Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Ali Kemal Özcan

Beka Sorunumuz

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

Son günlerde ilginç şeyler oluyor!” demek fazla klasik kaçacak gibi geliyor bana... “Öcalan'ı sorgulayan subay” olarak isim yapıp Ergenekon davasından tutuklu yargılanırken “Atatürk sevdalısı” D. Perinçek ile tanışarak partisine geçen emekli Albay H. Atilla Uğur, 24 yıl sonra o günlerini anlatmaya başladı!

Nerede anlatıyor peki? Habertürk TV kanalının demirbaş tartışmacısı F. Altaylı'nın Teketek'inde... 4 yıldır “Birbirine zıt gibi görünen iki politik ideoloji olan Atatürkçülük ve Muhafazakarlık bugünkü devlet içinde bir bütün haline gelmiş durumda” diyen Nagehan Alçı'nın 5 buçuk yıldır çalıştığı Habertürk'te: Öcalan hem “Devletinin eli, devletinin hizmetinde” hem “Bebek katili, terörist başı” oluyor Devlet-sever beye göre! Türkiye'deki bilumum (yani her cins) “sol” cenahın en temel/değişmez özelliği milleti aptal sanmalarıdır. Aziz Nesin'in “yüzde 60'ı aptal” oranını düşük bulmalarıdır.

2010'lu yılların başlarında, Mustafa Kemal'i öldüren “Atatürkçü” Kemalistlerin 80 yıllık devlet omurgasından tasfiyesi sürecinde Erdoğan liderliğinin en “gözü-kara” destekçisi Rasim Ozan Kütahyalı Buket Aydın'a Yüz-Yüze: “İktidar-Muhalefet kavgası fake” yani “sahte” dedi. Yani, iktidar Muhafazakâr Atatürkçü, muhalefet Atatürkçü Muhafazakâr!

Oysa: Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi, 2010'lu yılların ilk yarısı boyunca, küçümsenemeyecek bir örgütlü mücadele ile Cumhuriyeti bu Kemalist omurganın askeri vesayetinden büyük oranda kurtarmıştı...

Bu aynılaşmaya nasıl geldik peki?

Perde gerisine çekilmiş bir Kemalist odak Çözüm Süreci'nin 3 yılı boyunca S. Demirtaş'ı baş-tetikçi ederek Kürt siyasi elitini çemberine aldı. Bu hâle alınan Kürt tarafı Erdoğan ve partisini yalnız bırakınca, olanlar oldu.  Kendini “denizde” bulunca yılana sarıldı... Yılan da gökte aradığını yerde buldu.

Geçen gün, bu kerhi aynılaşmayı anlamakta zorlanan bir gazeteci dosta şunu dedim: Çözüm Süreci denen 3 koca yılı kimin neden/nasıl heba ederek yıkıma götürdüğünü çözmeden, Cumhuriyet'in beka sorununa girilemez. Ve M. Kemal'i öldüren bu Kemalizm bu devleti yıkıma götürür.

Perinçek “sempatizanı” albay H. Atilla Uğur'un ifadesiyle “Biz Ada'dan çekildikten sonra” Erdoğan liderliği Habur (2009) ve Oslo (2011) musibetlerini atlatarak Öcalan merkezli Çözüm Süreci'ni başlattı (2013 ocak). Ama heyhat ki; bu iki musibetten ders çıkarması beklenen H. Fidan nasıl bir “tutulma” ile olduysa, Cumhuriyet'in bu en tarihî hamlesinde ciğeri kediye teslim etti... Ve Fidan'ı (2012) tutuklama girişimi, 17-25 Aralık (2013) “yolsuzluk” örtülü yargı operasyonu ve derken 15 Temmuz (2016) iç-savaş denemesi... (Bu sonuncusu Kılıçoğlu hemşerimizin dediği “kontrollü darbe” mi yoksa “evladı gibi” sevdiği S. Taşdemir'ın geçende bir listesini verdiği “Darbe girişimine katıldı, tutuklandıolan 8'i general 1'i albay rütbeli F-tipi askerlerin 2014'ten itibaren hazırlayıp 15 Temmuz'a vardırdığı iç-savaş girişimi MİYDİ? Evladını çağırıp bu konuda DA bir ortaklığa ermeliler!)

