Konya'daki hastane de güvenlik görevlisi olarak çalışan bir kişi annesinin ölümünden sorumlu tuttuğu doktoru görevi başında şehit etmesi ve sonrasında da kendisinin intiharı ile sonuçlanan acı olay üzerine ülke genelinde bazı doktorlar greve gittiler…
Uzun zaman ülkemizde gündem olan sağlık çalışanlarına saldırılar, doktor cinayetleri, ücretleri ve çalışma koşullarının zorluğu ile bazı doktorların görevlerini bırakıp yurtdışına gitmesi, bazılarının da Korona virüs salgını sırasında istifa etmesi ile ilgili yaşanan tartışmalar sonrasında doktorların aldığı bu grev kararı kendi aralarında ve toplum arasında büyük bir tartışma ve ayrışma yarattı.
Her fırsatı ganimete çevirmek isteyen, ölü evinin yasçısı, düğün evinin tefçisi, cezaevinin kadrolu ziyaretçisi; her grevin de körükçüsü olan cenah doktorların grevi üzerinden kaos çığırtkanlığına yeltendiler.
Ülkemizdeki doktor sayısının on katı fazlası ile sosyal medya hesaplarında yeni yeni isimler ile fek (sahte) doktor hesapları açıldı. Bu sahte hesaplardan doktorlar için beyin göçünü özendirici ve toplum arasındaki kutuplaştırmayı arttırıcı, çalışma barışını bozucu paylaşımlar yapılmaya başlandı…
Bu yaşananlar zamanında hastane duvarlarına asılan “Hastanelerde, çalışan, hasta ve refakatçi olmak zordur. Bu nedenle birbirimize karşı lütfen anlayış gösterelim.” Levhasını aklıma getirdi.
Hiç kimse yeşillik veya spor olsun diye hastanelere gitmiyor. Hastaneye yolu düşen herkesin bir derdi canı veya cananın canını acıtan bir derdi olduğu için çare bulmak üzere hastaneleri dolduruyor. Hastanedeki çalışan herkes görevini yapıyor, geçimini temin ediyor.
Siren sesleri, bağrış, figan… Hengamesi içinde tabi ki her gün aynı şeyleri yaşamak ve çalışmak tabi ki kolay değil…
Bu durum sadece Türkiye'ye ait bir durum da değil tabi ki… Dünya'nın her yerindeki insanlar hastalanıyor ve onlarda hastanelere gidiyorlar. Aynı görüntüler ve döngü Dünya'nın her yerindeki hastanelerde de milyonlarca kez tekrarlanıyor.
Her nedense ülkemizde her alanda olduğu gibi hastanelerde de herkes birbirine saygı ve anlayış göstermek yerine kendisi saygı ve anlayış beklediği, kendisini ayrıcalıklı konum da gördüğü için de hastanelerde hastanın da çalışanın da refakatçinin de işi zorlaşıyor…
Konya'da annesinin ölümünden sorumlu tuttuğu için görevi başındaki doktoru şehit ettikten sonra intihar eden güvenlikçinin cenazesinde katilin babası: “oğlumdan daha çok doktora üzülüyorum.” Diye feryat etmesi toplumun hislerine tercüman olmuştur.
Caniyi babası görevi başında şehit edilen doktora üzüldüğünü söylüyor. Hiçbir cinayetin ve şiddetin tasvip edilmesi mümkün değildir.
Buna rağmen bu ülkede her gün askerin, polisin, öğretmenin, doktorun görevi başında şiddete uğradığına ve maalesef şehit edildiğine dair haberleri duyuyor ve okuyoruz.
Bu durum aklı selim bütün vatandaşlarımızı derinden üzmektedir. Bu halk ülkesine hizmet eden asker, polis, sağlıkçı, kaymakam, savcı, öğretmen, imam… kısacası bütün kamu görevlilerimizin hepsini evlatları ve değerlisi gibi bilmekte ve görmektedir.
Hal böyle olmasına rağmen son zamanlarda dikkat çekici bir şekilde doktorları beyin göçüne özendirici, sağlık hizmetlerinin halka ulaşmasını engelleyici ve hem hasta ve hem de sağlık çalışanların moral ve motivasyonlarına yönelik kirli bir siyasi senaryonun uygulamaya konulduğunu görüyoruz.
Hastasından ve görevinden daha çok siyasetin peşinde koşan çok küçük bir azınlığın maalesef toplum arasında gerilim yaratarak bir yıkım mühendisliği faaliyeti içinde olduğuna şahit oluyoruz.
Halk son yaşanan doktorların grev olayında tepkisini açık ve net bir şekilde ortaya koydu. İşlenen cinayetleri tasvip etmediğini, kamu görevlilerine yapılan her saldırının halkın da canını acıttığını, doktorlarında acılarını anlamakla birlikte yaptıkları grevi desteklemediklerini açıkça ortaya koydu.
Mesele üzüm yemekse, hak aramak ve farkındalık yaratmaksa hiç sorun yok. Bağ sizin…
Fırsat bu fırsat bağcıyı da dövelim denildiği zaman çarşı karışıyor ve halk tepkisini koyuyor…