Demokrasilerde halkın tercihi birinci önceliktir. Halk, sandık önüne konulduğu zaman
tercihini kullanır ve çoğunluk kendisini kimin yönetmesini istemişse mühür ona verilir ve
o seçilenler de kendisine verilen süre içerisinde bir sonraki seçime kadar yönetimde kalır,
imkanları dahilinde programını uygular; verilen sözlerini tutar veya tutamaz...
Seçilecek olanlar da adaylık süresince belirli şartları taşıması ve seçildikten sonra da geldiği
görev ile ilgili kanun ve yönetmeliklere uygun hareket etmesi ve görevini kanunlar
çerçevesinde tarafsız bir şekilde yürütmesi de temel kuraldır...
Bu bağlamda yapılan son mahalli idareler seçiminde halk tercihini muhalefetten yana
kullandı. “Kent Uzlaşısı” adı altında DEM ile ortaklık kuran CHP'nin çok az bir farkla da
olsa birinci parti olması ile birlikte , büyük tartışma yaratan kayyum atamaları gündemi bir
hayli meşgul ediyor ve uzun süre de edeceğe benziyor.
Çünkü “Kent uzlaşısı” adı altında CHP'den veya DEM Partisinden seçilen bazı belediye
başkanları terör ile bağlantılı ve iltisaklı oldukları, bu bağlantılarını göreve seçildikten
sonra da fütursuzca devam ettirdikleri, bunun yanında seçildikleri belediyelerde yaşanan
yolsuzluklar nedeniyle görevlerinden alındı ve yerlerine kayyum ataması yapıldı.
Halkın büyük çoğunluğunun mesafeli durduğu ve kamuoyu
vicdanında acı ve yara oluşturan, DEM ile bağlantılı ve iltisaklı belediye başkanlıklarına
yapılan görevden alma ve kayyum atamalarına CHP'nin demokrasi kılıfı ile sahip çıkması
ve Ahmet Türk örneğinde olduğu gibi destek için Mardin'e gidilmesi kamuoyu vicdanını
sızlattı.
DEM ve PKK olayı ve CHP'nin demokrasi kılıfı ile olaya sahip çıkmasını doğru okumak
zorundayız... DEM her ne kadar bir parti hüviyeti ile Meclise girmiş olsa da egemen
güçlerin taşeronu PKK terör örgütü ile doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı olduğu
inkâr edilemeyecek ve gizlenemeyecek kadar aşikar, Türk askerine, polisine,
öğretmenine imamına silah çeken, pusu atan, şehit eden; kanlı eylemler ile ülkenin
bölünmez bütünlüğü için tehlike yaratan, Türkiye aleyhine yapılan her eylemin baş
aktörleri ve unsurlarındandır...
CHP'nin bütün bunları görmezden gelip, gelebilecek üç beş tane oy için demokrasi ve
“Kent Uzlaşısı” gibi kılıflar ile , terör örgütü ile bağlantılı DEM ile doğrudan veya dolaylı
birleşerek can ciğer kuzu sarması olarak seçime girmesi veya seçime girmeyerek
desteklemesi ülkemizin hayrına olmadığı gibi her fırsatta cumhuriyet değerlerine sahip
çıktığını söyleyen CHP'nin de aleyhine olacaktır.
CHP içinde İmamoğlu'nun önderliğini üstlendiği ve Özgür Özel'in de zımnen desteklediği
DEM'i sahiplenme politikası parti içinde ve tabanda büyük tepki
topladı...
Kanlı kansız her türlü darbeye destek olan, doğrudan ve dolaylı destekleyen,
“Köpek ve bebek” davası gibi düzmece iddialar ile ülkenin başbakanının idam edilmesine,
kitaptaki bir şiiri okuduğu için görevinden alınmış olanlara kılını dahi kıpırdatmamış;
halkın oyları ile seçilmiş, Meclise gelmiş milletvekiline başörtülü diye yemin
ettirmeyen,
“Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” iddiası ile rahmetli Erbakan'ın partileri kapatılırken ağzına demokrasiyi hiç almayan,
tatlı su demokratları diye adlandırılan ve bu konuda dosyası bir hayli kabarık olan CHP'nin,
konu DEM' e geldiği zaman demokrasi havarisi kesilmesi hiç inandırıcı ve güvenilir bulunmuyor...
Kamu kaynaklarını DEM partiye dolaylı yoldan aktaran, aranan terör ile iltisaklı kişi veya
kişileri saklayan, saklanmasına doğrudan yataklık yapan bir siyasi oluşuma demokrasi
kılıfı ile sahip çıkmak siyasi bir aymazlıktır...
Görevden alınan yerine kayyum atanan eski CHP'li yeni DEM'li Ahmet Türk'ü destek
amacı ile ziyaret etmek için İstanbul'dan kalkıp Mardin'e gidilmesi ne ile açıklanabilir?
Çıkışı ve dönüşü olmayan yola girmiş olan CHP, hem parti içinden
hem de kamuoyundan gelen tepkilere rağmen bu davranış biçimini ısrar ile sürdürdüğü için parti içinde de ipler kopma
noktasına gelmiş durumda...
Partilerde bazen ipler kopar, dolaşır, karmaşıklaşır, kamuoyu da sandığa gittiği zaman
tepkisini ortaya koyar. Sonuçta yine de işler bir şekilde rayına girer ama “Yılanla aynı
çuvala girenler...” yara alırlar...
Ancak terörle sarmaş dolaş olanlar ülkeye ve kendine zarar vermeden bu işin içinden nasıl
çıkarlar onu bilemiyorum...