gel mantığı ile kapılar açıldığın da gecekondu sistemiyle partiye kaynak olan iktidar seviciler yaşıyorlar. Bazıları içindeki kini kusuyor, bazıları da eteğindeki taşları döküyor.
Ak Parti de İstanbul seçimlerinin mağduru Binali Yıldırımdır. Çünkü seçmenin Ak Parti içindeki pelikanlara olan tepkisi sandıkta onun başına patlamıştır. 25 yıl Reis ile birlikte İstanbul Belediyesinde başlayan yol arkadaşlığında, Bakanlık, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra, İstanbul seçiminin mağlubu ve kaybedeni olması kaderin garip bir cilvesi olmuştur.
Bosna'nın Bilge Lideri Aliya'nın dediği gibi “ Hak edilmemiş mağlubiyet yoktur.” Ama her hizmet insanı da sonunda az çok bir vefasızlık imtihanına tabi tutulması da tarihi bir gerçektir.
Ahir ömrünü bugün hala dimdik ayakta duran yüzlerce güzel eserlere imza atmış, üç Osmanlı padişahı ile çalışmış Mimar Sinan'ın uğradığı öznesi İstanbul olan vefa testi bugün için dahi birer ibret vesilesidir.
Kanuni zamanında İstanbul'da su sıkıntısı baş gösterdiğinde çaresizlik içinde Mimar Sinan'a su sıkıntısını gidermek için dağlardan su getirilmesinin mümkün olup olmadığını, konu ile ilgili çözüm üretilmesini ister.
Mimar Sinan uzun araştırmadan sonra, o günün şartlarında imkânsız gibi görünen” İstanbul'a dışından su getirilmesinin altın keseleri ucu uca dizerek ifade edilen maliyet ile su getirmenin” mümkün olduğunu söylediğinde, Kanuni suyun akıtılması için bütün maddi ve manevi desteğini verir. O günkü şartlara göre çok zor imkânlarla derelerden toplanan sular getirilir ve kırk çeşmeler ile İstanbul'a akıtılır.
Bu o zaman için bir devrimdir. İstanbul halkı ile birlikte Kanuni de o kadar sevinir ki suyun getirilmesinde büyük hizmeti olan Mimarbaşının evine bir lülelik suyun bağlanmasını emrini veriri. Padişah emridir kimse itiraz edemez ve bir lülelik su Mimar Sinan'ın evine akıtılır.
Zaman gelir geçer, Kanuni vefat eder, yerine II. Selim, ardından da III. Murat tahta geçer Mimarbaşı hayattadır, ama doksan dokuz yıllık ömrünün sonuna yaklaşmıştır. Bir gün zabitler, Mimarbaşı seni divana çağırıyorlar diye kapıya gelirler.
Koca Sinan, divana gider. Saygı ile buyurun beni çağırmışsınız, deyince Padişah : “ Koca Sinan biliyorsun, İstanbul'da su sıkıntısı son safha da. Duyduk ki, senin eve kaçak su bağlanmış ve onu kullanıyormuşsun.” Dediğinde, Koca Sinan :” Haşa Padişahım, Rahmetli dedeniz Kanuni Sultan Süleyman Han, bu suyu bağladı diye cevap verince, Padişah: “Fermanın var mı” diye sorduğunda, Koca Sinan yutkundu, çekindi. Cevaben : “Cihan Padişahından nasıl ferman isteyebilirdim ki” deyince, divandan Koca Sina'nın kaçak su kullandığına hükmedilir geriye dönük kullandığı su kaçak olarak kullandığı için de bedelinin tahsil edilmesine karar verilir. Su kesilir ve ceza tahsil edilir.
Binali Yıldırım da Ülkeye ve İstanbul'a yaptığı hizmetlerin karşılığını, Ak Parti içindeki bazı kimselerin yanlışlarının sonucu kazanmak için geldiği İstanbul'dan kaybeden olarak geri dönmesi içimi acıttı.
