Ve fakat o da benim gibi bir insan... İnsan yani sonuçta mantalitesine...
Bu bakış açısına sahip olduktan sonra edebiyatçıların , düşünürlerin kitaplarını istediğimiz kadar okumak sorun olmaz bence ki biz edebiyatçılar da düşünürüz... ( bol bol )
Problem şu ki insan marifeti olaraktan yazılan bir kitabı kutsamak; senin benim gibi insanın yazdığı diyelim ki bir roman bir anı yahud uydurmasyondan bir ütopyayı fasulyeden nimet zan' mak...
Çok ilgincime gitmiyor değil hani...
Beyaz Zambaklar Ülkesi' nde kitabını okurken iliklerime kadar hissettim bunu...
Ön Sözü yazan çevirmen muhterem ki 51 sahife Ön söz yazmış ki Ön söz okumayı severim du bakim kim kime teşekkür etmiş vs. diye ki 1960 darbesinden sitayişle darbeci askerden darbenin lideri diye bahsediyordu ya durup düşündüm o meyanda , çok pardon da lider diye şeye denmez mi ? Olumlu- olumsuz çekimler vardır dilimizde , bu ilaç adamın ölmesini sağladı denmez örneğin bu ilaç adamın ölmesine yol açtı yahud sebep oldu denmez mi ne bilim ? Sinir oldum işte tercümana gıcık kapınca bu kitaptan gözlerini uzaklara dike dike iç çeke çeke bahsedenler var ya onları hatırladım... Evet tamam Ruslara karşı özgürlük mücadelesi vermişler kazmaylan küreklen o da güzel de... Finlandiya eğitim sistemini överkene biraz da haddi aşmışlar (!) Kih koh!!! Laikliğe apaykırı karma eğitimsizlik örneği olaraktan kız ve erkek mektepleri zanaat okullarından falan feşman da bahsetmişler...
Şimdi Finlandiya modelini biz de şey edelim ama bizim marangozculuk ve sıhhi muslukçuluk meslek liselerimiz gerici yobaz gibi kız erkek ayrı gayrı olmasın bilakis kız erkek karma çağdaş laik eğitim olsun diyenleri düşünüp düşünüp gülmedim değil içimden dümdük... İkide bir her köyde her kasabada papaz okulu kilise okulu ya da rahibe okulu açan bu ülkeyi örnek göstertip... Zaten de Beyaz Zambaklar Ülkesi ' nde kitabı ilahiyat mezunu bir papazın Finlandiya halkına yönelik etkileyici vaazlarından ibaret... Neyse bu vaaz işi bizde Fatih Altaylı ' ya havaledir, bi ara okur bakar uygun mu diil mi köşesinde yazar herhaldem sanırsam...
Tabi okulda okurken azami derecede dikkat ettim içimden gülmeye... Kargayı taklit ederken kendi ötüşünü unutan bülbül misali aydınlarımızın haline...
Böyle işte, hayatta yaşanacak hiçbir ideal bulamayan ve kendi yaşamlarına bizzat son veren pessimist kimi yazarların her lafını emir kabul edemeyecem, kimse kusura bakmasın! Merhemi olsa kendi başına sürerdi o tek dişi kalmış canavarlar! O yüzden okuyup geçmek çok da takılmamak gerekir , fikrini savunuyorum naçizâne olarak...
Çünkü...
"O , öyle kurgulamış demek ki muhayyilesinde" derim kitap sayfalarına dalıp çıkarken açıkçası da... Kimi insanlar filanca şöyle demiş öteki böyle yazmış!!! Sanki kural ! Sanki kaide !..
Elleme yazsın, napim? Napim yani ? Perspektif deyu bir şey var öyle gözlemleme imkanı bulmuştur kendi zamanında kendi penceresinden...
Oğuz Atay ' daki memurcu üsttenci halka cahil halk demeci tavrı var ya... Acaba Özal dönemini göreydi nolardı diye düşünmüşümdür , üstüme vazife değil tabiki de herkes zabanan kalkıp denizi maviye boyamaz kimi de benim gibi düşünür hattezatında...
Orhan Pamuk mu ? Tüm zamanları düşününce layığını bulmuş kanımca diyorum... Onu napim şimdi , Orta Çağ ' da şu anda yaşadığı topraklara mı geri dönderteyim ? Peşiman olmaz bağzı insanlar , imtihan da bu yüzden var işte, herkes her şeyi aynı şekilde idrak etmez , edebilemez...
Ben... Ankara ' da dünyaya gelseydim memur çocuğu olarak , işçiler de insandır diye Kibariye ' nin aydınlara aydınlar da insandır şeklindeki bakışı gibi mi bakardım?
Tunceli ' de dünyaya gelsem...
1980 ' lerde üniversite öğrencisi olsam...
Japonya'da Japon veyahut Abd ' de Siyahi, veya asimile bi Aborjin olsam nolabilirdim ?
Beyin bedava işte, bunları düşünüp empati yapmanın tadına varmak önemli kanımca...
Yoksa o öyle demiş, bu böyle demiş , ne gam ?
Dilin kemiği yok , herkes her şeyi söyleyebilir...
Nitekim ben de bilge kral Aliya İzzetbegoviç ' ten alıntılıyorum nihai cümlemi :
"Ölüler ekmek yemez , bize silah gönderin! "
Nüket Belsan Taşören