Evet, bu kerhen aynılaşma anlaşılıp anlatılmadan Cumhuriyet'in –yani devletin– asıl sorununu aşma mümkün olmaz. Dolayısıyla Anadolu'daki beka meselemiz kangrenleşir, nereye varacağımızı kimse kestiremez!

Onun için, bakan olmasını hiç hazzetmediğim B. Albayrak kısa istifa mektubuna iki cümle düştü: “At izi it izine karışmış... Allah sonumuzu hayreylesin!”

Munzur üniversitesine atanmamdan 6 ay sonra (Temmuz 2010) resmi devletle görüşmelerime başladım. Bu sırada –ısrarla ve tekrarla– “Kürt sorunu” denen Türk-Kürt ilişkileri sorunumuzda geri-dönülmez bir ÇÖZÜM için Öcalan üzerinden (aracısız) bir diyaloğun şart olduğunu söyleyegeldim. Ama “sakın araya kimseyi sokmayın, özellikle ‘Selocan' tasarımının başına geçirilmesi hazırlanan HDP'den kimseyi (o sıra BDP) ... Zira bunlar hem devleti hem Öcalan'ı hem Kandil'i aldatırlar” diyedurdum. Öyle oldu... Süreç'te İmralı gruplarıyla “devlet adına” giden yetkili M. Dervişoğlu (Fidan'ın yardımcısı) ile görüşmelerimde defaatle söyledim. Bu sebeple 2019 haziranında Erdoğan'a ulaştığımda, müsaadesini isteyip şu fıkra gibi rivayeti anlattım:

Geldiği nehrin kenarına gelip karşıya geçemeyen biri, bütün kalbiyle “Allah'ım, bana güçlü-kuvvetli birini gönder, beni sırtına alıp karşıya geçirsin” diye dua eder. Az sonra bir şekilde beliren biri, dua edene yaklaşarak hiddetle: “Gel beni sırtına al karşıya geçir!” der. Dua eden, elini göğe açıp yalvarır: “Allah'ım ben mi yanlış söyledim sen mi yanlış anladın?”

Şimdilerde “demokratik siyaset” kesilen S. Taşdemir, Öcalan “Artık silahlar sussun, fikir ve siyaset konuşsun” derken o bir Kandil dönüşü (18 Mart 2014) gerilla kıyafeti kuşanıp Al Jazeera Türk'e: “AKP muhatap olmaktan çıkmıştır” ilanını yaptı. Sürecin henüz 1'inci yılı dolmadan... Kandil'den askeri kişilikler çıkıp Süreç bitimi başlayan hendek-tünel hadiseleriyle ilgili öz-eleştirel açıklamalar yaparken “demokratik siyasetçi”miz: “Öyle hendek-çukur diye küçümsemeye çalışanlar da dönüp tarihe baksınlar” (18 aralık 2015) diyerek “sivil siyasette ısrar” etmişti!  

Untitled-1_98

Öcalan'a; 16 ve 20 Haziran 2019'daki iki güne yayılan maratonumuzda, Kürt tarihinin bu en “cilalı” ihanetini değerlendirdik. Kandil'in de durumu anladığı anlaşılıyor. Ama Erdoğan'a anlatamadım o bir keresinde... Hakan Bey'e de nasılsa 3 buçuk yıldır anlatamıyorum. Ya da, devlet içindeki köhnemiş Kemalistlerle o “kerhi aynılaşma” durumunun denge-hamle döngüsünden zordadır.

Ez cümle; “Kürt meselesi” denen Türk-Kürt ilişkileri sorunu Cumhuriyet'imizin bir başlangıç kazasıdır: “Cumhuriyet'e vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür” (66. madde) ve “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti' denir”!

