İnsanlıktan zerre kadar nasibini alamamış, Kur'an-ı Kerimin tabiri ile hayvanlardan daha aşağı bir mertebedeki taşeron bir ölüm makinası; insanların rızkını temin etmek, kimisinin de evladını gezdirmek için çıktığı bir zamanda gizli saklı, karanlık yüzlü bir el Beyoğlu sokaklarını kan gölüne çevirdi.
Bu saldırıda maalesef 6 canımızı kaybettik. 2'si ağır olmak üzere 81 canımız da yaralandı.
Sokakta böyle bir vahşiliği kim yapmış veya yaptırmıştır diye soracak olsanız milli hassasiyeti bulunan ve PKK dan oy devşirme gibi bir düşüncesi olmayan herkes PKK, PYD, DEAŞ ve İŞİD veya türevleri diye cevap verecektir. Çünkü bu durum gizli saklı veya bilinmeyen bir hal değildir…
PKK/PYD bunu hep yapıyor.
TSK ve MİT'in gerçekleştirdiği operasyonlar ve Türkiye'nin yürüttüğü başarılı diplomasi sayesinde bitme noktasına gelen terör örgütü her alanda köşeye sıkıştı. Terör örgütü hem varlığını sürdürmek hem de örgüt mensuplarının motivasyonlarını yükseltmek için böylesi vahşilikler yapabileceği bekleniyordu.
PKK ve diğer türevlerine moral ve motivasyon olması için bazı siyasi oluşumlar, sivil toplum kuruluşları akla ziyan yalan yanlış açıklama ve iftiralar ile akla hayale gelmeyecek iddialar ile gündem yaratılmaya çalışılmış ancak inandırıcı olmadığı için toplumdan tepki görmüştü.
Bu kara propaganda kapsamında Kuzey Irak'ta TSK'nın kimyasal silah kullandığı saçmalığından güvenlik güçlerinin eroin ticareti ile ilişkilendirilmeye çalışılmasına varan saçmalıklara şahit olduk.
Beyoğlu saldırısından sonra da PKK ve PYD türevleri ile bağlantılı, iltisaklı olan siyasi parti ve dernekler ile sözde bazı sivil toplum kuruluşları gerçek yüzlerini birken daha açık ettiler. Saldırıyı lanetleyemedikleri ve kınayamadıkları gibi bazı çarpıtma gerekçeler ile olayın üzerini karartmaya çalıştıklarına şahit olduk.
Bazı çok bilmişlerde PKK'nın isminin geçmediği terörü kınama bildirisi yayınlamakla yetindiler… Böylece bir taşla birkaç kuş vuracakları gibi boş ve beyhude bir gayretin içine girdiler.
Fonlanmış, tonlanmış semirmiş köşe ve kalem sahiplerinden bazıları hızlarını alamayıp neredeyse “bizim çocuklar yapmaz diyeceklerdi” ama buna cesaret edemedikleri için konuyu mecrasından saptırıp PKK ve türevlerini aklayıp paklamak için işi kuru laf kalabalığına kadar vardırdılar.
“Oy oranı düşünce saldırılar oluyormuş…
Saldırılar hükümete yarıyormuş…
Sınır namus demişler ama kimse dinlememiş. Saldırgan elini kolunu sallayarak ülkemize gelmiş saldırıyı yapmış…” Gibi sayfalarca süren ama incir kabuğunu doldurmayacak aklı selim insanların esefle seyrettiği laf kalabalığı ile algı oluşturmaya çalıştılar…
Ülkemizi hedef alan bu ve benzeri her terör saldırısının taşeron terör örgütleri, PKK, PYD, FETÖ, DEAŞ ve İŞİD tarafından yapıldığını bunların da kimin emrinde ve güdümünde hareket ettiklerini, destekçisi ve sevenlerinin kimler olduğunu kafasını kuma sokmamış herkes biliyor.
İçişleri Bakanı Soylu ABD Büyükelçiliğinin Beyoğlu saldırısı ile ilgili “taziye dilemesini kabul etmiyor, reddediyoruz” diye geri çevirdi.
Hal böyle olmasına rağmen ismi DAEŞ, İŞİD, PKK ve PYD türevleri ile aynı çuvala girmiş olanlar: “ama, fakat, lakin, yalnız, ancak ne var ki ne yazık ki, çünkü yoksa, bundan dolayı, sonuç olarak, bununla birlikte gibi bağlaçlar ile PKK ve HDP lehine mazeret bulmaya ve gündem karartmaya çalışıyorlar.
Yalnız birçoğu Türk Devletinin eski hantal devlet, halkında eski halk olmadığının farkına varamamış. Artık Türk Devleti yabancı istihbarat örgütlerinin verdiği bilgiler ile hareket etmiyor ve politika belirlemiyor. Kendi milli istihbarat örgütü ile kendi milli çıkarları doğrultusunda olayları izliyor, takip ediyor ve sonuçlandırıyor. Halkın belli bir kesimi de olayların nerden gelip nereye evrildiğinin farkında…