Bir 23 yıllık 1. sınıf hâkime (CHP'li) sordum, “benzeri dünyada var mı?” diye: Hayır. Cumhuriyet'in iki aslî kavminden biri olan Kürtlerin önce haysiyetiyle sonra aklıyla oynar bu iki “köşe-taşı”. Kemalist “akıl”ın 100 yıldır kuyumuza attığı bu taşı çıkaramıyoruz. Çıkarmak zorundayız. Yani bir devletleşme, bir ayrışma, bir “ulusal kurtuluş” sorunu değildir mesele, Kürtlerin Türkiye'de vatandaş olduktan sonra DA Kürt kalmaları sorunudur.

Bunu tarihî ve felsefî olarak bütün kapsamıyla –henüz İmralı'ya getirilmeden– formüle edip paradigmasını oluşturan Öcalan'dır. Fatih'in Teketek'inde “O'nu sorgulayan adam” olarak konuşturulan “Perinçekçi albay” Hasan Atilla en pespaye ve en millet-devlet düşmanı dozda yalan söylemektedir: “Kenya'dan paketlemede” değil, “ama Öcalan getirildikten sonra, özellikle ikinci aşamada biz adadan çekildikten sonra başlatılan Çözüm Sürecinde Amerika'nın tabi ki desteği vardır" derken de milletin en az yüzde 80-90'ını aptal sanmaktadır. Zira o günkü ABD'nin o “F-tipi” generalleri ile İmralı Süreci'ni Erdoğan'ın başına yıktığını (yıkımın baş-tetikçisi bile bunu söyledi) bu P-tipi albay en iyi bilenlerdendir.  

Perinçek “hayranı” Hasan beyin “Her şeyi satan korkak” diye anlattığını sandığı Öcalan'ın; “devletinin hizmetinde”ki “Devletinin eli” olarak yarattığı örgütlenme, “Ortadoğu” denen kurtlar sofrası coğrafyada Suriye'nin en zengin üçte-biri bölgesinde, iki süper gücün “yakın teması” ile ilan edilmemiş devlet oldu. Onun temelini attığı örgütlenmenin “sosyolojisi” bin-bir isimli yasal partileriyle Türkiye'nin Kürtleri arasında 30 yıldır 1. Parti durumunda.

Ne Türkler ne de Kürtler aptaldır Hasan ve Fatih beyler! Eğitimsizlik, cehalet başka şeydir... Asıl aptallar halkı aptal düşünenlerdir. Her ciddi devlet insanının dikkatine sunarım.

Bu faşist Kemalistlerin henüz “Atatürk” edip öldürmeden önce Gazi Mustafa Kemal, kurulan körpe  Cumhuriyet'imizin kayıtlarına şunu düşürmüştür:

Fakat efendiler, çok namuslu ol[un]malıdır... bilhassa ilim adamlarımızın en büyük günahı, namuslu olmamaktır. Milletin karşısında namuslu olmak, namuslu davranmak gerekir. Milleti aldatmayacağız! Millete daima ve daima gerçeği söyleyeceğiz... Kendimizi kimsenin üstünde görmeye de hakkımız yoktur efendiler!”

(İzmit Konuşması, 19 Ocak 1923)

  1. Peker'in ölçüsüne göre “namusu maaşı kadar olan” bir gazeteci değilse eğer Fatih Bey, bize sorar, namuslu ilim insanı nedir bu millete anlatırız. Korkunun ecele faydası yoktur!

Bu Devlet'in felsefe, tarih ve sosyoloji çalışan kadrolara, bu tür kadroların ortak akıl oluşturduğu bir Devlet Aklına ihtiyacı hayatîdir. Bu sığlıktaki Perinçekçi “akıl” ile bu devlet beka sorununu aşamaz!

Ali Kemal Özcan
11 Kasım 2022 / Kardere

  YORUM YAP / YORUM OKU
ALİ KEMAL ÖZCAN DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS